12 Nisan 2025 Cumartesi

RENKLİ DÜŞLER

RENKLİ DÜŞLER

Meryem, resim yapmayı çok seven bir çocuktu. Gözleri renkleri, çizgileri, desenleri hayal ederken hep mutlu olurdu. En sevdiği şey, her gün okuldan sonra resim defterini alıp, farklı dünyaların kapılarını aralamaktı. Evde küçük bir resim odası vardı, duvarları rengârenk çizimlerle doluydu. Her bir çizim, ona bambaşka bir dünya sunar, her bir fırça darbesi yeni bir hayal kurmasına yardımcı olurdu.

Bir gün, Meryem okuldan dönerken annesi ona bir kutu verdi. Kutu sıradan bir kutu gibi görünüyordu, ancak içinde bir şeyler olduğunu hissediyordu. Merakla kutuyu açtı ve içinden bir fırça çıktı. Ancak bu, bildiği fırçalardan çok farklıydı. İnce uzun, altın sarısı bir sapı ve uç kısmı rengârenkti. Fırçanın yanında, eski bir kâğıda yazılmış bir not vardı. Notta şöyle yazılıydı:

“Bu fırça seni hayallerinle buluşturacak. Ama önce, bir dünyayı çizebilmek için o dünyanın kapısını çizmelisin. Fırçanla hayalindeki dünyayı yarat, sonra bir kapı çiz ve gözlerini kapat. Bu kapı, seni içine çekecek. Ama unutma, sadece inanarak girebilirsin… Çünkü fırça ve kapı, sadece inananların dünyasına açılır.”

Meryem ilk başta şüpheyle karışık bir şaşkınlık hissetti. Hayalinde hep böyle bir şey varmış gibi hissetti ama yine de bu kadarını beklemiyordu. Ne de olsa fırçaların ve kapıların sihirli olması çok garipti. Ama içindeki merak onu bir adım daha attırdı. Hemen fırçayı aldı, büyük bir kâğıda koydu ve gözlerini kapatarak hayalindeki dünyayı çizmeye başladı.

Hayalinde, renkli bir ormanda yürüyen, konuşan hayvanların olduğu bir yer vardı. Gökyüzü, mor ve pembe tonlarında parlıyordu. Rengârenk çiçekler arasında yürürken, minik kuşlar şarkılar söylüyor, gökyüzünde dev balonlar süzülüyordu. Meryem fırçayı bir hareketle kaydırarak ormanın derinliklerini çizmeye başladı. Bir köprü, bir gölet, bir nehir… Her şey öylesine gerçekti ki, bir an içinde kayboldu.

Yavaşça resmi tamamladı. Ancak notta yazan kapıyı unutmamak gerekiyordu. Meryem, tam ortasında küçük bir kapı çizmeye başladı. Kapı, ince işlemelerle süslenmiş, üzerine minik yıldızlar serpilmişti. Kapı bittiğinde, gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Kendine güvenerek, o dünyaya girebileceğine inandı.

Bir anda, başındaki ince bir rüzgârın sesiyle irkildi. Gözlerini açtığında, kendini tam da çizdiği o ormanın içinde buldu. Ağaçlar yüksek, gökyüzü parlıyor, kuşlar cıvıldıyordu. Kendi çizdiği dünyada kaybolmuştu. Her şey, Meryem’in fırçasının hayal gücüyle şekillenmişti. O kadar canlıydı ki, sanki orada doğmuş gibiydi.

Saatlerce gezdi, yeni arkadaşlar edindi. Konuşan tavşanlar, uçarak ona rehberlik eden kelebekler… Her şey gerçekti, öylesine büyülüydü. Bir süre sonra biraz yoruldu ve aklına geri dönme fikri geldi. Çizdiği kapının yanına gitti. Gözlerini kapattı ve aynı şekilde içindeki inancı hissetti. Kapıdan geçeceğini, kendini geri getirebileceğini düşündü.

Yine o garip uğultu sesi kulaklarında yankılandı, ama bu kez korkmadı. Gözlerini açtığında, resim odasında, kendi kâğıdının önünde buldu kendini. Geri dönmüştü.

Meryem mutlulukla gülümsedi. Şimdi, çizdiği dünyalar gerçekti ve o her zaman hayal ettiği yerlere gidebilecekti. Artık sadece resim yapmakla kalmıyor, aynı zamanda çizdiği her dünyaya adım atıyordu. Her fırça darbesi, ona yeni bir kapı açıyor, her kapı yeni bir maceraya götürüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder