24 Nisan 2025 Perşembe

KIRILGANLIK VE DAYANIKLILIK

KIRILGANLIK VE DAYANIKLILIK

 ‘Hayatın Sessiz Uyarısı’

Hayat bazen bir film sahnesi gibi aniden durur. Hani bir anda ekran donar, zaman bile nefes almayı unutur ya… İşte öyle anlar vardır. Sabah kuş sesleriyle uyanırsın, pencereni açarsın, güneş yüzüne dokunur. Okula gitmek üzere hazırlanırsın, annene el sallarsın… Her şey sıradandır. Her şey olağan.

Ama sonra bir şey olur. Bir ses… Belki derinden gelen bir uğultu. Belki bir sarsıntı. Ya da beklenmedik bir haber. Ve o anda anlarsın: Hayat, sana sessiz ama derin bir uyarı gönderiyor.

Depremler de böyledir. Toprak hiç konuşmaz ama bir gün konuştuğunda sesi her yeri sarar. O sesi bir kez duydun mu, unutamazsın. Birkaç saniyede her şey değişir. Camlar kırılır, eşyalar düşer, kalbin hızla çarpar. Ama aslında o an yalnızca binalar sarsılmaz; insanın içindeki güven duygusu da yerinden oynar.

Bir cam plaketin düşüşünü düşün. Belki bir ödül, belki bir anı. Sert bir yüzeye çarpar ve binlerce parçaya ayrılır. İşte o ses… Sadece camın değil, belki içimizdeki huzurun da kırılma sesi olur. Hayat o anda bize fısıldar:
“Unutma… Hiçbir şey sonsuza kadar aynı kalmaz. Ama her şey yeniden başlayabilir.”

Kırılmak, zayıf olmak değildir. Kırılmak, insan olmaktır. Çünkü bizler kalpten yapılmış varlıklarız. Ve kalpler, bazen incinir. Bazen bir sözle, bazen bir ayrılıkla, bazen bir sarsıntıyla… Ama işin sırrı, kırıldıktan sonra ne yaptığımızdadır.

Dayanıklılık, her zaman güçlü durmak değildir. Gözyaşlarını tutmak da değildir. Dayanıklılık, düştüğün yerden yeniden kalkmayı seçmektir. Yeniden güvenmeyi, yeniden sevmeyi, yeniden umut etmeyi göze almaktır.

Belki sen de yaşadın böyle bir anı. Belki bir kavga, bir kayıp, bir sessizlik. Belki de bir deprem. Ben yaşadım. O an, içimdeki bazı duvarların çatladığını hissettim. Camlar yere düştü ama ben ayaktaydım. Sadece dışarıdaki dünya değil, içimdeki dünya da sarsılmıştı. O gün düşündüm:
“Hayat bana bir şey söylüyor. Belki de ‘Dur ve düşün’ demek istiyor.”

O yüzden yazdım bu satırları. Çünkü yazmak, insanın içindeki kırıkları toplama şeklidir bazen. Kelimelerle iyileşmek mümkündür. Ve bazen bir yazı, bir dost eli gibi omzuna dokunur:
“Yalnız değilsin.”

Şimdi sıra sende…
Kendine sor bakalım:

·        Hayatında seni en çok sarsan şey neydi?

·        Kırıldığını düşündüğün bir anda, seni ayakta tutan neydi?

·        Hangi an seni gerçekten değiştirdi?

·        Ve en önemlisi… O sessiz uyarıyı sen duydun mu?

Şunu unutma sevgili arkadaşım:
Kırılmak insan olmaktır. Ama yeniden doğmak, cesur olmaktır.
Kimi zaman gözyaşıyla, kimi zaman bir arkadaşın sesiyle, kimi zaman da tek bir cümleyle yeniden başlarsın.
Ve her kırık yerden, hayat yeniden filizlenir.

Çünkü insan, kırıldığı yerden ışık sızdıran bir varlıktır.
Ve bazen… En güzel başlangıçlar, en beklenmedik sarsıntılarla başlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder