9 Nisan 2025 Çarşamba

KABUL GÖRMEK

KABUL GÖRMEK

Bugün Süeda’nın içi kıpır kıpırdı. En yakın arkadaşı Ayşe'nin doğum günü vardı. Kutlama okuldan sonra yapılacaktı; sınıfça bir cafede toplanacaklar, Ayşe’ye sürpriz yapacaklardı. Herkes heyecanlıydı.

Ama Süeda’nın kafasında başka bir telaş vardı. Günlerdir düşündüğü bir şey vardı: Ne giyeceğim?

Son günlerde sınıfta herkesin dilinde aynı marka tişört vardı. Logosu büyük ve parıltılıydı. Adeta “Ben buradayım!” diyordu. Pek çok arkadaşı o markadan giymeye başlamıştı. Süeda da bu doğum günü için o tişörtü giymek istiyordu. Onlara benzemek… Onlar gibi görünmek istiyordu.

Okuldan gelir gelmez çantasını fırlatıp mutfağa koştu:

— Anne, sana bir şey söyleyeceğim. Lütfen bu kez “hayır” deme…

Annesi o sırada ocağın başında tenceredeki yemeği karıştırıyordu. Yüzünü Süeda’ya döndü, hafifçe gülümsedi:

— Söyle bakalım, neymiş bu kadar önemli olan?

— O marka var ya hani… Herkesin giydiği… O tişörtünden alabilir miyiz? Sadece bir tane. Yarın Ayşe’nin doğum günü ve herkes o markayı giyecek.

Annesi bir an duraksadı. Sonra üzgün bir sesle cevap verdi:

— Süeda’cığım, o tişört çok pahalı. Şu an bütçemiz buna uygun değil. Ama dolabında çok güzel giysilerin var. Onlardan birini seçebiliriz birlikte, ne dersin?

Süeda'nın yüzü düştü. İçi içini yemeye başladı. Annesi anlamıyordu ki… O tişört sadece bir kumaş parçası değildi onun için. Arkadaş grubunda “bizden biri” sayılmanın biletiydi.

— Ama anne… Herkesin var! Ben giymeyince dışlanıyorum. Sanki onlardan değilmişim gibi davranıyorlar. O tişörtü giymem şart. Lütfen...

Annesi ocağın altını kapattı, elini kuruladı ve Süeda'nın yanına gelip diz çöktü. Gözlerinin içine baktı.

— Bazen kendini kabul ettirmek için bir markanın arkasına saklanmak istersin. Ama o zaman da gerçek seni kimse göremez. Gerçek arkadaşlık, tişörtten değil, kalpten gelir. Seni olduğun gibi seven arkadaşlar bulman daha önemli değil mi?

Süeda bir şey demedi. Gözleri doldu ama belli etmedi. Başını sallayıp odasına çıktı.

Doğum günü geldiğinde Süeda, annesiyle birlikte seçtikleri sade ama zarif tişörtü giydi. Birkaç tokayla saçlarını süsledi. Ayna karşısında durduğunda çok da kötü görünmediğini düşündü.

Cafeye vardığında sınıf arkadaşlarıyla buluştu. Herkes birbirine sarılıyor, hediyeler veriyor, bol bol fotoğraf çekiliyordu.

Ayşe, Süeda’ya yaklaştı. Gözlerinde samimi bir gülümseme vardı.

— Ne kadar tatlı görünüyorsun! Saç tokana bayıldım! Ayrıca yazdığın doğum günü kartını annemle birlikte okuduk, ikimizi de çok duygulandırdı.

Süeda, “Gerçekten mi?” diyebildi sadece.

Ayşe başını salladı:

— O kadar güzel yazmışsın ki… Senin arkadaşım olduğun için çok mutluyum.

O anda Süeda anladı ki; önemli olan bir tişört değilmiş. Gerçekten değerli olan, içtenlikmiş. İyi bir kalp, güzel bir söz, samimi bir bakış… Onlar hiçbir zaman modası geçmeyen şeylermiş.

Gülümsedi. İçindeki baskı, yavaşça yerini huzura bırakmıştı. Kendi gibi olmaktan gurur duyuyordu artık.

O gün Süeda şunu öğrendi:

“Kabul görmek için değişmene gerek yok. Gerçek dostluk, olduğun hâlini sevenlerle mümkündür.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder