KARLAR ÜLKESİ VE KÜÇÜK MEKTUP
Sabah gözlerimi açtığımda, odama vuran bembeyaz ışıkla heyecanlandım.
Koşarak pencereye gittim. Her yer bembeyazdı. Ağaçlar sanki pamuktan yapılmış
gibiydi, dalları karla kaplanmış, eğilmişti. Güneş gökyüzünde ışıldıyor,
karların üstünde pırıltılar dans ediyordu.
O sırada kapım çaldı. İçeri, ablam Elif girdi. Elinde telefonuyla bana
baktı:
— Duru, kalksana! Kar tatili olmuş! diye bağırdı.
Ben çoktan pencerenin önünde heyecanla dışarıyı izliyordum bile.
— Biliyorum! Harika görünüyor, değil mi?
Elif biraz daha büyüktü benden, sekizinci sınıfa gidiyordu. Ama bazen hâlâ
birlikte kar topu oynardık. Annem, mutfaktan seslendi:
— Hadi kahvaltıya gelin çocuklar! Dışarı çıkmadan önce karnınız doysun.
Mutfağa geçtiğimizde, annem ekmek kızartıyor, babam ise gazeteyi okuyordu.
Ama bir kişi eksikti: ağabeyim Mert.
— Anne, Mert nerede?
— Odasında… Sabah pek keyfi yok gibiydi.
Mert on dört yaşındaydı. Son günlerde sessizleşmişti. Ne bizimle oynamak
istiyor, ne de konuşuyordu pek. Bu beni üzüyordu. Her zamanki neşeli hâlini
özlemiştim.
Kahvaltıdan sonra montumu giydim. Annem bana bir termos uzattı:
— İçine sıcak çikolata koydum, Elif’le paylaşırsınız. Ama lütfen çok
ıslanmayın!
— Tamam, anne, teşekkür ederim!
Dışarı çıktığımızda park çocuklarla doluydu. Kar adam yapanlar, kardan kale
örenler… Elif arkadaşlarıyla kartopu savaşına katıldı. Ben biraz kenarda durup
izlemeyi tercih ettim. Aklım hâlâ Mert’teydi.
Eve dönünce doğrudan onun odasına gittim. Kapıyı yavaşça tıklattım:
— Mert, içeri gelebilir miyim?
— Gel bakalım Duru…
Yüzü biraz solgundu. Elimdeki sıcak çikolatadan bir yudum aldım ve termosu
uzattım:
— Bunu paylaşabiliriz. Bugün harika bir kar günüydü. Ama sen olmadığın için
biraz eksikti...
Mert başta sessiz kaldı. Sonra hafifçe gülümsedi:
— Teşekkür ederim. Sadece… Bugün babamla dışarı çıkacağımız gündü ama onun
işi çıktı. Biraz üzgünüm, o kadar.
O an onu daha iyi anladım. Ben dışarıda eğlenirken, o beklediği biriyle
olamamıştı. Elini tuttum:
— O zaman hafta sonu birlikte çıkarız. Kar erimeden hep beraber kar adam
yaparız, ne dersin?
Mert başını salladı. Gözleri biraz parladı.
O sırada annem kapıdan içeri uzandı, elinde küçük bir kâğıt vardı:
— Mert, baban sana not bıraktı. Aceleyle çıkarken yazmış.
Mert kâğıdı aldı ve sesli okudu:
"Oğlum, bugün birlikte olamayacağımız için çok üzgünüm. Ama bu karlar
erimeden seni sımsıkı saracağım. Beni biraz beklemen gerekecek. Gurur duyuyorum
seninle.
Baban."
Odaya sessizlik çöktü. Ama güzel bir sessizlikti. İçimizi ısıtan türden.
Gerçek Kar, Kalpten Yağar
O gün şunu anladım: Kar ne kadar güzel yağarsa yağsın, asıl güzellik,
birlikte ısınabildiğimiz kalplerde saklıdır. Bazen bir sıcak çikolata, bazen
küçük bir not, bazen sadece “Ben buradayım” demek… Bir çocuğun dünyasını
tamamen değiştirebilir.
Ve o dünyada, en parlak ışık… Sevildiğini hissetmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder