23 Şubat 2018 Cuma

ABDURRAHİM KARAKOÇ'UN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ…

KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ…
"Abdurrahim Karakoç şahsiyet abidesi bir yiğit, bir bilge, bir alperen olarak hayatımıza giren en tatlı, en güzel şairlerimizden birisidir."
 Abdurrahim Karakoç, dâvâ şiirleriyle tanınmış ve sevilmişti. Hâlbuki o aynı zamanda bir gurbet, bir hasret, bir muhabbet ve bir sevda şairiydi.
"Abdurrahim Karakoç, Türkiye'de millî ve İslâmî şiirin seçkin simâlarından biridir.   'Hak Yol İslâm Yazacağız' isimli şiiri birçok insan tarafından ezberlenmiş ve hala dillerde pelesenk olmaya devam ediyor. Köküne, geleneklerine, değerlerine ve milletine bağlı, ufku açık, yerli zeminde sanat yapan çok değerli bir şairdi. Halk edebiyatımızın gerçek temsilcilerindendi. Sadece meşhur olan 'Mihriban' gibi şiirleriyle değil, duygu yüklü ve fikir yoğunluklu şiirleriyle de edebiyat tarihimizin unutulmayanları arasında yer almıştır.
 En çok dikkat çeken özelliği, özü sözü bir oluşudur. Dobra dobra konuşan, mertçe yazan ve fikirlerini açık bir şekilde ilan eden nev'i şahsına münhasır bir münevver, bir kalem ve kelâm ustasıydı.
Bugün şiir yazan genç şairlerin önünde kale gibi duran, usta bir isimdir Abdurrahim Karakoç.
 Erdemlerle yüklü eserleriyle her zaman hatırlanacak bir söz kahramanıdır. Her zaman okunması, şiirlerinden ve fikirlerinden ışık alınması gereken bir edibimiz, bir sanatkârımızdır. Çorak bir vadide has şiirler, öz eserler vermiştir.
Abdurrahim Karakoç toplumun atan nabzı, sızlayan vicdanıdır. Gördüğü çarpıklıkları alenen yazar, gerekli yerleri ve makamları iğneler, hastalıklara deva, sıkıntılara çâre arar.
 "Tohdur Beğ" onun biraz mizahî ama daha ziyade yaşanmış acıları yansıtan ilgi çekici bir şiirdir:
Hemen ardından gelen "Hakim Beğ" de benzer çağrışımları olan, sızılı insanların hislerine tercüman olan bir başka sosyal boyutlu şiirdir:
Şairimiz de arada bir bunaldığında, problemler karşısında usandığında yaradanına sığınır. Sevdikleri için ettiği "Dua" bu iltica şiirlerinden biridir:
Bir başka yakarış şiiri de "Yalvarış"tır. Bu şiirde insanoğlunun serencamı ve ömrünün kısalığını veciz ifadelerle dile getirir. Şiirin ilk kıtası bile sadece bu haliyle insanoğluna önemli ikazlarda bulunuyor:
Ve elbette Abdurrahim Karakoç'un bugün için en çok sevilen şiiri "Mihriban"dır. Bir başka adı ise "Aşk". Musa Eroğlu'nun bestelediği ve sazıyla çalıp söylediği bu şiir âşıkların dillerinden, sevdalıların gönlünden düşmeyen bir türküdür.
Kuvvetli teşbihler, semboller ve hâfızalara kazınan kelimeler...
 Abdurrahim Karakoç, diğer yüzlerce şiirini bir kenara bıraksak bile "Mihriban" şiiriyle halk edebiyatımızın müstesna köşelerinden birini her zaman işgal edecektir. Çünkü milletimiz şairimizin hüznünü benimsemiş, duygularına râm olmuştur. Onun nezih ifadelerle dillendirdiği bu aşk sıradan bir tutku değil, manevi boyutu da olan bir sevdadır.
Abdurrahim Karakoç, sadece şiir yazıp kenara çekilen şairlerimizden değildir. O şiir üzerine, kültür üzerine, medeniyet ve sanat üzerine düşünen, düşündüklerini kaleme alan bir edebiyatçıdır.
Abdurrahim Karakoç’un şiirlerini Dadaloğlu’na Karacaoğlan’a bazıları da Fuzuli’ye benzettiler. Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Nef’i, Seyrani ve Dertli’den daha iyi olduğunu söyleyenler de oldu. Oysaki Abdurrahim Karakoç sadece kendisi idi. Halk şiiri ile kendine has bir tarz ve köşe oluşturmayı başarmıştı. Hece ölçüsünü ustaca kullandı. En güzel aşk, tabiat ve yergi şiirlerini yazdı. Çok güçlü ironiye sahip ve imajları kendine hastı. şiirleri daha yaşarken dilden dile dolaşıyordu. Tarihin altın sayfasına geçecek ölümsüz eserler verdi.

Zor zamanların adamıydı. Elini taşın altına ürperti duymadan koyardı. Çekinmezdi, çıkar gözetmezdi. Bir derdi, bir ihtiyacı olan herkesin yanındaydı.

Halk şiiri geleneğinden geliyordu. Ama sesini yenileyerek boyutları çok çok genişleterek.

Kavga şiirleri sokakları tutuşturdu, sokaklar durulunca içine yöneldi, duyarlı aşk şiirleri yazmaya başladı., sırtından zırhını çıkardı., elindeki – dilindeki keskin kılıcı tarihin müzesine astı. Bileğine kondurup bileğinden uçurduğu beyaz barış güvercinlerini yüreğine yönlendirdi. Can özünden besmeleyi çekende dedi göklerin kapılarını aralandı. Hak yol islam yazacağız dedi, bütün Müslüman topluluklarının ortak marşı oldu. Sarı saçlarına deli gönlümü bağlamışım, çözülmüyor Mihriban dedi evrensel bir türkü oldu. Sosyal içerikli şiirleri dünyanın birçok yerinde radyolarda yayınlandı.

İlmini, irfanını, aşkını, sevdasını oy benim vatanım, oy Anadolum diye seslendiği bu topraklardan alıyordu.

Biz utangaç bir nesildik, hala da öyleyiz. Bütün aşkları içimizde yaşadık, içimizde bitirdik. Gönül sarayımızda gelip geçenleri mahcup duygularla hep içimizde yaşadık. O kavga neslinin de sevebileceğini, ağlayabileceğini, aşkın o alevden girdabına düşebileceğini ancak Karakoç gibi şairlerdeki aşk edebini gördükten sonra anladık.

Orada Anadolu insanının kelimenin tam manasıyla yüreği vardı. Sevdasıyla, acısıyla, hüznüyle, ince ince eleştirisiyle Anadolu yüreği.

Bir de unutursun diye bir mihribanı var. O daha acı ve sitem yüklü. Sanki unutma diye bir çağrıdır, bir sancıdır.

 Şurası muhakkak nerede bir dava adamından, bir fikir adamından ve bilge insandan bahsediliyorsa biliniz ki böyle şahsiyetlerin mayasında aşk vardır. Yüreği aşkla yoğrulanların hayatları çile ile yoğrulur. Aynı zamanda büyük dava adamları, fikir adamları, büyü şahsiyetler gönlünün Mihriban aşkıyla sulamadan yola revan olmazlar.
Aşkı sanıldığı gibi onun Mihriban’ından değil aşka yönelmiş mihrabından öğrendik daha çok. Herkesin bir Mihribanı olmadı belki ama Mihriban, aşka nişane kaldı hepimizin dilinde. Onun aşk ile hu çeken koca bir derviş gibi yüreğinin peşine takılıp, sürüklendik hudutsuz diyarlara…

Kuşların göz bebeğine Hak yol İslam yazacağız diyecek  kadar yola revan olmuşlardır. Hatta bu yola kendilerini o kadar çok vermiş ki aşk kağıda dökülemez deyip kendinden geçebilmiştir.

Anne – babalar çocuklarını, öğretmenler öğrencilerini, şairlerse bir milleti eğitirler.

Sadece inanmak kafi değildir. İnandığını yaşamak, hayat nizamına geçirmektir asıl olan. Birçokları zamanı kendilerine uyduracakları yerde, kendileri zamana uyarak ayakta kalmaya çalışırlar. Kimi dinlerseniz Vahdet şuurundan söz ediyor. Ama bakıyorsunuz ki her Müslüman bir diğer Müslümanda kabahat aramakla meşgul. Sanki çıplak fotoğraf çekme hastaları. Kimse bir başkasının giyinmiş, temiz fotoğrafını çekmek istemiyor.

Hak yol islam yazacağız dedi: Gönülleri fethetti, unutulmaz bir slogandan öte, hepimize bir ideal, bir hedef oldu mısraları…
Mihriban dedi; aşıkların yüreği lambada yanan alev gibi titredi…
İsyanlı Sükut dedi; herkes kendini buldu bu şiirde, acı acı gülümsedi halimize…
Hakim Beğ dedi; mahkemelerde bir türlü sonuçlanmayan davaları en güzel biçimde anlattı.
Tohdur Beğ dedi; hastane çilemizi resmetti…
Hasan’a Mektup yazdı. Ha Hasana ha sana dedi okuyucusuna memleket ahvalini anlattı.
Gerdanlıklar dizdi, inci gibi… Her biri atasözü olacak evsafta koca koca laflar etti. Kulağımıza küpe oldu sözleri…
Söz konu; sevgilinin sokağından bile geçmeyi saygısızlık sayan nesiller, sevgilinin saç telini mendil arasında kutlu bir emanet gibi taşıyan nesiller, yüzünde göz izi olmayan, gözünde yüz izi olmayan nesiller, Mihriban timsali gençlerin nesliydi.

Kimi şiirler ya da yazılar marka değeri taşır. Necip Fazıl; Kaldırımlar; Arif Nihat; Bayrak, Atilla İlhan; Ben Sana Mecburum, Cahit Sıtkı; Otuz Beş Yaş, Abdurrahim Karakoç için de bundan sonra Mihriban şairi denilecek.


ABDURRAHİM KARAKOÇ’UN HASTALIĞI VE EBEDİ HAYATA İNTİKALİ

ABDURRAHİM KARAKOÇ’UN HASTALIĞI VE EBEDİ HAYATA İNTİKALİ
20. ve 21. yüzyıl Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden Abdürrahim Karakoç, akciğer enfeksiyonu tedavisi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 7 Haziran 2012 Perşembe günü solunum yetmezliği sonucu son nefesini verdi. Cenazesi, 8 Haziran 2012 Cuma günü Ankara Kocatepe Camisi'nde kılınan Cuma ve cenaze namazlarının ardından Bağlum Mezarlığı'nda Şeyh Abdülhakim Arvâsi (1865-1943) Türbesi'nin yanında toprağa verildi. Cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez kıldırdı.
Göçünü Mihriban yetim kaldı başlığıyla duyurdu gazeteler. Şairin ardından daha büyük harflerle yazıldı Mihriban. Aşk kağıda yazılmıyordu hani! Abdurrahim Karakoç’ta diğer şairler gibi bütün yazdıkları bir yana sevgiliye dair mısralarıyla hatırlanacak.

Abdurrahim Karakoç, vefatıyla hepimizi derin hüzünlere sürükledi. Ama elden bir şey gelmiyor. Çünkü fani olan her insanın tadacağı bir hadisedir ölüm. Ne var ki, milletinin gönül tahtına kurulan büyük sanatkârlar, âlimler, şairler ölmüyor. Mehmed Âkif'in, Yahya Kemal'in, Necip Fazıl'ın, Sâmiha Ayverdi'nin ve Nurettin Topçu'nun ölmeyişi gibi...

ABBDURRAHİM KARAKOÇ İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

ABBDURRAHİM KARAKOÇ İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR
1.        Fedai Dergisi 1964
2.        Pınar Dergisi 1979
3.        Doğuş Edebiyat 1983
4.        Türk Edebiyatı 1983
5.        Genç Kalender Dergisi 1998
6.        Kurt, İhsan; Abdurrahim Karakoç
7.        Eraslan, Hayrullah; Üçgen Piramidinin Zirvesindeki Şair, Abdurrahim Karakoç
8.        Yalsızuçanlar, Sadık; Aşk Kâğıda Yazılmıyor
9.        Şahsuvaroğlu, Lütfü; Abdurrahim Karakoç, Şairin Haberci Olarak Portresi
10.      Bahçelievler Belediyesi; Beste beste, türkü türkü
11.      Boz, Duran; Kaleminde Sevda Yükü Biriktirin Şair Abdurrahim Karakoç
12.      Milli Gazete; Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı
13.      Dost Dergisi (1983) Kayseri; Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı
14.      Genç Kardelen Dergisi (1998), 9. Sayısı
15.      Türkmence Dergisi (Hatay), (1998), 9. Sayısı; Yaşayan Yunus Abdurrahim Karakoç
16.      Niğde’de Yayınlanan Bir Dergi, (Özel Sayı); Mevsimleri Aşan Düzen Dışı Bir Şair
17.      Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şubesi yayın organı Edebiyat Bülteni Nisan 2014 Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı
18.      Alkış Dergisi (2012), Kahramanmaraş, Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı
19.      Kardeş Kalemler Dergisi (2012), Kahramanmaraş, Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı
20.      Alper, Zeynep, Bir Vatandaş Hasan “Abdurrahim Karakoç Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri”
ABDURRAHİM KARAKOÇ İLE YAPILAN AKADEMİK ÇALIŞMALAR
1.        Vur Emrinde Unsurlar (Seminer Çalışması), D.Ü., Kütahya 1997.
2.        Avcı, Ramazan; Halk Şairi Abdurrahim Karakoç Hayatı, Sanatı ve Şiirleri, (Lisans Tezi), A.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi, TDE Bölümü, Erzurum 1986.
3.        Değirmencioğlu, Derya, Abdurrahim Karakoç’un Hayatı ve Türk Edebiyatındaki Yeri, (Lisans Tezi), A.Ü., Ankara 2007.
4.        Kafkas Ü. Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı, SBE., YLT., Kars 2010.
5.        Öztürk, Tuncay; Abdurrahim Karakoç’un Şiirlerinde Mahalli Deyişler, (Lisans Tezi),  T.Ü., Edirne 1995.
6.        Yaşa, Felat, Abdurrahim Karakoç’un Hayatı ve Şiirleri, (Lisans Tezi), İ.Ü., Malatya 1998
7.        Filiz, Mehtap; Abdurrahim Karakoç'un şiirlerinin tematik açıdan incelenmesi
8.        Saldere, Gülsüm; Abdurrahim Karakoç'un lirik şiirlerinde kelime dünyası

ABDURRAHİM KARAKOÇ’UN BESTELENEN ŞİİRLERİ

ABDURRAHİM KARAKOÇ’UN BESTELENEN ŞİİRLERİ
1.        Mihriban
2.        Ben Hep Seni Düşünürüm
3.        Unutursun Mihribanım
4.        Suları Islatamadım
5.        Sevgi Yetmiyor
6.        Omuzumda Sevda Yükü
7.        Aynaların Ötesi
8.        Gel Gayrı
9.        Can Özümde Besmeleyi Çekince
10.        Aşk Hikâyesi
11.      Ecele Doğru
12.      Yemin
13.      İncinmesin
14.      Garibin Garip
15.      Hakim Bey

16.      Dağ ile Sohbet

ABBDURRAHİM KARAKOÇ’UN ESERLERİ

ABBDURRAHİM KARAKOÇ’UN ESERLERİ
1.     Hasan'a Mektuplar (1965)
2.     El Kulakta (1969)
3.     Vur Emri (1973)
4.     Kan Yazısı (1978)
5.     Suları Islatamadım (1983)
6.     Beşinci Mevsim (1985)
7.     Dosta Doğru(1994)
8.     Akıl Karaya Vurdu (1994)
9.     Yasaklı Rüyalar (2000)
10. Gökçekimi (2000)
11.Gerdanlık-I (2000)
12.Gerdanlık-II (2002)
13.Gerdanlık-III (2005)
14. Parmak İzi (2002)
15. Düşünce Yazıları
16. Bütün Şiirleri
17. Çobandan Mektuplar

18. Beş Mevsim, 

ABDURRAHİM KARAKOÇ’A GÖRE ŞİİR NEDİR, ŞAİR KİMDİR?

ABDURRAHİM KARAKOÇ’A GÖRE ŞİİR NEDİR, ŞAİR KİMDİR?
Abdurrahim Karakoç, Gerdanlık (5) şiir kitabında şairi tarif eder, şiirin ne olduğunu anlatır. İşte Karakoç'a göre şair ve şiir:
1.        "Şair: Yaşadığı çağı yorumlayan, gelecek çağlara mesaj gönderen söz sanatçısıdır.
2.        Şiir: Madde ve mânâ iklimine açılan gönül kapısıdır.
3.        Şiir, eğer, yasakçı ozon tabakasını delip metafizik aleme götürüyorsa okuyucusunu; dar kalıpların sıkıcı atmosferinden kurtarıyorsa makbuldür.
4.        Güzelliklere ait olan sevdayı vecd haline getiren şiir, bütün çağlar için önemlidir ve kalıcıdır...
5.        Şiirde dil, estetik, fikri muhteva önemlidir, şarttır. Bunlarsız yazılan şiir kısa zamanda kendi kendini tasfiye eder... Şu kalıp, bu stil, pek önem arzetmez... Bal şerbetini, bengisu'yu, iksiri altın kupada, kristal bardakta veya toprak kâsede, hangisinde verirseniz veriniz, muhtevası değişmez.

6.        Şiir sevilir... Şiiri olgunluğa erişmiş şairi sevdirir... Maalesef şiirden nefret ettiren, bıktıran şairler de olmuştur... Bundan sonra da olacaktır..."