BİR SABAHIN HİKÂYESİ
Bazı sabahlar vardır ki, sessizdir,
yorgundur ama içinde bir mucizeyi saklar. Bir öğretmenin şefkatiyle, bir
çocuğun umuduyla birleşir ve hayatın en sessiz köşelerinde filizlenen değişimin
habercisi olur. Bu hikâye, işte böyle bir sabahın öyküsüdür.
Hayat, kimi zaman yorgun bir sabahın sessizliğinde
başlar. Bir öğretmenin bir çocuğun kalbine dokunarak dünyayı değiştirdiği anlar
ise çoğu zaman görünmez, sessiz ve narindir. Oysa umut, bazen bir tebessümün
sıcaklığında, bazen bir omuza konan dost bir elin titrek dokunuşunda
filizlenir. İşte bu hikâye, sıradan bir sabahın nasıl büyük bir umuda
dönüştüğünün hikâyesidir.
Sabahın solgun ışıkları arasından Selver Öğretmen,
ağır ağır gözlerini araladı. Geceden kalma rüyaların bulanık izleri, hâlâ
zihninin kıyılarında usulca dolaşıyordu. "Acaba bu rüyaların bir anlamı
var mı?" diye düşündü bir an. Sonra, iç geçiren bir sesle mırıldandı:
"Boşver... Rüya işte."
Hayat, onu yıllar içinde uzak diyarlara savurmuştu.
Eski günlerin sıcaklığı, artık geçmişin tozlu raflarında sessizce uyuyordu.
Şimdi, başka bir şehirde, bambaşka yüzler ve hikâyeler arasında yeni bir öykü
yazıyordu. Fakat alışmak zordu; öğretmenler odasında yankılanan konuşmalar bile
ona yabancı, soğuk ve uzak geliyordu. Yalnızlık, ağır bir sis gibi ruhuna
çökmüştü.
Bugün yine nöbetçiydi. "Nöbetçi Öğretmen"
unvanı, kulağında bir sorumluluk fısıltısı gibi yankılanıyordu. Aklı, çocukluk
yıllarının ağır ağır ilerleyen Kara Tren türküsüne kaydı. Bir zamanlar aşkı,
hasreti ve sabrı simgeleyen o trenin yerini, şimdi hayatı hızla tüketen
metrolar, Marmaraylar ve tramvaylar almıştı. Dünya hızlanmıştı belki, ama
Selver Öğretmen’in kalbi hâlâ eski zamanların ağır ağır akan ritminde
çarpıyordu.
Yıllar, bir nehir gibi akıp geçmişti. Ama Selver
Öğretmen, mesleğine duyduğu inancı hiç kaybetmemişti. Hâlâ bir çocuğun kalbine
dokunmanın dünyaları değiştirebileceğine yürekten inanıyordu. Derin düşüncelere
dalmışken, telefonu çaldı. Sabahın sessizliğini delen telaşlı bir annenin sesi
yankılandı kulaklarında:
— Öğretmenim, kızım Elif bu sabah okula gitmek
istemedi. Yine de gönderdim. Gözünüzü üstünde tutar mısınız?
Bu sözler, Selver Öğretmen’in içinde ince bir sızı
bıraktı. İlk dersin ardından, hiç vakit kaybetmeden Elif’in sınıfına gitti.
Yumuşak ve sıcak bir sesle seslendi:
— Gel bakalım Elif, biraz yürüyelim.
Koridor boyunca ağır adımlarla yürürken, Elif’in
mahcup bakışlarında bir şey fark etti. Sanki gözlerinin ardında gizli bir
yıldız parlıyordu. Küçük, utangaç, ama umut dolu... Birkaç sıcak kelimeyle,
Elif’in içine çöreklenmiş kırgınlıklar çözülmeye, karanlıklar aydınlanmaya
başladı. O gün okulun koridorları daha canlı, sınıflar daha sıcak görünüyordu.
Günler birbirini kovalar, zaman usulca akıp giderken,
okul idaresinden bir duyuru ulaştı: Çanakkale Şehitlerini Anma Haftası için bir
hikâye yarışması düzenleniyordu. Selver Öğretmen, hiç tereddüt etmeden Elif’i
düşündü. O küçük yürek, içinde taşıdığı duygularla büyük bir hikâye
yazabilirdi.
Elif, yüreğinin en derinlerinden gelen kelimelerle
hikâyesini kaleme aldı. Selver Öğretmen, her satırını dikkatle okuyarak,
sevgiyle dokundu, umutla güçlendirdi. Hikâye teslim edildi. Ardından bekleyiş
başladı; sabırlı, heyecanlı bir bekleyiş...
Günler sonra sonuçlar açıklandığında, Elif
yarışmada birinci olmuştu! Sevinçle koşarak Selver Öğretmen’in yanına
geldiğinde, gözlerindeki parıltı, bir öğretmenin yüreğine düşen en güzel
mükâfat oldu. O an, bütün yorgunluklar, bütün yalnızlıklar eridi; geriye
yalnızca sevgi, umut ve inanç kaldı.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, çocukları yalnızca
bilgiyle değil; karakterle, erdemle ve estetik duygusuyla da donatmayı
hedefler. Selver Öğretmen’in Elif’e gösterdiği sabır, güven ve sıcaklık, bu
anlayışın en saf örneğidir. Eğitim, sadece müfredat bilgisi aktarmak değil, her
öğrencinin içinde saklı cevheri bulup sabırla parlatmaktır.
Bugünün dünyasında her çocuk, tam zamanında
yüreğine dokunan bir öğretmene ihtiyaç duyar. Çünkü gerçek eğitim; yalnızca
aklı değil, kalbi de inşa eden, insanı bütün yönleriyle yücelten eşsiz bir
yolculuktur.
Ve şunu hiç unutmamak gerekir:
"Bir çocuğun yüreğine umut eken
öğretmen, yarının en güzel dünyasını inşa eder."
Çünkü bazen bir sabah, sadece bir sabah
değil; yeni bir hayatın, yeni bir umudun sessiz başlangıcıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder