20 Nisan 2025 Pazar

BİLGİ VE ERDEMİN YOLCULUĞU


BAŞARI MI, ERDEM Mİ?

Okulun son dersiydi. Baharın sıcak rüzgârı, pencerenin kenarından içeriye hafifçe süzüldü. Doğadaki her şey, taze bir uyanışla birlikte sınıfa da bir canlılık getirmişti. Çam ağaçlarının arasından düşen güneş ışıkları, sınıfın duvarlarına altın sarısı bir parıltı bırakıyordu. Öğrenciler, yaz tatilinin yaklaşmasının heyecanıyla pencereye doğru bakarak birbirlerine fısıldıyorlardı.

Bir anda öğretmen Yusuf, sınıfa girdi. Elinde eski, büyük bir kutu vardı ve yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
"Bugün sıradan bir ders yapmayacağız," dedi. "Size, hayatla ilgili özel bir hikâye anlatacağım."

Sınıf bir anda sessizleşti. Her öğrenci merakla öğretmeninin söyleyeceklerini bekliyordu.

Yusuf, kutuyu dikkatle açtı ve içinden iki farklı nesne çıkardı. Birinci nesne, minyatür bir ağacın heykeliydi. Ağaç, sararmış yaprakları ve zarif dallarıyla, sanki sonbaharın altın ışıltısını içinde taşıyordu. İkinci nesne ise minik bir okyanus dalgasıydı. Dalgaların zarif kıvrımları, suyun gücünü ve sakinliğini aynı anda hissedebiliyordunuz.

"Bu iki nesne," dedi öğretmen Yusuf, "hayatın iki farklı yolunu simgeliyor. Biri başarı, diğeri ise erdem."

Sınıfın en ön sırasına oturan Sümeyye, birden elini kaldırdı ve heyecanla sordu:
"Öğretmenim, başarı demek, her şeyi başarmak değil mi? Sınavlarda en yüksek notu almak, projelerde birinci olmak, teknoloji yarışmalarında ödüller kazanmak?"

Yusuf gülümseyerek başını salladı ve yavaşça cevap verdi:
"Evet, Sünmeye. Başarı çok önemli, ama başarı yalnızca bu kadarla mı sınırlı? Gelin, biraz daha derinlemesine düşünelim."

Sınıfta bir sessizlik oldu. Öğrenciler, öğretmenlerinin sözlerinden ne anlamaları gerektiğini düşünmeye başladılar. Yusuf, kutudan bir not çıkararak okudu:
"Başarı sadece çok şey bilmek veya başarmak değildir. Başardıklarımızı insanlık için bir iyiliğe dönüştürebilmek gerçek başarıdır."

Sümeyye, pencerenin kenarına oturmuş ve dışarıyı izleyen bir öğrenci olarak kafasını çevirdi ve gözleri parlayarak sordu:
"Öğretmenim, sadece yüksek not almak yetmiyor mu?"

Yusuf, yavaşça başını sallayarak cevap verdi:
"Hayır, Sümeyye. Gerçek başarı, bilgiyi sadece kendimiz için değil, başkaları için de kullanabilmektir. Mesela, bir robot yapabilirsin. Ama eğer o robot, yaşlıların hayatını kolaylaştırıyorsa, işte o zaman gerçek başarıya ulaşmış olursun."

Sınıfın havası bir anda değişti. Öğrenciler, başarıya bakış açılarını sorgulamaya başlamışlardı. Derin bir sessizlik oldu, sadece sınıfın dışındaki kuşların cıvıltıları ve uzaklardan gelen çocuk sesleri duyuluyordu. Elif, sınıfın en sessiz öğrencilerinden biri olarak, öğretmenin söylediklerini dikkatle dinliyordu. Yavaşça, çekingen bir şekilde sordu:
"Yani, sadece sınavda yüksek puan almak yetmiyor mu?"

Yusuf gülümseyerek cevapladı:
"Hayır, Elif. Çünkü önemli olan başardıklarını nasıl kullandığındır. Bilgiyi doğru şekilde, erdemle kullanmak gerekir."

O sırada, öğretmen elindeki okyanus dalgasının minyatür modelini kaldırarak devam etti:
"Bu suyun dalgaları, erdemi simgeliyor. Dalgalar gibi, erdem de güçlü ama sakin bir şekilde çevremizdeki her şeye etki eder. Erdem, başkalarını anlamak ve onlara saygı göstermektir. Bu, sadece kurallara uymakla ilgili değil, başkalarının hislerini anlamak ve onlara göre davranmaktır."

Burak, pencerenin hemen yanındaki sıralardan birinde oturuyordu. Hızla elini kaldırarak sordu:
"Yani, birine yardım etmek, doğruyu yapmak da erdem mi?"

Yusuf, gözleri parlayarak cevapladı:
"Evet, Burak. Sınıfta bir arkadaşına yardım etmek, yolda yaşlı birine yer vermek ya da sosyal medyada kimseyi incitmeden yazılar yazmak... Bunlar erdemli davranışlardır. Erdemli olmak, sadece doğruyu yapmak değil, başkalarının iyiliğini düşünmekle ilgilidir."

Sınıfın içindeki hava artık tamamen değişmişti. Öğrenciler birbirlerine bakarak düşünmeye başladılar. Dışarıdaki bahar havası, yeni başlangıçlar ve taze umutlar gibi onları sarhoş etmişti. Yusuf, son bir kez dalga heykeline bakarak, kutuyu kapatıp sözlerini tamamladı:
"Unutmayın, hayat bir okul gibidir. Bu okulda sadece ders çalışmak değil, kalbimizi de büyütmek zorundayız. Bilgiye ulaşmak çok kolay ama bilgiyi doğru şekilde kullanmak, erdemli bireyler olmak önemli. Çünkü sadece başarı değil, erdemli olmak da çok kıymetlidir."

Zil çaldığında öğrenciler, dersin sonlarına doğru hep birlikte kalkıp sınıftan çıktılar. Ama bu sefer, adımları daha yavaş, düşünceleri daha derindi. Her biri o gün, hayatlarındaki en önemli soruyu sormuştu: "Gerçek başarı neydi?"

Ve belki de o an, her bir öğrenci kendi hikâyesinin yazılmaya başlandığını fark etti. Çünkü gerçek başarı, insanın kalbinin ve vicdanının doğru yönde büyümesiydi.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder