BAŞARI MI, ERDEM Mİ?
Okulun son dersiydi. Baharın sıcak rüzgârı, pencerenin kenarından içeriye
hafifçe süzüldü. Doğadaki her şey, taze bir uyanışla birlikte sınıfa da bir
canlılık getirmişti. Çam ağaçlarının arasından düşen güneş ışıkları, sınıfın
duvarlarına altın sarısı bir parıltı bırakıyordu. Öğrenciler, yaz tatilinin
yaklaşmasının heyecanıyla pencereye doğru bakarak birbirlerine fısıldıyorlardı.
Bir anda öğretmen Yusuf, sınıfa girdi. Elinde eski, büyük bir kutu vardı ve
yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
"Bugün sıradan bir ders yapmayacağız," dedi. "Size, hayatla
ilgili özel bir hikâye anlatacağım."
Sınıf bir anda sessizleşti. Her öğrenci merakla öğretmeninin
söyleyeceklerini bekliyordu.
Yusuf, kutuyu dikkatle açtı ve içinden iki farklı nesne çıkardı. Birinci
nesne, minyatür bir ağacın heykeliydi. Ağaç, sararmış yaprakları ve zarif
dallarıyla, sanki sonbaharın altın ışıltısını içinde taşıyordu. İkinci nesne ise
minik bir okyanus dalgasıydı. Dalgaların zarif kıvrımları, suyun gücünü ve
sakinliğini aynı anda hissedebiliyordunuz.
"Bu iki nesne," dedi öğretmen Yusuf, "hayatın iki farklı
yolunu simgeliyor. Biri başarı, diğeri ise erdem."
Sınıfın en ön sırasına oturan Sümeyye, birden elini kaldırdı ve heyecanla
sordu:
"Öğretmenim, başarı demek, her şeyi başarmak değil mi? Sınavlarda en
yüksek notu almak, projelerde birinci olmak, teknoloji yarışmalarında ödüller
kazanmak?"
Yusuf gülümseyerek başını salladı ve yavaşça cevap verdi:
"Evet, Sünmeye. Başarı çok önemli, ama başarı yalnızca bu kadarla mı
sınırlı? Gelin, biraz daha derinlemesine düşünelim."
Sınıfta bir sessizlik oldu. Öğrenciler, öğretmenlerinin sözlerinden ne
anlamaları gerektiğini düşünmeye başladılar. Yusuf, kutudan bir not çıkararak
okudu:
"Başarı sadece çok şey bilmek veya
başarmak değildir. Başardıklarımızı insanlık için bir iyiliğe dönüştürebilmek
gerçek başarıdır."
Sümeyye, pencerenin kenarına oturmuş ve dışarıyı izleyen bir öğrenci olarak
kafasını çevirdi ve gözleri parlayarak sordu:
"Öğretmenim, sadece yüksek not almak yetmiyor mu?"
Yusuf, yavaşça başını sallayarak cevap verdi:
"Hayır, Sümeyye. Gerçek başarı,
bilgiyi sadece kendimiz için değil, başkaları için de kullanabilmektir. Mesela,
bir robot yapabilirsin. Ama eğer o robot, yaşlıların hayatını
kolaylaştırıyorsa, işte o zaman gerçek başarıya ulaşmış olursun."
Sınıfın havası bir anda değişti. Öğrenciler, başarıya bakış açılarını
sorgulamaya başlamışlardı. Derin bir sessizlik oldu, sadece sınıfın dışındaki
kuşların cıvıltıları ve uzaklardan gelen çocuk sesleri duyuluyordu. Elif,
sınıfın en sessiz öğrencilerinden biri olarak, öğretmenin söylediklerini
dikkatle dinliyordu. Yavaşça, çekingen bir şekilde sordu:
"Yani, sadece sınavda yüksek puan almak yetmiyor mu?"
Yusuf gülümseyerek cevapladı:
"Hayır, Elif. Çünkü önemli olan başardıklarını nasıl kullandığındır.
Bilgiyi doğru şekilde, erdemle kullanmak gerekir."
O sırada, öğretmen elindeki okyanus dalgasının minyatür modelini kaldırarak
devam etti:
"Bu suyun dalgaları, erdemi simgeliyor. Dalgalar gibi, erdem de güçlü ama
sakin bir şekilde çevremizdeki her şeye etki eder. Erdem, başkalarını anlamak
ve onlara saygı göstermektir. Bu, sadece kurallara uymakla ilgili değil,
başkalarının hislerini anlamak ve onlara göre davranmaktır."
Burak, pencerenin hemen yanındaki sıralardan birinde oturuyordu. Hızla
elini kaldırarak sordu:
"Yani, birine yardım etmek, doğruyu yapmak da erdem mi?"
Yusuf, gözleri parlayarak cevapladı:
"Evet, Burak. Sınıfta bir arkadaşına yardım etmek, yolda yaşlı birine yer
vermek ya da sosyal medyada kimseyi incitmeden yazılar yazmak... Bunlar erdemli
davranışlardır. Erdemli olmak, sadece doğruyu yapmak değil, başkalarının
iyiliğini düşünmekle ilgilidir."
Sınıfın içindeki hava artık tamamen değişmişti. Öğrenciler birbirlerine
bakarak düşünmeye başladılar. Dışarıdaki bahar havası, yeni başlangıçlar ve
taze umutlar gibi onları sarhoş etmişti. Yusuf, son bir kez dalga heykeline
bakarak, kutuyu kapatıp sözlerini tamamladı:
"Unutmayın, hayat bir okul gibidir. Bu okulda sadece ders çalışmak değil,
kalbimizi de büyütmek zorundayız. Bilgiye ulaşmak çok kolay ama bilgiyi doğru
şekilde kullanmak, erdemli bireyler olmak önemli. Çünkü sadece başarı değil,
erdemli olmak da çok kıymetlidir."
Zil çaldığında öğrenciler, dersin sonlarına doğru hep birlikte kalkıp
sınıftan çıktılar. Ama bu sefer, adımları daha yavaş, düşünceleri daha derindi.
Her biri o gün, hayatlarındaki en önemli soruyu sormuştu: "Gerçek başarı
neydi?"
Ve belki de o an, her bir öğrenci kendi hikâyesinin yazılmaya başlandığını
fark etti. Çünkü gerçek başarı, insanın kalbinin ve vicdanının doğru yönde
büyümesiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder