KALPTEN KALBE AÇILAN KAPI
Okulun kapısından her sabah sadece sınıfa değil,
hayata da adım atarız aslında. Sıralar, yalnızca kitapların değil, duyguların
da taşıyıcısıdır. Her öğrenci bir dünyadır; kimisi neşeyle parlar, kimisi ise
sessizliğe sarılır. Tıpkı Kerem gibi…
Kerem, yeni bir şehirden gelmişti. Yüzü yere dönük,
sesi neredeyse duyulmayacak kadar hafifti. Sınıfa yabancıydı, yüzlere,
duvarlara, hatta teneffüs zilinin sesine bile… Yalnızdı. Ama o yalnızlığı fark
eden biri vardı: Deniz.
Deniz, sınıfındaki herkesin değerli olduğunu bilen
biriydi. Yardım etmeyi, paylaşmayı, saygı göstermeyi öğrenmişti. Kerem’in
suskunluğunu gördü ve sessizliğine bir dostluk eli uzatmak istedi. Çünkü Deniz
biliyordu: Birine yaklaşmak, bazen sadece yanında olduğunu hissettirmekle başlar.
Bugün eğitim dediğimiz şey, yalnızca ders
kitaplarıyla sınırlı değil. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli
de tam bunu söylüyor: Hem bilgili hem vicdanlı bireyler yetiştirmek... Başarılı
olmak demek sadece sınavdan yüksek not almak değil, çevremizdeki insanlara iyi
gelebilmek demek.
Kerem belki de hiç alışamayacaktı bu yeni sınıfa.
Ama Deniz'in bir tebessümü, birkaç kelimesi, kocaman bir kapıyı araladı onun
için. Artık teneffüslerde yalnız yürümüyor, gözlerini yerden kaldırabiliyordu.
Çünkü biri onun farkına varmış, onunla aynı sıraya oturmuş, onunla konuşmuştu.
İşte bu, gerçek başarıdır. Bugün eğitimde en çok
ihtiyaç duyduğumuz şey; farklı olanı dışlamadan, birlikte yaşamayı öğrenmektir.
Her öğrencinin kendini güvende ve değerli hissettiği bir sınıf, yalnızca
öğretmenlerin değil, öğrencilerin de emeğiyle oluşur.
Unutmayalım: Bir adım atmak bazen bir kalbi
değiştirir. Ve her kalp değişimi, bir toplumu güzelleştirir.
Gelin biz de sınıflarımıza sadece kitaplarımızı
değil, kalplerimizi de taşıyalım. Yeni gelen bir arkadaşın gözlerine umut
olalım. Türkiye Yüzyılında yalnızca zihinleri değil, yürekleri
de eğitelim.
Çünkü gerçek eğitim, insanı fark etmekle başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder