25 Nisan 2025 Cuma

GÖNÜL MESELESİ

KALBİN SESSİZ DİLİ

‘Gönül Meselesi’

Bazen insanın içi bir şey söyler ama dili susar. Kalbin konuştuğu ama kimsenin duymadığı o sessiz dile gönül deriz biz. Gönül… Ne kadar kısa bir kelime ama taşıdığı anlam bir ömür kadar büyük. Hele ki günümüzde, herkesin bir yerlere yetişmeye çalıştığı, derslerin, sınavların, işlerimizin arasında koşturup durduğumuz şu zamanlarda, gönül meselesi biraz arka planda kalıyor sanki. Oysa gönül, sadece duyguların değil, insanlığın merkezidir. Bir nevi kalbin aynasıdır.

Şöyle bir düşün… Bir arkadaşını istemeden kırdığını fark ettiğinde, içini bir burukluk kaplar ya hani... İşte o an kalbin sessizce konuşur. “Gönlünü al,” der. “Ona iyi geldiğini hissettir.” Belki küçük bir özür, belki teneffüste onun yanına gidip “Bugün birlikte oynayalım mı?” demek… Küçücük bir davranış, ama koskoca bir gönlü onarabilir. Çünkü gönül almak, yalnızca birini mutlu etmek değildir; aynı zamanda insan kalabilmenin, inceliğin göstergesidir.

Biliyor musun, bazen de içimizden bir dilek geçer. Sanki sadece bizle kalır. Öğretmenin "Aferin sana!" demesini hayal ederiz, sunum yaparken sınıfın dikkatle bizi izlemesini isteriz, sınav sonucunda yüksek bir notla sevinmek isteriz. Bu dilekler kalpten geçer, ses etmeden... İşte biz buna gönlünden geçirmek deriz. Her zaman gerçekleşmez belki, ama gönülden geçenin verdiği umut bile insana güç verir.

Tabii her dileğimiz gerçek olacak diye bir şey yok. Hayat, bazen gönlümüzde kalanı avucumuza vermez. Bir yarışmada çok uğraşırız ama kazanamayız. Beğendiğimiz bir eşyayı almak isteriz ama alamayız. Üzülürüz. Elbette. Ama şunu da unutmamalıyız: Her gönülde kalan, bir gün için umut olabilir. Olmasa bile… Bizi biz yapan, işte o hayallerin izidir. Bizi daha sabırlı, daha anlayışlı biri yapar.

Ama gönül meselesinin bir de kırılma tarafı var. Kimi zaman fark etmeden bir arkadaşımızın canını yakabiliriz. “Sen zaten anlamazsın” gibi küçümseyici bir söz, karşımızdakinin kalbine ağır gelir. O söz bizim ağzımızdan bir anda çıkmıştır belki ama onun zihninde günlerce kalır. Gönül kırmak işte böyle bir şeydir. Kolaydır. Ama o kalbi onarmak, işte o gerçek meziyettir.

Eğitim sadece kitaplarla, sınavlarla olmaz. Asıl eğitim, sınıfta yanındakine nasıl baktığındadır. Bir arkadaşın yanlış bir cevap verdiğinde dalga geçmeyip onu cesaretlendirmendedir. Bir öğretmenin öğrencisini sadece notla değil, kalbiyle değerlendirmesindedir. Gerçek eğitim, gönle dokunabilmektir.

Ben de bir keresinde farkında olmadan bir arkadaşımı üzmüştüm. Sevdiği bir çizgi film hakkında dalga geçmiştim, “Bu mu yani senin sevdiğin?” demiştim. Oysa onun için çok anlamlıymış. Günler sonra başka bir arkadaşımdan duydum, çok üzülmüş. O an içim cız etti. Bir not yazdım. “Seni kırdıysam özür dilerim, gerçekten farkında değildim” dedim. Yanına da bir kalp çizdim. Ertesi gün geldi, gülümsedi ve bana sarıldı. İşte o an gönül almanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım.

Bugün ister okulda, ister evde, ister sosyal medyada olalım… Sözlerimize dikkat etmeliyiz. Çünkü gönül, kırılınca sesi çıkmaz ama iz bırakır. Bir kalbe dokunmak ne kadar kolay ve güzelse, onu kırmak da bir o kadar kolay ve üzücüdür.

O yüzden diyorum ki: Gelin, biraz daha özenli olalım. Biraz daha yavaşlayalım. Birbirimizi sadece duymayalım, hissedelim. Gönlümüzden hep güzel dilekler geçsin, kırılan gönüller yerine gelsin, kalpler kırılmadan yaşansın. Çünkü kalpler cam gibidir… Kırıldığında yapışsa bile izi kalır. Ama dikkatli dokunursak, ömür boyu ışıldar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder