23 Nisan 2025 Çarşamba

GÖNÜLLER KÖPRÜSÜ

GÖNÜLLER KÖPRÜSÜ

İlkbaharın tatlı bir sabahıydı. Şehrin kenarında, minicik ama sıcacık bir okulda çiçekler açmış, kuşlar dallarda şarkı söylüyordu. 5/E sınıfının camları ardına kadar açıktı. İçeri serin bir rüzgâr doluyor, perdeleri hafifçe uçuruyordu.

Sınıfta hareketlilik vardı. Rüzgâr her zamanki gibi aceleci adımlarla sırasını bulmaya çalışırken, Zeynep kitabını açmış sessizce bekliyordu. Derken, kapı aralandı. Fatih Öğretmen gülümseyerek içeri girdi. Elindeki kalemiyle tahtaya büyükçe bir cümle yazdı:

"Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz."

Çocuklar merakla cümleye baktı. Rüzgâr, hemen Zeynep’e eğildi:
"Zeynep, sırça saray ne demek ya? Hiç duymadım böyle bir şey," dedi.

Zeynep gülümsedi. "Camdan yapılmış çok kırılgan bir saray gibi düşün. Yani... gönüller de kolayca kırılır demek istiyor," diye açıkladı.

Rüzgâr, kafasını salladı. O sırada sırasına koymak için çantasını fırlattı ama çanta yanlışlıkla Zeynep’in yeni defterinin üstüne düştü. Defter yere kaydı ve kapağı hafifçe yırtıldı.

Zeynep'in yüzü bir anda düştü. Gözleri dolacak gibiydi. Sınıfta derin bir sessizlik oldu. Herkes nefesini tutmuş, Zeynep’in ne yapacağını bekliyordu.

Tam Zeynep bir şey diyecekken, Fatih Öğretmen yumuşak sesiyle araya girdi:
"Ne demiştik çocuklar? Gönüller sırça saray gibidir. Bazen istemeden zarar verebiliriz. Ama önemli olan kırmamaya çalışmak ve kırıldıysa tamir etmeye uğraşmaktır."

Zeynep derin bir nefes aldı, gözlerini Rüzgâr’a dikti. Sonra hafifçe gülümsedi:
"Boş ver Rüzgâr, defter tamir olur. Önemli olan arkadaşlığımız," dedi.

Rüzgâr utancından kıpkırmızı oldu. Başını önüne eğip mırıldandı:
"Gerçekten özür dilerim Zeynep. İstersen sana yeni bir defter alırım."

Zeynep başını iki yana salladı. "Gerek yok. Sen özür diledin ya, yetti bana," dedi.

Öğle arasında Fatih Öğretmen herkese küçük renkli kâğıtlar dağıttı.
"Hadi bakalım, şimdi herkes bir arkadaşına güzel bir not yazacak," dedi.

Rüzgâr eline aldığı kâğıda uzun uzun baktı, sonra yazmaya başladı:
"Senin sabrın bana sabrı öğretti, Zeynep. İyi ki arkadaşım olmuşsun."

Zeynep notu okuyunca yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Rüzgâr’a döndü ve hafifçe koluna dokundu:
"Sen de iyi ki varsın, Rüzgâr."

Ertesi gün Fatih Öğretmen sınıfa yeni bir görev verdi:
"Çocuklar, bu hafta bir 'İyilik Panosu' yapacağız. Kim kime iyilik yaparsa, onu yazıp panoya asacağız!"

Sınıfta bir sevinç dalgası yayıldı. Herkes hevesle planlar yapmaya başladı. Kimisi sıraya yardım edecekti, kimisi silgisini paylaşacaktı.

Rüzgâr ve Zeynep, panoyu birlikte süslemek için gönüllü oldular. Renkli kartonlar, yıldız çıkartmaları, ışıltılı kalemlerle panoya "Gönüller Köprüsü" yazdılar.

Hafta boyunca küçük ama değerli iyilikler panoda birikti. Her iyilik, sınıfı biraz daha sıcak bir yuva haline getiriyordu.

Günün sonunda, Fatih Öğretmen çocuklara döndü:
"İşte çocuklar," dedi. "Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli'nin istediği şey tam da bu: Bilgili olmak kadar güzel kalpli olmak da önemli!"

Tam herkes eşyalarını toplarken, Fatih Öğretmen cebinden minik bir paket çıkardı.
"Bu da iyilik panosuna katkı yapan herkese sürprizim!" dedi ve bir kutu dolusu rengârenk kalem setini çocuklara dağıttı.

Rüzgâr ve Zeynep birbirlerine bakıp kıkırdadılar. Çünkü o an anlamışlardı ki, bazen küçük bir özür, küçücük bir iyilik, yepyeni ve kocaman bir dostluk başlatabilirdi.

Gönüller köprüsü kurulmuştu bir kere; artık hiçbir şey onu yıkamazdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder