24 Şubat 2025 Pazartesi

KAR YÜRÜYÜŞÜ

KAR YÜRÜYÜŞÜ

‘Bir Öğretmenin Fedakârlığı’

Osman Öğretmen, mesleğe yeni başlamış genç bir öğretmendi. İlk görev yeri, doğunun dağ eteklerine saklanmış, kışları sert geçen bir köydü. Atandığını öğrendiğinde kafasında binbir soru vardı. Daha önce hiç bilmediği bir yere gidecek, tanımadığı insanlarla yaşayacak, belki de türlü zorluklarla karşılaşacaktı. Ama içinde mesleğine olan aşk ve öğrencilere ışık olma isteği ağır basıyordu.

Uzun bir yolculuğun ardından ilçeye vardı. Köye gidecek minibüsleri öğrenmek için kahvehaneye girdi. Oradaki birkaç kişiyle sohbet etti, köy halkının misafirperverliği ve samimiyeti yavaş yavaş içindeki endişeleri hafifletmeye başladı. Sonunda minibüse binerek birkaç yolcu ile birlikte Fenek Köyü’ne doğru yola koyuldu. Sonbaharın son günleriydi. Ağaçların yapraklarını döktüğü, rüzgârın dağlardan sert estiği bir zamandı. Köye vardığında kafasındaki sorular yavaş yavaş cevap buluyordu. İnsanların içten gülümsemeleri, yardımlaşma ruhu ve misafirperverliği karşısında kuşkularından sıyrılmaya başladı. Köydeki ilk gününde, doğruca okulun yolunu tuttu. Harabe gibi bir yer beklerken karşısında küçük ama sıcak bir okul binası buldu. Burada bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşündü ve bunun için elinden geleni yapmaya karar verdi.

Osman Öğretmen, köyde yalnızca ders anlatan biri olmanın ötesine geçmek istiyordu. Eğitimin, dört duvar arasına sıkışmış bir bilgi aktarımı değil, sevgi ve fedakârlıkla yoğrulmuş bir yolculuk olduğuna inanıyordu. Her sabah erkenden okulun kapısını açar, sınıfın sobasını yakar, kitapları sıralara dizer ve öğrencilerini sıcacık bir gülümsemeyle karşılardı. Çünkü ona göre kitaplar, en güvenilir dost ve en büyük yol arkadaşıydı. Okuyan bir insanın zihni aydınlanır, hayalleri genişlerdi. Bu yüzden derslerinde yalnızca müfredatı anlatmaz, öğrencilerine hayatı, sevgiyi, paylaşmayı ve merhameti de öğretirdi.

O gün de tıpkı diğer günler gibi kar dinmek bilmiyordu. Tipi gökyüzünü tamamen kaplamış, Fenek Köyü’nü dünyadan ayırmış gibi görünüyordu. Derslerin bitmesiyle birlikte Osman Öğretmen, öğrencilerini tek tek dışarı çıkartarak güvenli bir şekilde evlerine gitmelerini sağlıyordu. Ancak minik Taha, okul bahçesine adımını attığında zorlanmaya başladı. Ayakları karda kayboluyor, attığı her adımda daha da derine batıyordu. Minik elleri soğuktan morarmış, nefesi titrek bir buğuya dönüşmüştü. Osman Öğretmen, Taha’nın çaresizliğini fark ettiğinde hiç tereddüt etmeden yanına gitti. Şefkatle eğilip, "Gel bakalım Taha, seni eve kadar ben taşıyayım," dedi.

Taha önce biraz utandı, fakat gözlerinde minnet dolu bir parıltı belirdi. Osman Öğretmen onu sırtına aldı ve dikkatlice yola koyuldu. Kar taneleri yüzlerine nazikçe düşerken, köy halkı bu anlamlı sahneyi pencerelerinin ardından izliyordu. Yaşlı bir nine ellerini açıp dua ederken, Taha’nın ailesi kapıda gözleri yaşlı bekliyordu. Osman Öğretmen’in, bir baba şefkatiyle öğrencisini sırtında taşıması, köyde dilden dile anlatılacak bir hikâyeye dönüşecekti.

Osman Öğretmen, Taha’yı evine bıraktığında derin bir nefes aldı, üzerindeki karları silkeleyip gülümsedi. "Eğitim sadece dört duvar arasında değil, sevgi ve fedakârlıkla büyüyen bir çabadır," diyerek vedalaştı ve tekrar tipinin içine doğru yürümeye başladı. O gece köyde herkes, öğretmenlerinin merhametini ve fedakârlığını konuştu. O gün, Osman Öğretmen’in attığı adımlar yalnızca karda iz bırakmadı; o izler, tüm köy halkının kalbine kazındı. Artık Fenek Köyü’nde öğretmenlerine duyulan sevgi ve saygı daha da büyümüştü.

Osman Öğretmen’in yaktığı ışık, çocukların gözlerinde, kitaplara uzanan ellerinde ve hayallerinde parlamaya devam etti.

Ve böylece bir öğretmenin fedakârlığı yalnızca bir çocuğun değil, tüm bir köyün içini ısıttı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder