ANLAMAK
‘Emek
Ve Samimiyet İşi’
Sezai Karakoç’un şu sözü, insan ilişkilerinin en
önemli noktalarından birini anlatır: “Anlamak masraflı iştir; emek ister,
gayret ister, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet,
biraz da cahillik kâfidir…” Bu söz, bizlere anlamanın ne kadar değerli ve
zor, yanlış anlamanın ise ne kadar kolay olduğunu hatırlatır. Peki, gerçekten
de anlamak neden bu kadar zor? Neden yanlış anlamak bu kadar kolaydır?
Anlamak, sadece bir şeyi duymak veya görmek
değildir. Gerçek anlamda anlayabilmek için hissetmek, düşünmek ve içten bir
çabayla dinlemek gerekir. Bir arkadaşımızın ne hissettiğini, neden böyle
düşündüğünü anlamak için sabır göstermeliyiz. Onun yaşadığı olayları,
duygularını ve düşüncelerini öğrenmek, duygudaşlık kurmak ister. İnsanlar
farklı geçmişlere, farklı deneyimlere sahiptir. Bir insanın duygularını ve
düşüncelerini anlamak için onun gözünden dünyaya bakmayı öğrenmek gerekir. Bu
ise sadece dinlemekle değil, gerçekten ilgilenmekle mümkündür.
Anlamak, çaba gerektirir. Bazen bir kitabı sonuna
kadar okumak, bazen bir arkadaşımızı dikkatlice dinlemek, bazen de kendi
önyargılarımızı sorgulamak anlamanın yollarından biridir. Eğer içtenlikle
dinlemezsek, karşımızdaki kişinin ne demek istediğini gerçekten anlamamız
mümkün olmaz. Samimiyet ve içtenlik olmadan, anlamak yüzeysel kalır.
Karşımızdakinin kelimelerini duymak yeterli değildir; onun ruhunu,
düşüncelerini ve niyetini de anlamamız gerekir.
Ama yanlış anlamak çok daha kolaydır. Bir cümlenin
sadece bir kısmını duyup yanlış yorumlamak, birisini hiç tanımadan hakkında
karar vermek, olayları çarpıtmak… İşte bunlar, yanlış anlamanın en yaygın
yollarıdır. Çoğu zaman bir insanı dinlemeden, onun gerçekten ne anlatmak
istediğini düşünmeden hemen yargılarız. Bu, insan ilişkilerinde en büyük
hatalardan biridir. Yanlış anlamak, insanlar arasında güveni sarsar,
dostlukları zedeler ve iletişimi koparır. Hatalı yargılar, insanların
birbirinden uzaklaşmasına, önyargıların artmasına neden olur. Bu nedenle yanlış
anlamaya karşı dikkatli olmalı, hemen hüküm vermek yerine dinlemeye ve
düşünmeye zaman ayırmalıyız.
Peki, neden yanlış anlamak bu kadar yaygındır?
Çünkü insan, kendi düşüncelerine, inançlarına ve alışkanlıklarına sıkı sıkıya
bağlıdır. Oysa anlamak için, önyargılarımızı bir kenara bırakmamız gerekir. Bir
başkasının gözünden bakmak, onun yerine kendimizi koymak kolay değildir. Ama
eğer gerçekten anlamak istiyorsak, bunu yapmalıyız. Bu, konfor alanımızdan
çıkıp, başkalarının dünyasına adım atmak demektir. Kolay olan kendi
bildiklerimize, kendi doğrularımıza sıkı sıkıya sarılmaktır. Ama gerçek
anlayış, başkalarının bakış açısını kabul etmekten ve farklı görüşlere açık
olmaktan geçer.
Sezai Karakoç’un dediği gibi, anlamak masraflıdır.
Zaman, emek ve içten bir çaba gerektirir. Ama bu çaba, insanları birbirine
yakınlaştırır, dostlukları güçlendirir, toplumu daha sağlam hale getirir. Eğer
gerçekten anlamak istiyorsak, sabırlı olmalı, önyargılarımızdan kurtulmalı ve
dinlemeye açık olmalıyız. Ancak o zaman birbirimizi gerçekten anlayabilir ve
daha güçlü ilişkiler kurabiliriz. Anlamaya çalışmak, insan olmanın bir
gereğidir. Kendi düşüncelerimize hapsolmadan, başkalarının dünyasını keşfetmek,
hem bireysel hem de toplumsal olarak bizi daha bilinçli, daha duyarlı ve daha
güçlü hale getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder