EĞİTİMİN SONSUZ GÖKYÜZÜ
Gökyüzü her zaman değişir. Bulutlar bazen dağılır,
bazen yoğunlaşır, bazen de gökyüzünü karartır. Ancak gökyüzü hep oradadır;
değişimlerin içinde sabit kalan bir öz gibidir. Eğitim de böyledir; yöntemler
değişir, anlayışlar evrilir, öğrenciler ve öğretmenler kuşak kuşak yenilenir.
Ama asıl mesele, eğitimin bu değişimler içinde kalıcı ve sağlam bir yapı olarak
varlığını sürdürmesidir.
John Dewey, “Eğitim, hayata hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.” der.
Eğitimi yalnızca akademik bilgi aktaran bir süreç olarak görmek, bireyin
gelişimini yarım bırakmak anlamına gelir. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli,
bu anlayışla öğrencileri sadece bilgiyle değil, ahlaki, sosyal ve duygusal zekâ
açısından da donatmayı amaçlamaktadır. Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu
bir çağda, önemli olan bilgiye nasıl ulaşılacağını, onu nasıl kullanılacağını
ve topluma nasıl fayda sağlanacağını öğretmektir.
Bu noktada Bulunuşluk Öğrenme Kuramı
(Situated Learning Theory) devreye giriyor. Jean Lave ve Etienne Wenger,
öğrenmenin sadece sınıf içinde gerçekleşmediğini, öğrencinin sosyal çevresiyle
etkileşime geçerek anlamlı bir şekilde öğrendiğini söyler. Öğrencinin edindiği
bilgi, gerçek hayatta uygulama alanı bulmadıkça, kalıcı olmaz. Örneğin, tarih
dersinde bir savaşın yalnızca tarihlerle anlatılması yerine, öğrencilerin bir müzeyi
ziyaret ederek dönemin şartlarını deneyimlemesi veya bir tiyatro oyununda o
dönemi canlandırması, bilgiyi çok daha etkili bir şekilde içselleştirmelerini
sağlar.
Dünya eğitim sistemleri de giderek daha fazla
öğrenciyi merkeze alan, onların aktif katılımını sağlayan yöntemlere
yönelmektedir. Maria Montessori, “Öğretmen, çocuğun doğasına saygı duyan bir rehber olmalıdır.” der.
Eğitimin merkezinde öğrenci olmalı; onun merakı, ilgisi ve yetenekleri
keşfedilmelidir. Finlandiya, Kanada, Japonya gibi eğitimde öncü ülkeler,
eğitimin sadece sınav başarısına odaklanmadığını, bireyin toplumsal sorumluluk
ve etik değerlerle yetiştirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Türkiye de bu
anlayışla, öğrencilerini yalnızca meslek sahibi yapmayı değil, dünyaya katkı
sunabilecek bilinçli bireyler olarak yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Öğrencilerimizin her yeni bilgiyi keşfetme
heyecanını kaybetmemesi, öğretmenlerimizin onlara rehberlik ederken kendi
öğrenme serüvenlerini de sürdürmesi dileğiyle… Platon’un dediği gibi, “Eğitim, ruhun bütün güzelliğini
ortaya çıkarmaktır.”
İyi dersler İstanbul, iyi dersler Türkiye!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder