KAYIP
ZAMANIN SATICISI
İstanbul, yalnızca binalardan, caddelerden ve vapur seslerinden ibaret
değildir. Bu şehir, geçmişin izlerini saklayan, eski zamanların sırlarını
fısıldayan büyülü bir yerdir. İşte bu büyülü şehirde, kimsenin tam olarak
tanımadığı gizemli biri yaşardı. Ona “Kayıp
Zamanın Satıcısı” derlerdi.
Kimdi bu adam? Ne satar, ne alırdı? Hiç kimse tam bilmezdi. Ama bazı
geceler Galata’nın taş sokaklarında yürürken, cüppesinin ucunu sürüyerek
ilerleyen bir adam görürseniz, işte o oydu. Omzunda eski bir çanta taşırdı;
içinde zamanı hatırlatan eşyalar vardı: Bozulmuş saatler, boş defterler, solmuş
fotoğraflar…
İnsanlar ona yaklaşır, fısıltıyla sorular sorarlardı:
— “Zamanı geri alabilir misin?”
Satıcı ise sadece hafifçe gülümser, şu cevabı verirdi:
— “Zaman geri gelmez, ama hatıralar
canlanabilir.”
‘Gizemli
Mesaj’
Bir gece, Azapkapı’da yürürken, terk edilmiş bir aynanın yüzeyinde parlayan
garip bir yazı gördü:
“Unutulmuş pasajın kitabını bul.”
Bu bir işaretti! Satıcı hemen yoluna devam etti. Çünkü İstanbul ona bir sır vermişti
ve bu sırrı çözmek onun göreviydi.
‘Sahaflar
Çarşısı’nda Saklı Kitap’
Ertesi gün, Beyazıt’taki eski kitapçılar arasında dolaşmaya başladı. Raflar
toz içindeydi, ama sonunda aradığı kitabı buldu. Kapağı solmuş, sayfaları
bomboştu. Ama kapağında şu cümle yazılıydı:
“Hikâye eksik. Onu tamamlayacak kişi
sensin.”
Satıcı kitabın sayfalarını çevirdiğinde bir ses duydu, sanki çok uzaklardan
gelen bir fısıltıydı:
— “Zamanı kurtarmak için unutulanı hatırla.”
‘Sisler
İçindeki Gemi’
Kitap, onu İstanbul’un eski limanlarına yönlendirdi. Sisler içinde, terk
edilmiş eski bir gemi duruyordu. Satıcı, gıcırdayan tahtaların üzerinden
yürüyerek içeri girdi. Geminin ortasında eski bir sandık vardı. Onu açtığında,
içinden yine bir kitap çıktı. Ama bu kitap, zamanı saklayan gizemli bir anıyı
taşıyordu.
Sayfalarına dokunduğu anda şehir değişmeye başladı. Galata’nın duvarlarına
eski yazılar yansıdı. Aynalardan geçmişin görüntüleri belirdi. Fakat kitapta
hâlâ bir cümle eksikti. En önemli cümle:
“Bir şehir, hatırlayanlarla yaşar.”
Satıcı kitabı alıp yeniden yola çıktı. İstanbul’un her köşesinden
fısıltılar duyuyordu artık. Geçmişin sesleri, eski çocuk kahkahaları, kaybolmuş
ezgiler… Ve sonra, Galata’da bir pasajın köşesinde yaşlı bir sahafla
karşılaştı.
— “Eksik olanı tamamlamak için
geldin, değil mi?” dedi sahaf.
Satıcı başını salladı. Kitabın son sayfasına kalemle şu cümleyi yazdı:
“Ve şimdi, hikâye yeniden doğdu.”
O sabah İstanbul farklı uyandı. Sanki rüzgâr eski şarkıları taşıyor,
duvarlar fısıltılarla konuşuyordu.
Satıcı kitabı sahafa bıraktı. Artık başka biri onu bulacak, hikâyeye kendi
satırlarını ekleyecekti. Çünkü İstanbul’un hikâyesi hiç bitmezdi.
Ve belki bir gün sen de o kitabı bulur, kendi cümleni yazarsın.
Kim bilir, belki sen de bir gün bir zaman satıcısına dönüşürsün…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder