OKUMA TERBİYESİ VE GERÇEK ANLAMDA OKUMAK
Bir kitabı elimize alıp
sayfalarını çevirmek, gözlerimizle kelimeleri taramak gerçekten okumak mıdır?
Okumaktan hangi hakla söz edebiliriz ki, eğer zihnimiz hazır değilse? Cemil
Meriç'in şu sözleri bu konuyu ne güzel anlatıyor: "Okumaktan hangi hakla söz ediyoruz? Okuma terbiyesinden önce çok
mühim disiplinlere muhtacız. Böyle bir ruh haline sahip insanlar neyi
okuyabilirler?"
Gerçekten de, okumak
sadece harfleri görmek değildir. Anlamak, düşünmek, sorgulamak ve
öğrendiklerimizi hayatımıza katmaktır. Okuma alışkanlığı kazanabilmek için önce
disiplinli bir zihin yapısına sahip olmamız gerekir. Bir kitabın satırları
arasında kaybolmadan önce, onu anlayabilecek bir bilince ulaşmamız gerekir.
İşte tam da bu yüzden, Maarif Eğitim Modeli, bireyin yalnızca bilgiyle
donanmasını değil, aynı zamanda duygu, düşünce ve ahlak gelişimini de esas
alır. Çünkü doğru okumak için, önce sağlam bir karaktere, disipline ve ahlaki
bir bakış açısına sahip olmalıyız.
Günümüzde pek çok insan,
kitap okumayı bir zorunluluk olarak görüyor. Okulda verilen ödevler veya sınav
kaygısıyla kitaplarla aramıza mesafe koyuyoruz. Oysa gerçek anlamda okumak,
zorunda olduğumuz için değil, içten gelen bir istekle olmalıdır. Fakat bu
isteğin oluşabilmesi için, öncelikle bazı temel disiplinleri kazanmamız
gerekir.
Öncelikle, sabırlı
olmalıyız. Okumak, anlık bir keyif değil, bir yolculuktur. Sabırsız ve dikkati
çabuk dağılan biri için kitap sayfaları sıkıcı gelebilir. Oysa kitaplar,
hayatın içinde bize rehberlik eden birer ışık gibidir. İmam-ı Gazali, ilmin ve
bilginin insanı olgunlaştırdığını söylerken aslında bu sabrın ve iradenin
önemini vurguluyordu.
İkinci olarak, merak
duygumuzu geliştirmeliyiz. Okuma alışkanlığı kazanmadan önce, dünyayı
sorgulayan bir zihne sahip olmalıyız. Neyi, neden okuduğumuzu bilmeden, sadece
kelimeleri tüketmek bizi geliştirmez. Mehmet Akif Ersoy bu durumu şöyle
anlatır:
"İlim
yalnız okumak mı? Oku da öğren biraz!
Çalış,
senin de hakkındır ilimde yüksek pay!"
Yani okumak, sadece
gözümüzü satırlara gezdirmek değil, gerçekten anlamak için çabalamaktır.
Disiplinli bir hayat sürmeyen, düşünmeden ezberleyen bir insan, neyi okuyabilir
ki?
Üçüncü olarak, okuma
adabını öğrenmeliyiz. Bir kitabı sadece eğlenmek için okumak ile onu
derinlemesine anlamak arasında büyük fark vardır. Maarif Eğitim Modeli, bu
noktada irfan sahibi bireyler yetiştirmeyi hedefler. Bilgiyi sadece öğrenmek
yetmez; onu hayatımıza nasıl uygulayacağımızı da bilmeliyiz. Çünkü irfan,
bilginin kalple ve ruhla birleşmesidir.
Eğer okumanın gerçek
anlamını kavrayamazsak, hangi kitabı okursak okuyalım bir faydası olmaz. Önemli
olan, disiplinli bir şekilde okuma alışkanlığı kazanmaktır. Kitapları sadece
bilgi edinmek için değil, kendimizi geliştirmek, düşüncelerimizi şekillendirmek
ve hayata daha bilinçli bakmak için okumalıyız.
Unutmamalıyız ki, okuma
bir terbiye işidir. Önce sabırlı olmayı, düşünmeyi ve sorgulamayı öğrenmeliyiz.
Cemil Meriç’in dediği gibi, okumaktan önce önemli disiplinlere ihtiyacımız var.
Ancak bu disiplini kazandığımızda, kitapların gerçek dünyasına adım
atabiliriz.
Bu yüzden, okumayı sadece
bir zorunluluk olarak görmeyelim. Onu bir yaşam biçimi, bir gelişim süreci
olarak benimseyelim. Kitaplarla dost olalım, düşünmeyi öğrenelim ve okumanın
bize kazandırdığı bilinci hayatımıza yansıtalım. Çünkü okumak, sadece
kelimeleri görmek değil, onları anlamaktır.