MEÇHUL ÂLEMLERE AÇILAN KAPI: OKUMAK
Bazı kapılar vardır ki
açıldığında insanı bambaşka diyarlara götürür. Bu kapılar kimi zaman
bilinmeyene açılır, kimi zaman insanın kendi ruhuna... İşte okumak da böyle bir
kapıdır. Cemil Meriç’in söylediği gibi, "Okumak, içimizdeki meçhul âlemin
kapılarını aralayan bir anahtardır." Her insanın içinde
keşfedilmeyi bekleyen bir dünya saklıdır. Peki, bu dünya nasıl keşfedilir?
Okumak, sadece bilgiyi
öğrenmek değil; ruhumuzu aydınlatan, bizi biz yapan değerleri anlamamıza
yardımcı olan bir yolculuktur. Bir kitabın sayfalarını çevirdikçe, yalnızca
yeni bilgiler edinmeyiz; aynı zamanda kendi düşüncelerimizi, hislerimizi, hatta
kim olduğumuzu daha iyi kavrarız. ‘Türkiye
Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli’ de tam olarak bunu amaçlar: İnsanın zihnini
olduğu kadar ruhunu da beslemek, bilgiyi hikmetle harmanlamak ve bireyi erdemli
bir insan hâline getirmek...
Bir kitap açtığımızda
aslında bir pencere açarız. Bazen bu pencere geçmişe uzanır ve bizi ecdadımızın
büyük kahramanlıklarıyla buluşturur. Osmanlı’nın ihtişamını anlatan bir tarih
kitabı okuduğumuzda, Fatih Sultan Mehmet’in azmini, Kanuni’nin adaletini
hissederiz. Bazen bu pencere geleceğe açılır; bilim kitapları sayesinde hayal
gücümüz genişler, dünyayı daha iyi anlamaya başlarız. Bazen de bir şiirin
satırlarında kendi ruhumuza dokunuruz, Mevlâna’nın dizelerinde derin bir huzur
buluruz.
Cemil Meriç, okumayı bir
anlam arayışı olarak görür ve şöyle der: “Kitap,
zekâyı kibarlaştıran, kalbi insanlaştıran bir mucizedir.” Gerçekten de
öyledir... Bir romanın içinde bazen bir kahramanın cesaretiyle güçleniriz,
bazen bir şairin mısralarında kalbimizin en derin duygularını keşfederiz.
Kitaplar bizi sadece bilgili bireyler yapmaz; bizi daha vicdanlı, daha duyarlı,
daha insan yapar.
Ne var ki, bugün
okumaktan uzaklaşan bir dünyada yaşıyoruz. Hızlı tüketim çağında uzun uzun
düşünüp anlamaya, derinlemesine okumaya vakit ayıran insan sayısı giderek
azalıyor. Oysa okumak, insanın iç dünyasını keşfetmesini, düşünce ufkunu
genişletmesini sağlar. Bir kitap okuduğumuzda sadece kelimelerle değil, koca
bir medeniyetle, bir kültürle, bir ahlak anlayışıyla buluşuruz. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli’
de bunu vurgular: İnsan, sadece bilgiyle değil, irfan ve hikmetle
donatıldığında gerçek anlamda yetişmiş olur.
Okumak, sadece bir
alışkanlık değil, insanı insan yapan bir eylemdir. Kitaplarla büyüyen bir
insan, hayata bambaşka bir gözle bakar. Bir çocuğun eline bir kitap
verdiğinizde, ona sadece harfleri öğretmiş olmazsınız; aynı zamanda ona bir
ufuk açarsınız. O kitap, o çocuğun ruhuna ışık tutar, ona cesaret, merhamet ve
adalet duygusu aşılar.
‘Türkiye
Yüzyılı'nda hedefimiz, bilgiyi hikmetle harmanlayan,
millî ve manevi değerlerine sahip çıkan bireyler yetiştirmektir. Çünkü insanı
güçlü kılan sadece sahip olduğu bilgi değildir; o bilgiyi nasıl yorumladığı,
nasıl özümsediği ve nasıl faydaya dönüştürdüğüdür. Ve bunun yolu da okumaktan
geçer.
Cemil Meriç’in şu sözünü
hiç unutmamak gerekir: "Kitapsız
yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır." Kitaplar, bizi geçmişin
derinliklerine, bugünün gerçeklerine ve geleceğin hayallerine taşıyan
köprülerdir. O hâlde, o kapıyı aralamaya var mısın? Bir kitap al ve kendini
keşfetmeye başla. Çünkü içindeki meçhul âlem, seni bekliyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder