31 Ocak 2025 Cuma

MEÇHUL ÂLEMLERE AÇILAN KAPI: OKUMAK

 MEÇHUL ÂLEMLERE AÇILAN KAPI:  OKUMAK

Bazı kapılar vardır ki açıldığında insanı bambaşka diyarlara götürür. Bu kapılar kimi zaman bilinmeyene açılır, kimi zaman insanın kendi ruhuna... İşte okumak da böyle bir kapıdır. Cemil Meriç’in söylediği gibi, "Okumak, içimizdeki meçhul âlemin kapılarını aralayan bir anahtardır." Her insanın içinde keşfedilmeyi bekleyen bir dünya saklıdır. Peki, bu dünya nasıl keşfedilir?

Okumak, sadece bilgiyi öğrenmek değil; ruhumuzu aydınlatan, bizi biz yapan değerleri anlamamıza yardımcı olan bir yolculuktur. Bir kitabın sayfalarını çevirdikçe, yalnızca yeni bilgiler edinmeyiz; aynı zamanda kendi düşüncelerimizi, hislerimizi, hatta kim olduğumuzu daha iyi kavrarız. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli’ de tam olarak bunu amaçlar: İnsanın zihnini olduğu kadar ruhunu da beslemek, bilgiyi hikmetle harmanlamak ve bireyi erdemli bir insan hâline getirmek... 

Bir kitap açtığımızda aslında bir pencere açarız. Bazen bu pencere geçmişe uzanır ve bizi ecdadımızın büyük kahramanlıklarıyla buluşturur. Osmanlı’nın ihtişamını anlatan bir tarih kitabı okuduğumuzda, Fatih Sultan Mehmet’in azmini, Kanuni’nin adaletini hissederiz. Bazen bu pencere geleceğe açılır; bilim kitapları sayesinde hayal gücümüz genişler, dünyayı daha iyi anlamaya başlarız. Bazen de bir şiirin satırlarında kendi ruhumuza dokunuruz, Mevlâna’nın dizelerinde derin bir huzur buluruz. 

Cemil Meriç, okumayı bir anlam arayışı olarak görür ve şöyle der: “Kitap, zekâyı kibarlaştıran, kalbi insanlaştıran bir mucizedir.” Gerçekten de öyledir... Bir romanın içinde bazen bir kahramanın cesaretiyle güçleniriz, bazen bir şairin mısralarında kalbimizin en derin duygularını keşfederiz. Kitaplar bizi sadece bilgili bireyler yapmaz; bizi daha vicdanlı, daha duyarlı, daha insan yapar. 

Ne var ki, bugün okumaktan uzaklaşan bir dünyada yaşıyoruz. Hızlı tüketim çağında uzun uzun düşünüp anlamaya, derinlemesine okumaya vakit ayıran insan sayısı giderek azalıyor. Oysa okumak, insanın iç dünyasını keşfetmesini, düşünce ufkunu genişletmesini sağlar. Bir kitap okuduğumuzda sadece kelimelerle değil, koca bir medeniyetle, bir kültürle, bir ahlak anlayışıyla buluşuruz. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli’ de bunu vurgular: İnsan, sadece bilgiyle değil, irfan ve hikmetle donatıldığında gerçek anlamda yetişmiş olur. 

 

 

Okumak, sadece bir alışkanlık değil, insanı insan yapan bir eylemdir. Kitaplarla büyüyen bir insan, hayata bambaşka bir gözle bakar. Bir çocuğun eline bir kitap verdiğinizde, ona sadece harfleri öğretmiş olmazsınız; aynı zamanda ona bir ufuk açarsınız. O kitap, o çocuğun ruhuna ışık tutar, ona cesaret, merhamet ve adalet duygusu aşılar. 

‘Türkiye Yüzyılı'nda hedefimiz, bilgiyi hikmetle harmanlayan, millî ve manevi değerlerine sahip çıkan bireyler yetiştirmektir. Çünkü insanı güçlü kılan sadece sahip olduğu bilgi değildir; o bilgiyi nasıl yorumladığı, nasıl özümsediği ve nasıl faydaya dönüştürdüğüdür. Ve bunun yolu da okumaktan geçer. 

Cemil Meriç’in şu sözünü hiç unutmamak gerekir: "Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır." Kitaplar, bizi geçmişin derinliklerine, bugünün gerçeklerine ve geleceğin hayallerine taşıyan köprülerdir. O hâlde, o kapıyı aralamaya var mısın? Bir kitap al ve kendini keşfetmeye başla. Çünkü içindeki meçhul âlem, seni bekliyor...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder