YÜK DEĞİL, EMANET
(Mehmet Âkif’ten ilhamla bir öykü)
Yazar Notu
Bu öykü, Mehmet Âkif Ersoy’un “Bana sor sevgili
kârî…” dizeleriyle başlayan şiirinden esinlenerek yazıldı. Âkif, sanatın
süsünden çok samimiyetini önemser; kelimelerden önce yüreği konuşturur. Bu
hikâye de öyle… Omza bırakılan bir küfenin, yalnızca bir yük değil; bir hatıra,
bir onur, bir emanete dönüşmesini anlatıyor.
Bir babanın sessiz sevgisi, bir annenin tükenmeyen
gayreti, bir çocuğun büyürken yaşadığı sarsıntılar… Bu satırlarda belki kendi
hayatınızdan bir iz bulacaksınız. Çünkü bazı hikâyeler, sadece anlatılmaz;
omuzda taşınır, yürekte büyür.
1. Yağmurlu Bir Sabah
İstanbul’un üstüne ince bir yağmur düşüyordu.
Sokaklar sessiz, kaldırımlar ıslaktı. Sabahın ilk ışıkları, eski evlerin
saçaklarından süzülüyor; rüzgâr, çatılara yaslanmış yorgun bedenleri
sallıyordu. Elinde uzun bir değnekle yürüyen ihtiyar, her adımda bastığı yeri
yokluyor, yağmurun kokusunu içine çekiyordu.
2. Küfe ile Karşılaşma
Taş bir binanın önünden geçerken ayağı devrilmiş,
sırılsıklam bir küfeye takıldı. Tam yoluna devam edecekken arkasından sert bir
ses duyuldu:
— “Benim babam senin altında öldü!”
On üç yaşlarında, gözleri öfkeyle parlayan bir
çocuk, küfeye tekme savurdu. Ses, ıslak taşlarda yankılandı.
3. Bir Annenin Sözü
Karşı evin kapısı hızla açıldı. Orta yaşlı bir
kadın nefes nefese koşarak geldi.
— “Yapma oğlum! Kırma onu… Baban yıllarca onunla
ekmek getirdi eve. Uğurluydu derdi. Şimdi sana kaldı emanet.”
İhtiyar, sakin ama derinden gelen bir sesle
konuştu:
— “Evladım, bu küfe yük değil. Babanın alın teri,
sana bıraktığı onur. Onu taşımak, babanı yaşatmaktır.”
Çocuğun gözleri doldu.
— “Küfeyle mi okuyacağım okulda? Bayramda komşunun
gelini, dayımın zabit olduğunu söylemişti. Okusaydım ben de olurdum. Ama şimdi
beni hamal yapıyorsunuz!”
İhtiyar bir an sustu.
— “Okumak güzeldir evladım… Ama önce insan olmak
gerekir. Emekle pişen bir hayat, insanı olgunlaştırır. Bu küfe, yalnızca odun
ya da yük değil; babanın sabrı, direnci, sevgisidir.”
4. Küfenin Yeni Sahibi
Çocuk, küfeye baktı. Eğildi, üzerindeki çamuru
sildi. Sonra omuzladı. Adımları ağır ama kararlıydı. Arkasında, taş sokaklarda
yankılanan ayak sesleri değil; adam olmaya giden yolun ilk adımları vardı.
5. Günler Sonra
Birkaç gün sonra ihtiyar, torunuyla yürürken onu
yeniden gördü. Cılız ama dik duruyordu. Yanında yaşlıca bir adam, sırtında aynı
küfe… Yoldan geçen öğrenciler gülüşerek okullarına giderken Hasan durdu, onlara
baktı. Gözlerinde bir hayal, içinde bir sızı vardı.
Belki bir gün kitaplarla taşırdı geleceğini.
Ama o gün, babasının küfesiyle kardeşlerine ekmek taşıması gerekiyordu.
Çünkü bazı yükler, yalnızca yük değildir.
Bazı yükler, bir babanın yüreğinden gelen emanettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder