“Kimi gidişler, sadece bir çocuğun değil, bir
neslin yitip gidişidir…”
1. Taş Duvarların Ardında
Halkalı Baytar Mektebi’nin taş duvarları, sabah
güneşinin sıcaklığıyla ısınmaya başlamıştı. Ancak revirde hâlâ geceden kalma
bir sessizlik vardı.
Yatağında yorgun gözlerle tavana bakan Ziya, okulun en sessiz öğrencisiydi. Çok
konuşmaz, çok gülmezdi. Yalnızca gözleri hep bir şeyler anlatmak isterdi. Son
zamanlarda öksürüğü artmış, rengi iyice solmuştu. Koridorlarda fısıldaşmalar
başlamıştı: “Ziya hasta…”
2. Karar Odası
Doktor Şevket Bey, müdürle konuşuyordu.
— “Çocuğun durumu ciddi. Verem olabilir.”
— “Ne yapalım?”
— “Burada kalırsa diğer çocuklara da bulaşır. Göndermek gerek.”
Müdür suskundu. Onu göndermek, onu ölüme göndermek demek diye düşündü,
ama söyleyemedi.
3. Kırık Cümleler
Ziya’ya “hava değişimi” tavsiyesi iletildiğinde
sessizce gülümsedi.
— “Üç buçuk yıl boyunca bu okulda büyüdüm. Şimdi mezuniyete üç gün kala beni
gönderiyorsunuz… Onu bile çok gördünüz, öyle mi?”
Kimse cevap veremedi.
4. Sessiz Veda
Ertesi sabah bir payton avluya yanaştı. Ziya, iki
arkadaşının yardımıyla bindi. Başını son kez okul binasına çevirdi ve
fısıldadı:
— “Ben burada kalmak istemedim… Ama gitmek de istemiyorum.”
Payton yavaşça uzaklaştı. Ardında rüzgârla savrulan bir mendil ve taşlara
sinmiş bir sessizlik kaldı.
5. Ardından
O gün yalnızca Ziya gitmedi.
O gün, bir toplumun vicdanı da uzaklaştı o taş duvarlardan.
Ve kim bilir… Belki bir çocuğun adı unutuldu, ama paytonun sesi hâlâ
yankılanıyor:
“Ziya gitmedi sadece… Biz biraz daha sustuk o gün.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder