PROF.DR. HÜSAMETTİN ARSLAN'DAN MUHTEŞEM CEMİL MERİÇ DEĞERLENDİRMESİ...
Konuşmamı
daha en başında söyleyeyim. Beşir Bey de bahsetti. Ben bir Cemil Meriç’iyim.
Bana
göre insanın bir tane biyolojik babası vardır. Ama birden fazla entelektüel
babası olabilir. Benim entelektüel babalarımdan biri.
Diğer
entelektüel babalarımı da tanıyabilmem için bana ilk kapıyı açan düşünür Cemil
Meriç’dir. Tabii ki benim Cemil Meriç’im ve buradaki konuşmacıların Cemil Meriç’i
farklı olabilir. Cemil Meriç’in bu ülkesini çok, bu ülke kitabını ben çok
önemsiyorum.
Ve
onun için Cemil Meriç’in bu ülkede filozof olduğunu söylüyorum. Geçenlerde
başka bir Cemil Meriç’le ilgili toplantıda Cumhuriyet dönemi boyunca ya da
Cemil Meriç bu ülkeyi yazdıktan sonra Cemil Meriç’in arkadaşlarına baktığımız
zaman da Cemil Meriç’in bu ülkesi ayarında acaba başka bir metin gösterebilir
miyiz diye merak ediyorum.
Cemil
Meriç’i en iyi anlamak çağdaşlarıyla anlamak. Kendi bağlamında anlamak gerekir
Cemil Meriç’i.
Ben
de Cemil Meriç'i gördüm. Gördüğüm için de bahtiyarım. Onunla bir röportaj
yaptım. Göztepe'deki evine gittim ve sohbetine katıldım. Sorularım vardı,
sorular sordum.
ilk gittiğimde ona bu ülkeden, bu ülkenin
birçok bölümü ezberimdeydi ve o kadar çok tekrar okumuştum ki ezberlemiştim.
Bir bölüm okudum. O okuduğum bölümü size de okumak isterim. Zaten biliyorsunuz,
buradaki insanların çoğu biliyor. Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler
damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar. Zafer sabahlarını
kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev mağazadaki ihtişamından utanır oldu. Sonra
bu unutkanlık, utangaçlığa bıraktı bir yerini. Diye devam ediyor. Şuna
inanıyorum ben. Benim bildirimin başlığı biraz posmodern vs. Ben posmodern
değilim. Cemil Meriç de bir posmodern değildi.
Hepimizin şöyle bir maceradan geçtiğimizi düşünüyoruz. Düşünüyorum. Burada oturanlar, siz ve ben. Birçok yönümüzde moderniz. Modern tramvaylara biniyoruz. Modern yollarda yürüyoruz. Modern kitaplar okuyoruz. Modern bir havayı teneffüs ediyoruz. Ve hepimiz bundan nasiplendik. Modern kültürü, pop kültürü değil mi?
Bunları
teneffüs ediyoruz yani. Ama bence bu bizim modern yanımız. Bir de içimizde
piremodern
denen bir şey var. Piremodern bir şey. İki yüzyıldır modernleşiyoruz. Bu
içimizdeki piremodern, modern öncesi en az bin yıllık. Mesela Türk devlet diliyle
Türkçe'yi düşündüğünüz zaman binlerce yıllık. Biz kimiz? Bu iki yüzyıllık
modernitenin bize armağan ettiği kimlik miyiz? Yoksa bizim biz olmaklığımız tam
da içimizdeki piremodern olan mıdır? İşte bu piremodernliği keşfettiğimiz zaman
kendimiz olabiliyoruz. Cemil Meriç beni Batı dünyasına açmıştır. Batı
dünyasında. İnsan bana göre farklı olanı anladığı zaman kendi olabilir. Cemil Meriç de Paris'e gider.
Batı'nın büyük kentlerine gider. Çin'e gider, Hindistan'a gider. Fakat oraları
tam da içimizdeki piremodernliği keşfetmek için ziyaret eder. Bu Novalis'in ünlü
sözünde söylediği gibidir. Bütün dönüşler yuvayadır. Paris'e gidebilirsiniz,
Londra'ya gidebilirsiniz, Berlin'e gidebilirsiniz. Ama bütün dönüşler
yuvayadır. Bütün dönüşler içimizdeki piremodernliğedir. Biz içimizdeki piremoderniz.
Bunu şöyle de anlayabiliriz Cemil Meriç'e anlama karşısından. Biz bir yanımıza
Kudüs ve Mısır geleneğinden geliyoruz. Buna İbrahim’i gelenek diyoruz. Fakat
dünyada bir de Atina geleneği var, Grekler geleneği var. Bu bizim bugün iki yüz
senedir tanıştığımız uygarlık, medeniyet. Bu Atina'nın devamı olan medeniyet.
Ama biz Mısır geleneğinden geliyoruz.
Mısır
ve Kudüs geleneğinden geliyoruz. Ben içimizdeki piremodernin tam da bu gelenek
olduğunu düşünüyorum. Ama siz ve ben, buradakiler, ne kadar dindar olursak
olalım, ne kadar yerli olduğumuzu iddia edersek edelim, kabul edelim ki
ilkokuldan itibaren bu Greklerin devamı olan bir medeniyetle büyüdük. Hocam söyledi,
Cemil Meriç de öyle büyüdü. Şimdi bu bizim yazgımız, bu bizim tercih ettiğimiz
bir şey değil. Biz tercihen bu Atina'nın devamı olan, Greklerin devamı olan
medeniyeti tercihen almadık. Mecburen ona talip olduk. Bu bir kader, bu bir
yazgı. Bence bu yazgıyı kabul etmek zorundayız.
O zaman şöyle formüle edebiliriz. Biz, hem İbrahim’i geleneği içindeyiz, hem de bu Atina geleneği içindeyiz. Müslüman Grek’iz, Grek Müslümanız. Bunu reddetmekten vazgeçmeliyiz. Yani kendimize işkence etmekten vazgeçmeliyiz. Şimdi bu durumda bize düşen şey, bu dünyanın efendilerinin, bu Avrupalıların, Anglosaksonların, bu dünyanın efendilerini anlamak boynumuzun borcudur.
Ben
Cemil Meriç'i böyle okudum. Batı egemen, batı belirleyici. İşte Türkiye merkezi
düşünemiyoruz. Düşünemeyiz, düşünemiyoruz yani. Bu bizim suçumuz değil. Çünkü
dünyanın bir tek merkezi var ve orası. Egemenlik onun, güç onun, kültür onun
elinde. Dolayısıyla Cemil Meriç beni bu batı dünyasına açmıştır. Ve eğer ondan
kaçamıyorsam, bu batının tahakkümünden, batının üstünlüğünden, Euro
merkezlikten, Euro semtinizden falan kaçamıyorsam, bana düşen en büyük görev bu
kaçamadığım şeyi öğrenmektir. Ondan ancak öğrenerek kaçabilirim. Ve başka bir
kaçma şansım yoktur. Bir kere bunu kabul etmeliyiz.
Cemil
Meriç bana göre, bu açıdan bakıldığında, Cemil Meriç Hugo'yu anlatırken, Cemil
Meriç başka büyük düşünceleri anlatırken bile, işte Cemil Meriç'in farkı budur.
O Cemil Meriç'in anladığı biçimiyle batıdır. Var olduğu şekliyle batı değildir.
Cemil Meriç'in batılı düşüncelerini anlama tarzı, Cemil Meriç'in imzasını
taşır. Yani bu ülkenin imzasını taşır. O bir Türkiyeli gibi anlamıştır ve bize
sunmuştur.
Biz
Cemil Meriç'in metinlerini okuduğumuz zaman, hep içimizdeki pire moderne geri
döneriz. Onun gibi yaparız. Geri döneriz.
Benim
için Cemil Meriç Araf’taki adamdır. Araf, Araf'taki adam sınırlarda dolaşır.
Buna biz modern entelektüellerin anlatırken, marjında durmak diyoruz.
Marjında
durmak. Yani kendi uygarlığının marjındı durmak, ama aynı zamanda başka
uygarlıkların ve başka düşünme gelinliklerin de marjında durmak. Entelektüel
olanın deyim yerinde ise raconu budur.
Kimse
marjındı durmadan entelektüel olamaz. Yani ideal formuyla entelektüel olamaz.
Marjin bize mesafe alma imkânı sınar.
Yani
kendi medeniyetimizin marjinde durduğumuz zaman, ona karşı mesafe alabiliriz.
Batı uygarlığının marjinde durduğumuz zaman da ona karşı mesafe alabiliriz.
Eleştirel tavır için mesafe şarttır. Yoksa atalarımızın söylediği şeyleri aynen
tekrar ederiz. Cemil Meriç bu anlamda ağırlıkta durur ve Batı'yı anlatırken
bile, yani hayranlıkla anlattığı durumlarda bile Batı düşünce geleneklerinin
marjindedir. Kendisi sol gelenekten gelir ve onun marjindedir.
Ama ben inanıyorum ki defacto Türkiye'nin modernleşme macerası gelince zaten fiilen kendi uygarlığının da marjindedir. Hocam söyledi. Modern mekteplerde okudu.
Modern
düşüncenin büyük hocalarından ders aldı. Cemil Meriç'i anlamak için çağdaşlarına
bakmak lazım. Cemil Meriç'in çağdaşları, birçok çağdaşı ne kendi
uygarlıklarının marjinde durabildiler ne de ilgilendikleri, hayranlık
duydukları Batı düşüncesinin marjinde durabildiler.
Onlar
kendi medeniyetlerden bilinçli olarak çıkmayı tercih ettiler. Out oldular. Ve
dolayısıyla kendi medeniyetlerine dışarıdan baktılar.
Marjinden
değil. Marjin bize hem kendi gelinliklerimizden beslenme imkânı hem de dönüp
onu eleştirme imkânı verdi. Entelektüelin yaratıcılığı, yeni fikirler söylemesi
burada gerçekleşir.
Bence
Cemil Meriç bu anlamda marjinde bir entelektüeldir. Ve bana göre Türkiye'de
eğer entelektüel diye biri olacaksa bir kişilik olacaksa bana göre bunun tipik
örneği Cemil Meriç'tir. Cemil Meriç, doğum günü ve yıl dönümlerini kutladığımız
3-5 kişiden biridir. Bunu size hatırlatmak istiyorum. 3-5 kişiden biridir. Bu
3-5 kişi Tanpınar, Topçu, Cemil Meriç ve Necip Fazıl'dır. 3-5 kişiden biridir.
Cemil Meriç, entelektüel olmayı da şöyle anlamak gerekir, Cemil Meriç'ten yola
çıkarak düşündüğümüz zaman. Entelektüel zannedildiği gibi devlete kafa tutan,
bilmem neye kafa tutan kişideydi. Entellektüelin ilk önce hesaplaşması gereken
şeyi bağlı bulunduğu ya da öğrendiği düşünme gelenekleridir. Bu gelenekler
kendi tarihimizden devraldığımız düşünme gelenekler olabilir. Batılılardan
devraldığımız düşünme gelenekler olur. Entelektüel önce bu geleneklerle
hesaplaşmalıdır. Entelektüeli entelektüel yapan şey budur. Gerçek entelektüel
budur. Önce düşünce alanında kendisi, düşünce kulvarındadır. Düşünce politika
kulvarında değildir. Dolayısıyla ilk yapması gereken şey, varisi olduğu düşünme
gelenekleriyle hesaplaşmaktır.
Cemil
Meriç, Cemil Meriç'i düşünür yapan şey, bu batı geleneğidir ve onunla bence
hesaplaşmıştır. Cemil Meriç, benim için Cemil Meriç, kelimelerle dans eden
adamdır. Kimi belinde kılıçla doğar, kimi elinde kalemle. Ben kalemle doğmuşum.
Bana göre Cemil Meriç'in kendisine en iyi anlattığı ifadelerden biri budur.
Düşünmek ve yazmak kelimelerle danstır.
Bana
göre, eğer ben eksik okumadıysam, Türkiye'de bu kelimelerle dans denilen şeyi
en iyi yapan adamdır. Çünkü şiirin tornasından geçmiştir. Aynı zamanda
tercümenin tornasından geçmiştir.
Ve tabii ki başka şeyler de vardır. Cemil Meriç'i okurken öyle büyüleyici bir dili vardır ki, bu büyünün etkisi altında kalarak muhtevayı kaçırırsınız. O kadar etkilidir.
Benim
için Cemil Meriç'i güzel yapan, iyi bir yazar yapan hususiyetlerden biri budur.
Bana göre, belki abartılı bulabilirsiniz. Yani abartılı bulabilirsiniz, sözü de
abartılabilir.
Bana
göre, Cemil Meriç, Octavio Fazlandan daha büyüktür. Çorhan'dan daha büyüktür.
Türkiye'de entelektüellerin ellerinden düşürmediği ve öğrencilere tavsiye
ettiği batılı bir sürü yazardan daha büyüktür.
Ve
bana göre, Cemil Meriç Türkiye'nin Niçe’sidir. Şu anlamdan Niçe’sidir. Cemil
Meriç, Cemil Meriç yazar kelime düşünürken üslubundan bunu görürsünüz.
Tam
Pınar gibi fırça darbeleri kullanmaz. Cemil Meriç'in elindeki kalem fırça
değildir. Cemil Meriç'in elindeki kalem bence çekiçtir.
İşte
bu yanıyla, Cemil Meriç'in metinlerini okurken, hem yazılarında muhatabı olan
fikirleri ve kişileri çekiçler, hem de onu okuyan okuyucuyu minik çekiç
darbeleriyle çekiçler. Yani uyandırır. Evet, vakit sınırlı olunca biraz da
tabii insanın konsantrasyonu bozuluyor.
Bence
çok azımızın, buradaki oturan kişiler de dahil, çok azımızın öldükten sonra,
biz öldükten sonra da okunabilecek, hatta birkaç kuşak okunabilecek kitaplar
yazabileceğimizi düşünüyorum. Cemil Meriç, öldükten sonra da okuyabileceğimiz,
daha sonraki nesillerin de tekrar tekrar okuyacağı kitapların yazarıdır.
Teşekkür ederim.