25 Ocak 2025 Cumartesi

FİKİRLERİN IŞIĞINDA: CEMİL MERİÇ’İN DERİN YOLCULUĞU

 FİKİRLERİN IŞIĞINDA: CEMİL MERİÇ’İN DERİN YOLCULUĞU

Cemil Meriç Üzerine Muhteşem Bir Değerlendirme

Prof. Dr. Hüsamettin Arslan

Başlangıçta şunu söylemek isterim: Beşir Bey'in de belirttiği gibi, ben bir “Cemil Meriç’iyim.” Bir insanın biyolojik olarak bir babası olabilir; fakat entelektüel olarak birden fazla babası olması mümkün. Benim entelektüel babalarımdan biri Cemil Meriç’tir. Diğer entelektüel babalarımı tanımamı sağlayan ilk kapıyı bana Cemil Meriç açmıştır. Ancak benim Cemil Meriç’im ile başkalarının Cemil Meriç’i farklı olabilir.

Cemil Meriç'in ‘Bu Ülke’ isimli eserini çok önemserim. Bu nedenle Cemil Meriç'in bu ülkede bir filozof olduğunu söylüyorum. Çağdaşları arasında, ‘Bu Ülke’ ayarında bir başka eser göstermek çok zordur. Cemil Meriç’i anlamak için onu kendi bağlamında değerlendirmek gerekir. Ben Cemil Meriç’i görme şansına sahip oldum, bu nedenle kendimi bahtiyar hissediyorum. Göztepe'deki evine gidip onunla röportaj yaptım, sohbet ettim. İlk ziyaretimde, ‘Bu Ülke’ kitabının bir bölümünü ezbere biliyordum ve kendisine okumuştum.

Cemil Meriç ve Modernizm

Modern bir dünya içinde yaşıyoruz. Modern tramvaylara biniyoruz, modern kitaplar okuyoruz, modern teknolojilerden faydalanıyoruz. Ancak modernitenin etkisi altında olsak da içimizde bir “premodern” öz bulunuyor. Bu premodern öz, binlerce yıllık birikimimizden geliyor. Moderniteyle yoğun şekilde ilişkili olsak da, kendi tarihimiz ve geleneğimizle olan bağımız kopmuş değildir. Cemil Meriç, Batı'ya gittiyse bile bu premodern özün farkına varabilmek için gitmiştir. İçsel bir yolculuk yaparak öze dönüşün önemini kavramıştır.

Cemil Meriç bize iki ana gelenekten bahseder: Mısır ve Kudüs geleneği ile Atina geleneği. Mısır ve Kudüs geleneğinden gelen bir milletiz; fakat çağdaş dünyada, Atina’nın devamı olan bir uygarlıkla yoğun bir etkileşim içindeyiz. Bu durum bizim tercihlerimizden bağımsız bir yazgıdır. Cemil Meriç'in felsefesi, bu iki geleneğin birbirini dışlamadığını, aksine birbirini tamamladığını ortaya koyar. İçimizde hem bir “Müslüman Grek” hem de bir “Grek Müslüman” barınıyor.

Cemil Meriç’in Batı’ya Bakışı

Cemil Meriç, Batı’yı anlamaya çalışırken onun tahakkümünden kurtulmamız gerektiğini vurgular. Batı’nın egemenliğiyle yüzleşir, ancak bu egemenliği kabul etmek yerine, Batı’yı derinlemesine öğrenmeyi ve onu eleştirel bir mesafeden değerlendirmeyi savunur. Onun metinleri, sadece Batı’nın yüzeysel özelliklerini değil, derin yapısını da anlamamıza yardımcı olur. Batı'ya hayranlıkla yaklaşsa da, eleştirilerini eksik bırakmaz.

Cemil Meriç ve Entelektüel Olmak

Cemil Meriç'i bir entelektüel yapan en temel özellik, öncelikle kendi düşünce geleneğiyle hesaplaşmış olmasıdır. Entelektüel, devlete ya da bir otoriteye kafa tutan kişi değil, öncelikle bağlı bulunduğu düşünme geleneklerini sorgulayan kişidir. Cemil Meriç, hem Doğu’ya hem de Batı’ya eleştirel bir mesafeden yaklaşabilen bir entelektüel olarak dikkat çeker. Onun metinlerini okurken hem fikirleriyle hem de diliyle büyüleniriz. Kelimelerle dans eder gibi yazan Cemil Meriç, okuyucusunu düşünmeye davet eder.

Cemil Meriç’in Kalemi ve Mirası

Cemil Meriç’in dili, hem edebi hem de felsefi derinliğiyle dikkat çeker. Öylesine etkileyici bir dili vardır ki, bu büyünün etkisi altında metnin muhtevasını kaçırmak içten bile değildir. Cemil Meriç'i anlamak, onun kelimelerle kurduğu özgün dünyayı anlamaktan geçer. Çeviri ve şiirden geçmiş olan Cemil Meriç, yazılarıyla hem okurlarına hem de düşünce dünyamıza çekiç darbeleri indirir.

Bugün dünyada pek azımız, öldükten sonra da okunacak eserler bırakabilecektir. Ancak Cemil Meriç, gelecek nesillerin de tekrar tekrar okuyacağı eserler bırakmıştır. Onun mirası, hem düşünsel hem de edebi olarak nesiller boyu yaşamaya devam edecektir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder