5 Haziran 2025 Perşembe

MUSTAFA KEMAL VE ZAMANIN KALEMİ

KELİMELERİN MUHAFIZI

‘Mustafa Kemal ve Zamanın Kalemi’

Kasabanın ortasında, geçmişin sırlarını gökyüzüne fısıldayan dev bir çınar yükselirdi. Ona "Bilge Çınar" derlerdi. Yaprakları rüzgârla dans ederken, dallarıyla gökyüzüne hikâyeler çizerdi. Fakat kimse bu hikâyeleri duymazdı. Kimse...

Mustafa Kemal hariç.

Mustafa Kemal, kasabanın en eski okulunda, eski sıralarda oturan, gözlerinde yıldızlar parlayan bir öğrenciydi. Defterindeki boş satırlara uzun uzun bakar, yazmak isterdi ama kelimeler sanki aklında dans edip bir türlü parmak uçlarına ulaşmazdı.

Her akşam defterini açar, usulca aynı cümleyi fısıldardı:

“Kelimeler sadece sesler değildir. Onlar, zamanın içinden geçen birer ışıktır.”

Bu söz, ona bir rüyada gelmişti. Yüzü görünmeyen, sakince konuşan bir varlık, sonsuz bir ormanın kalbinde fısıldamıştı bu cümleyi kulağına. O andan beri Mustafa Kemal, kelimelerin içinde gizli bir kudret olduğunu hissediyordu.

Bir öğle arasında, okulun eski kütüphanesinde dolanırken, tozlu rafların ardında gizli bir sandık buldu. Üzerinde solgun ama hâlâ parlayan altın harfler vardı:

“Unutulan Kalemlerin Muhafızı”

Merakla kapağını açtığında içinden ince, kristal uçlu, yıldız tozuyla parlayan bir kalem çıktı. Kalemi eline aldığında bir titreme hissetti. Sınıfın duvarları sanki bir an nefes aldı, kitapların sayfaları usulca kıpırdadı. Ve kalem, kendi kendine deftere yazmaya başladı:

“Beni seçen kişi, kelimelerin gerçek gücünü keşfedecek.”

Mustafa Kemal anladı: Bu kalem, sıradan bir yazı aracı değildi. Kelimeleri yalnızca yazmak için değil, korumak, onarmak ve geleceği şekillendirmek için var eden bir anahtardı.

Ertesi gün Ayşe Öğretmen sınıfa şöyle dedi:
"Bugün duygularınızı bir kelimeyle anlatın ve onunla kısa bir yazı yazın."

Mustafa Kemal, eline o sihirli kalemi aldığında kelimeler adeta kalbinden süzüldü:

“Can sıkıntısı, bir sisin içinde kaybolmaktır. Çıkış yolu vardır, ama göremeyince umutsuz hissedersin.”

Sınıf sessizleşti. Arkadaşları, Mustafa Kemal’in kelimelerinde kendi duygularını bulmuştu. Ayşe Öğretmen hafifçe başını sallayıp gülümsedi:

“Mustafa Kemal, kelimeler senin aynan olmuş. Onlara baktıkça kendini de göreceksin.”

O gün, kelimenin yalnızca harflerden değil; duygulardan, düşüncelerden ve hayal gücünden oluştuğunu öğrendi.

Fakat okulda bir şeyler değişmeye başladı. Kitapların sayfaları boşalmaya, öğrenciler kelimeleri unutmaya, kütüphane sessizleşmeye başlamıştı. En kötüsü de Bilge Çınar’ın yaprakları kararıyor, rüzgâr artık hikâye fısıldamıyordu.

Ayşe Öğretmen endişeyle Mustafa Kemal’in yanına geldi:

“Yüzyıllar önce kelimelerin ruhunu çalan bir gölge vardı. Şimdi geri döndü. Eğer kelimeleri koruyamazsak, düşüncelerimiz ve hayallerimiz yok olacak!”

Mustafa Kemal derin bir nefes aldı. İçindeki ses netti:

“Bu yüzden geldi kalem. Bu yüzden seçildim.”

Mustafa Kemal sınıf arkadaşlarını topladı. Kalem, her biri için bir kelime fısıldadı:

·        Elif Su: Cesaret

·        Zeynep: Umut

·        Baran: Merhamet

·        Duru: Adalet

·        Yusuf: Bilgelik

Her öğrenci kendi kelimesiyle bir hikâye yazmaya başladı. Her kelimeyle birlikte Bilge Çınar’ın yaprakları ışıldadı, okulun duvarları sanki nefes aldı, kitaplar yeniden kelimelerle doldu.

Hikâyeler sadece kâğıtlarda değil, kalplerde yankı buluyordu.

Kalem bir kez daha yazdı:

“Kelimelerle inşa edilen dünya, gölgelerden korkmaz.”

Ayşe Öğretmen gözleri dolarak konuştu:

“Siz artık Kelimelerin Muhafızlarısınız. Sadece yazan değil, düşünen ve onaran çocuklarsınız.”

Artık Mustafa Kemal için kelimeler bir sınav sorusu değil, bir ışığın iziydi. Yazdığı her cümle bir kapı açıyor, yeni hayallerin eşiğini aralıyordu. Düşünceyle yoğrulan her kelime, kalpten kalbe yolculuk yapıyordu.

Bilge Çınar eskisinden daha güçlüydü artık. Onun yapraklarında yazan hikâyeler, geleceğin çocuklarına umut taşıyordu.

Mustafa Kemal her gece defterini açar, kalemini eline alır, gözlerini kapar ve sessizce fısıldardı:

“Kelimeler sadece sesler değildir. Onlar, zamanın içinden geçen birer ışıktır. Ve ben, o ışığın taşıyıcısıyım.”

Bu dünyada her çocuğun bir kelimesi vardır. Kimisi cesaretle konuşur, kimisi umutla yazar, kimisi merhametle sarar kalpleri. Mustafa Kemal’in hikâyesi, yalnızca onun değil; yazmak isteyen, hayal eden, düşünen her çocuğun hikâyesidir.

Çünkü kelimeler, zamanı aydınlatan yıldızlardır.
Ve yıldızları görebilen her çocuk, karanlıkta yolunu bulur.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder