19 Haziran 2025 Perşembe

İSTİKAMETİNİ MEDENİYETİNDEN ALAN GENÇLİK

İSTİKAMETİNİ MEDENİYETİNDEN ALAN GENÇLİK

Geleceğin nasıl olacağını merak ediyorsak, bugünün gençliğine bakmamız yeterlidir. Çünkü gençlik, bir milletin hem umudu hem de yönüdür. Biz öyle bir gençlik istiyoruz ki; kalbi vatan sevgisiyle çarpan, aklı bilgiyle dolu, dili hakkı ve hakikati söyleyen bir gençlik…

Bu gençlik; Mehmet Akif Ersoy’un hayalini kurduğu “Asım’ın Nesli”dir. Akif der ki:
"Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!"

Bu gençlik; namusuna, bayrağına, inancına sahip çıkar. Düşman karşısında eğilmez, zorluklar karşısında yılmaz. O, kitap okur, soru sorar, araştırır ama hiç kimliğini kaybetmez. Bilgisayarı iyi kullanır, yapay zekâyı bilir ama aklını bir başkasına teslim etmez.

Bu gençlik; Sezai Karakoç’un “Diriliş Nesli”dir. Karakoç, yıkılmış, unutulmuş, terk edilmiş değerlerin yeniden ayağa kalkmasını ister. Der ki:
"Diriliş, insanın kendine gelişi, kendini tanıması ve özüne dönmesidir."
Diriliş nesli demek, geçmişini unutmadan geleceğe yürüyen gençlik demektir. Onlar sadece kendi dertlerini değil, bütün insanlığın dertlerini de omuzlarında hisseder.

Bu gençlik; Necip Fazıl Kısakürek’in haykırdığı gibi bir gençliktir:
"Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…
Zaman bendedir ve mekân bana emanettir, şuurunda bir gençlik."

Bu genç, zamanını boşa harcamaz. Oyun da oynar, eğlenir de, ama asla boş işlerle ömür tüketmez. Bilir ki hayat bir emanettir, kendisi ise bu emanetin bekçisidir.

Erbakan Hoca’nın “Millî Görüş Gençliği”, işte bu anlayışın adıdır. O gençlik; sadece dünyayı değil, ahireti de düşünür. "Önce ahlak ve maneviyat" der. Ekonomi öğrenir ama kul hakkını da gözetir. Teknolojiyi öğrenir ama kalbini makineleştirmez.

Bu gençlik, tarihin en büyük öğretmenlerinden biri olan Hz. Musa’nın çağrısına kulak verir. “Taha” sûresinde Musa’nın (as) duası vardır:
"Rabbim, göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır."
İşte bu gençlik de zorluklar karşısında dua eder, sabreder ve mücadele eder.

Ve elbette bu gençlik, Hz. Muhammed’in (sav) Ashab-ı Suffa’sını örnek alır. Onlar Medine'de bir mescidin gölgesinde, sadece kitap değil, hayat öğrenirlerdi. Fakir olabilirlerdi ama gönülleri zengindi. Çünkü bilgiyle, edep ile ve Resulullah’ın (sav) sevgisiyle yoğrulmuşlardı.

Biz böyle bir gençlik istiyoruz:
Hem bilgisayarı, kodlamayı, yapay zekâyı bilen…
Hem Kur’an’ı, tarihimizi, edebiyatımızı tanıyan…
Hem sınavlarda başarılı olan…
Hem de yolda yere düşen yaşlıyı kaldıran, kalbiyle de sınıf geçen bir gençlik.

İşte bu yüzden istikametimizi başka yerde değil, kendi medeniyetimizde arıyoruz. Çünkü bu medeniyet; sevgiyle, bilgiyle, merhametle ve adaletle örülüdür.

Ey genç kardeşim!
Sen yürürken sadece adım atma, aynı zamanda iz bırak.
Çünkü senin attığın her adım, bu milletin geleceğine yazılıyor.
Sen Asım’sın, sen Diriliş’sin, sen Emanet’sin.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder