28 Şubat 2025 Cuma

GELENEKSEL BİR AŞK HİKÂYESİ

 

GELENEKSEL BİR AŞK HİKÂYESİ

Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte köyde tatlı bir telaş başlamıştı. Muhammet Ensar, ailesiyle birlikte büyük bir heyecan içindeydi. O gün, sevdiği Elif Beren’i istemeye gideceklerdi. Geleneklere uygun olarak en güzel çiçekler hazırlandı, misafirlere ikram edilecek tatlılar kutulara kondu. Muhammet Ensar’ın annesi, oğlunun yakasına nazar boncuğu takarken, babası ona sabırlı ve saygılı olması gerektiğini öğütledi.

Elif Beren’in evine vardıklarında, onları güler yüzle karşılayan aile büyükleri başköşeye oturdu. Sohbet eşliğinde çaylar içildi, ardından Muhammet Ensar’ın babası, büyük bir saygıyla Elif Beren’i oğluna istedi. Kısa bir sessizliğin ardından Elif Beren’in babası gülümseyerek başını salladı:

“Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kızımız Elif Beren’i oğlunuz Muhammet Ensar’a veriyoruz.”

Bu sözlerin ardından tatlılar dağıtıldı, dualar edildi. Geleneğe uygun olarak kahveler hazırlandı. Muhammet Ensar’ın kahvesi tuzluydu. Tuzlu kahveyi içtiğinde yüzünü buruşturmadan gülümsemesi herkesi neşelendirdi. Böylece iki aile, yeni bir bağ kurmanın mutluluğunu yaşadı.

Aradan geçen haftalar sonunda nişan günü gelip çattı. Aileler, akrabalar ve dostlar bu özel günde bir araya geldi. Nişan yüzükleri kırmızı kurdele ile birbirine bağlandı. Muhammet Ensar’ın dedesi makası eline alarak kurdeleyi kesti ve “Bir yastıkta kocayın, ömür boyu mutlu olun” diyerek dua etti. Nişan merasiminden sonra herkes geleneksel müzikler eşliğinde oyunlar oynadı, gençler ve büyükler mutluluğu paylaştı.

26 Şubat 2025 Çarşamba

MAARİF EĞİTİM MODELİ'NİN İDEAL ÖĞRENCİ PROFİLİ

 

MAARİF EĞİTİM MODELİ'NİN İDEAL ÖĞRENCİ PROFİLİ

Eğitim, sadece derslerde başarılı olmak değil, aynı zamanda iyi bir insan olmayı öğrenmektir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, öğrencileri sadece akademik başarıya yönlendiren bir sistem yerine, onların hem bilgili hem de ahlaklı bireyler olarak yetişmesini amaçlar. Bu modelin temel hedefi, yetkin ve erdemli bireyler yetiştirmektir. Yetkinlik, öğrencinin bilgiyi öğrenme, anlama ve kullanma becerisidir. Erdem ise, öğrencinin iyi, adaletli ve sorumluluk sahibi bir insan olmasıdır.

Maarif Modeli, eğitimi dört temel kavram üzerine kurar: ontolojik bütünlük, epistemolojik bütünlük, zamansal bütünlük ve aksiyolojik olgunluk. Ontolojik bütünlük, bireyin hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olması gerektiğini vurgular. Epistemolojik bütünlük, bilgiyi sadece öğrenmek değil, aynı zamanda onu anlamlandırıp faydalı hale getirmektir. Zamansal bütünlük, geçmişten ders alıp geleceği doğru planlamayı ifade eder. Aksiyolojik olgunluk ise, ahlaki ve estetik değerleri benimsemek, adaletli ve vicdanlı bireyler yetiştirmeyi amaçlar.

Maarif Modeli’ne göre ideal bir öğrenci şu önemli özelliklere sahip olmalıdır: ahlaklı, bilgili, cesur, estetik duyarlılığı yüksek, iradeli, merhametli, sağlıklı, sorgulayıcı, üretken ve vatansever. Ahlaklı bir öğrenci, dürüstlük ve adaleti yaşamının merkezine koyar. Bilgili öğrenci, öğrendiklerini sorgular ve anlamlandırarak kullanır. Cesur öğrenci, zorluklardan korkmaz ve kendine güvenir. Estetik duyarlılığı olan öğrenci, sanata ve güzelliklere değer verir. İradeli birey, hedeflerine ulaşmak için azimle çalışır ve sorumluluk sahibidir.

Ayrıca, ideal bir öğrenci merhametli olup insanlara ve canlılara karşı duyarlı olmalı, yardımlaşmayı önemsemelidir. Sağlıklı bir birey, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığına dikkat eder. Sorgulayıcı öğrenci, olaylara eleştirel bakarak doğruyu bulmak için araştırma yapar. Üretken öğrenci, yeni fikirler geliştirir ve topluma katkı sağlar. Vatansever öğrenci ise, ülkesine ve kültürüne sahip çıkar, ülkesinin gelişimi için çaba gösterir.

Maarif Eğitim Modeli’nin hedeflediği ideal öğrenci, sadece derslerinde başarılı olan biri değil; aynı zamanda ahlaklı, sorgulayan, üreten ve topluma faydalı bir birey olmalıdır. Eğitim, bireyin yalnızca kendi başarısını değil, toplumun gelişmesini de düşünmesini sağlamalıdır. Bu model, eğitimi yalnızca bilgi aktarmak olarak görmez, aynı zamanda karakter gelişimini destekleyen bir süreç olarak ele alır. Geleceğin güçlü Türkiye’si, bu değerleri benimsemiş gençler sayesinde yükselecektir.

 

LİDERİN DOĞUM GÜNÜ

 

UZUN ADAM


‘Liderin Doğum Günü’

Recep, sabah erkenden uyandı. Bugün onun için çok özel bir gündü. Kalbinin içinde tatlı bir heyecan, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Perdeyi aralayıp dışarıya baktığında güneşin yeni doğduğunu gördü. Sanki bugünün önemini biliyor gibi daha parlak doğmuştu. Annesinin mutfaktan gelen çay kokusu, babasının oturma odasında gazeteyi karıştırırken çıkardığı sesler Recep'in heyecanını daha da artırdı.

Yerinde duramadan mutfağa koştu. "Anne! Baba! Bugün büyük gün!" diye seslendi.

Babaları gülümseyerek başını kaldırdı. "Evet, biliyorum, Recep. Bugün liderimizin doğum günü."

Recep'in gözleri parladı. "Biliyor musunuz baba? O bizim için sadece bir lider değil, aynı zamanda umut, cesaret ve güç demek! Öğretmenimiz geçen gün onun nasıl büyük bir mücadele verdiğini anlattı. İlk gençlik yıllarından itibaren hep halkı için çalışmış, asla pes etmemiş. Zor zamanlarda bile yoluna devam etmiş. İşte bu yüzden ona sevgimizi göstermeliyiz!"

Annesi gülümseyerek sofraya ekmek koyarken sordu: "Peki, Recep, sen sevgini nasıl göstereceksin?"

Recep heyecanla odasına koştu ve masasının üzerindeki defterini kaptı. Sayfalarca yazdığı mektubu annesine ve babasına göstererek gururla konuştu: "Ona bir mektup yazdım! İçinde onun bizim için ne kadar önemli olduğunu anlattım. Ülkemizi nasıl ileriye taşıdığını, halkına nasıl sahip çıktığını, mazlumlara nasıl kol kanat gerdiğini yazdım. Onu çok sevdiğimizi bilmesini istiyorum."

Babaları, Recep’in mektubunu dikkatle okudu ve başını onaylarcasına salladı. "Çok güzel yazmışsın, Recep. Gerçekten duygularını çok iyi ifade etmişsin. Bir liderin en büyük gücü, halkının sevgisidir. Ve senin gibi gençler, onun en büyük umudu ve geleceğidir."

Recep, coşkuyla çantasını alıp okula gitti. Sınıfa girer girmez heyecanla arkadaşlarına yazdığı mektuptan bahsetti. Arkadaşları da hemen ona katıldı. Kimisi liderleri için şiir yazdı, kimisi resim çizdi. Öğretmenleri bu çalışmalardan çok etkilendi ve hepsini zarfa koyarak göndereceklerini söyledi.

O gün, sınıftaki herkes mutluydu. Çünkü onlar, kendileri için çalışan, gece gündüz halkı için çabalayan liderlerini sevgiyle anıyordu. Recep, gökyüzüne bakarak içinden bir dua etti: "Allah’ım, ona sağlıklı ve uzun bir ömür ver. O, bizim umut ışığımız."

Recep, bu dileğiyle gülümseyerek gökyüzüne baktı. Biliyordu ki sevgilerini göstermek, minnettarlıklarını ifade etmek, bir lider için en büyük hediyeydi.

 

 

25 Şubat 2025 Salı

VEFALI KOMŞU

 

VEFALI KOMŞU

Akşamın huzurlu sessizliği, evin içinde tatlı bir sohbetle bozuluyordu. Gün boyu koşturan aile bireyleri, akşam namazını kıldıktan sonra bir araya geliyor, seccadelerin üzerinde oturarak günün değerlendirmesini yapıyorlardı. Bu sohbetler, evin en sevilen alışkanlıklarından biri olmuştu. Babalarının başlattığı bu güzel gelenek, herkesin gün içinde yaptıklarını fark etmesini sağlıyor, aile bağlarını daha da güçlendiriyordu. Küçük büyük herkes, gün içinde yaşadıklarını anlatırken birbirlerine daha da yakınlaşıyorlardı.

O akşam, babaları sohbet sırasında aniden sordu: "Ömer amcanızla Selvi teyzenizin kapısını çalıp hâllerini hatırlarını soruyorsunuz değil mi?"

Bu soru bir anlık sessizliğe neden oldu. Herkes birbirine bakarak düşündü. Uzun zamandır görmedikleri yaşlı komşularını hatırladılar. Ömer amca ve Selvi teyze, çocukları başka şehirde yaşadığı için yalnız kalmışlardı. Günlük telaşlar içinde onlara uğramayı unuttuklarını fark edince içlerini hafif bir mahcubiyet kapladı.

Babaları devam etti: "Komşu hakkı büyüktür. Onların bize ihtiyacı olduğu zaman yanlarında olmak gerekir. Bazen sadece bir selam vermek, bir poşet taşımak ya da bir tas sıcak çorba götürmek bile onları mutlu etmeye yeter. Peygamber Efendimiz de komşuya iyi davranmayı öğütlemiştir. Bizim için küçük bir iyilik, onlar için büyük bir anlam taşıyabilir."

Bu sözler herkesin içini ısıttı. Hemen harekete geçmeye karar verdiler. Anneleri mutfağa girip birbirinden güzel yemekler pişirmeye başladı. Çocuklar ise büyük bir heyecanla kaplarını hazırladı. Nihayet yemekler hazır olduğunda, büyük bir özenle paketleyip yola koyuldular.

Soğuk akşam havasında yürürken içlerinde tuhaf bir sevinç vardı. Yaptıkları şeyin küçücük bir iyilik olduğunu biliyorlardı ama bunun Ömer amca ve Selvi teyze için ne kadar kıymetli olacağını tahmin edebiliyorlardı.

Ömer amcanın kapısını tıklattıklarında içeriden nazik bir ses duyuldu: "Kim o?"

Kapıyı açtıklarında, yaşlı çiftin gözlerindeki şaşkınlık ve sevinç her şeyi anlatıyordu. "Sizi çok özledik," dedi Selvi teyze gülümseyerek. Ömer amca ise onları içeri buyur ederken gözleri dolmuştu. Çocuklar yemekleri masaya bırakırken, Selvi teyze ellerini dua eder gibi açarak, "Ne iyi ettiniz de geldiniz, evladım," dedi. Ömer amca da "Allah razı olsun evlatlarım, yalnız olmadığımızı hissettirdiniz bize," diyerek minnettarlığını dile getirdi.

O an, iyilik yapmanın insanın içini nasıl sıcacık hissettirdiğini bir kez daha anladılar. Eve dönerken içlerinde büyük bir huzur vardı. Günün değerlendirmesini yaparken fark etmişlerdi ki, bazen en küçük şeyler bile bir başkasının dünyasında büyük mutluluklara vesile olabilirdi.

Ve işte o gün, ailece akşam sohbetlerinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamışlardı. Artık her akşam, sadece kendi hayatlarını değil, etraflarındaki insanları da düşünüyor, yardımlaşmanın ve paylaşmanın huzurunu yaşıyorlardı.

TÜRKLERDE EVLİLİK GELENEĞİ

TÜRKLERDE EVLİLİK GELENEĞİ

 Geçmişten Günümüze’

Türk kültüründe aile, toplumun temel yapı taşlarından biridir ve evlilik, bu yapıyı güçlendiren en önemli adımlardan biridir. Evlilik, sadece iki insanın hayatını birleştirmesi değil, aynı zamanda iki ailenin ve bazen de iki farklı kültürün kaynaşmasını sağlayan bir süreçtir. Yüzyıllar boyunca Türk düğünleri, toplumun inançlarına, yaşam tarzına ve geleneklerine göre farklı şekillerde kutlanmıştır. Ancak özünde her zaman birlik, beraberlik ve mutluluk anlayışı yatmaktadır.

İslamiyet Öncesi Türklerde Evlilik Gelenekleri

Türkler, İslamiyet’i kabul etmeden önce genellikle boylar hâlinde yaşıyor ve evlilikleri de bu sosyal yapı içinde gerçekleştiriyordu. O dönemde evlilik, sadece iki kişinin değil, aynı zamanda iki boyun da birbirine bağlanmasını sağlardı. Aileler arasında yapılan anlaşmalar, evliliğin ilk adımıydı.

Düğünler ise büyük şölenler hâlinde yapılırdı. At yarışları, güreşler, okçuluk gösterileri gibi sportif etkinlikler düzenlenir, müzik ve danslarla kutlamalar yapılırdı. Gelin almak için erkek tarafı, kızın ailesine çeşitli hediyeler sunardı. Buna “kalın” ya da başlık denirdi. Ancak bu, günümüzdeki gibi bir zorunluluk değil, daha çok bir saygı göstergesiydi.

Gelin, düğün günü ata bindirilir ve konvoy eşliğinde damadın evine götürülürdü. Bu süreçte gelinin yüzü kırmızı bir örtüyle kapatılırdı ki bu gelenek, günümüzde hâlâ devam etmektedir.

İslamiyet Sonrası Türk Düğün Gelenekleri

İslamiyet’in kabulüyle birlikte Türklerin evlilik geleneklerinde bazı değişiklikler yaşandı. Artık evlilik, sadece aileler arasındaki bir anlaşma değil, aynı zamanda dini kurallara uygun olarak gerçekleştirilen kutsal bir birliktelik hâline geldi.

Bu dönemde kız isteme merasimi önem kazandı. Erkek tarafı, aile büyükleriyle birlikte kız evine giderek "Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle" diyerek kızı istemeye başladı. Başlık parası yerine, gelin için “mehir” adı verilen bir güvence bedeli verilmesi yaygınlaştı. Bu, kadının ekonomik olarak güvende olmasını sağlayan bir uygulamaydı.

Düğünler, artık imam nikâhı ile resmiyet kazanıyordu. Ancak eski gelenekler de tamamen terk edilmedi. Şölenler, müzikli eğlenceler ve davetlilerin ağırlandığı büyük yemekler, düğünlerin ayrılmaz bir parçası olmaya devam etti.

Günümüzde Türk Düğün Gelenekleri

Günümüzde Türk düğünleri, hem eski geleneklerin hem de modern uygulamaların birleştiği özel törenlerdir. Evlilik süreci, genellikle şu aşamalardan oluşur:

Kız İsteme: Erkek tarafı, aile büyükleriyle birlikte kız evine giderek geleneksel sözlerle kızlarını ister. Eğer olumlu yanıt alınırsa kahveler içilir. Gelin adayı, bazen damadı sınamak için tuzlu kahve yapar. Bu eğlenceli gelenek, günümüzde de devam etmektedir.

Nişan: Nişan, çiftin bağlılığını resmileştiren önemli bir törendir. Yüzükler takılır, kurdele kesilir ve aileler arasındaki bağ güçlenir.

Kına Gecesi: Kına gecesi, özellikle gelin için duygusal bir anlam taşır. Gelinin avucuna kına yakılır, hüzünlü şarkılar söylenir. Ancak bu gece aynı zamanda eğlenceli bir atmosferde geçer.

Düğün: Düğün günü gelin, baba evinden dualarla uğurlanır. Düğün alanında nikâh kıyılır, ardından yemekler yenir, müzik eşliğinde oyunlar oynanır. Eğlenceler genellikle geç saatlere kadar devam eder.

Kültürümüzü Yaşatmak

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, bizlere sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda kültürel değerlerimizi öğrenmeyi ve yaşatmayı da öğretir. Geleneksel düğünlerimiz, Türk kültürünün en önemli miraslarından biridir. Bugün hâlâ pek çok aile, bu gelenekleri sürdürerek geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurmaktadır.

Evlilik, sadece iki insanın değil, iki ailenin de birleştiği bir süreçtir. Sevgi, saygı ve kültürel değerlerle güçlenen bu bağ, toplumumuzu daha sağlam temellere oturtmaktadır. Geleneklerimizi yaşatmak, bizlere kim olduğumuzu hatırlatır ve bizi biz yapan en önemli unsurlardan biri olur.

 


GELENEKLERİMİZİN GÜZEL BİR BAŞLANGICI


GELENEKLERİMİZİN GÜZEL BİR BAŞLANGICI

‘Kız İsteme’

Türk-İslam kültüründe aile, toplumun temel taşıdır. Evlilik, sadece iki insanın hayatını birleştirmesi değil, aynı zamanda iki ailenin de kaynaşması demektir. Bu birlikteliğin ilk adımı ise kız isteme merasimidir. Kız isteme, sadece bir gelenek değil, aynı zamanda sevgi, saygı ve aile bağlarının önemini gösteren değerli bir gelenektir.

İslamiyet’te evlilik, Peygamber Efendimiz’in (sav) sünneti olarak görülür ve hayırlı bir başlangıç kabul edilir. Bu süreçte aile büyüklerinin fikirleri alınır, karşılıklı rıza gözetilir ve her şey saygı çerçevesinde ilerler. Kız isteme de bu anlayışın bir yansımasıdır.

Geleneklerimize göre erkek tarafı, ailesiyle birlikte kız evine gider. Önce tatlı bir sohbet edilir, ardından aile büyüklerinden biri, “Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle” diyerek kız tarafına evlilik teklifini sunar. Eğer kızın ailesi de kabul ederse, bu güzel an kahvelerle taçlandırılır. Geleneğimizin en eğlenceli yanlarından biri olan tuzlu kahve, gençler için unutulmaz bir hatıraya dönüşür.

Kız isteme merasimi, sadece bir evlilik adımı değil, aynı zamanda ailelerin birbirine duyduğu güvenin ve sevginin de göstergesidir. Eskiden beri büyüklerimiz, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” der. Bu söz, ailelerin birbirine destek olmasının ne kadar önemli olduğunu anlatır. Çünkü evlilik, sadece iki kişinin değil, iki ailenin de birleşmesiyle güçlü bir temel oluşturur.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, bizlere sadece bilgi öğrenmeyi değil, aynı zamanda kültürel ve manevi değerlerimizi yaşatmayı da öğretir. Aile yapısını korumak ve geleneklerimize sahip çıkmak, toplumun huzurlu ve güçlü kalmasını sağlar.

Günümüzde bazı gelenekler unutulsa da kız isteme merasimi, hala değerini koruyan en özel anlardan biridir. Çünkü bu merasim, sevginin, saygının ve aile olmanın en güzel başlangıcıdır. Büyüklerin hayır duasıyla başlayan bir evlilik, hem bu dünyada hem de ahirette bereketli olur.

KOMŞULUK

 

KOMŞULUK

‘İyilik Ve Paylaşmanın Güzelliği’

İnsan, sevgiye, şefkate ve yardımlaşmaya ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bazen en büyük desteği ailemizden değil, yanı başımızda yaşayan komşularımızdan görürüz. Komşuluk, sadece aynı apartmanda ya da mahallede yaşamak değildir. Komşuluk, zor zamanlarda birbirine destek olmak, iyilik yapmak ve birlikte güçlü olmaktır.

Mahallemizde yalnız yaşayan Kudret Teyze vardı. Eşi vefat etmişti, çocukları ise başka şehirlerde yaşadığı için çoğu zaman tek başına olurdu. Ama o, her zaman güler yüzlü, tatlı dilli biriydi. Mahalledeki çocukları çok sever, bizlere güzel sözler söylerdi. Bir gün onu birkaç gündür görmediğimizi fark ettik. Kapısını çaldığımızda hasta olduğunu öğrendik. Yemek yapamıyor, ilaçlarını almaya gidemiyordu. İşte o an, ailecek ona yardım etmeye karar verdik.

Annem hemen ona sıcacık bir çorba yaptı. Babam eczaneye gidip ilaçlarını aldı. Ben ve kardeşim ise Kudret Teyze’nin evini düzenlemeye yardım ettik. En önemlisi de ona yalnız olmadığını hissettirmekti. Peygamber Efendimiz (sav) “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” buyurmuştur. Biz de bu bilinçle her gün kapısını çaldık, nasıl olduğunu sorduk, biraz sohbet ettik. Bu küçük ziyaretler bile onu mutlu etmeye yetiyordu.

Bu olay bana komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Eskiden komşular birbirine çok yakındı. Mahallelerde kapılar hep açıktı, herkes birbirinin derdiyle ilgilenirdi. Bayramlarda, düğünlerde, hastalıklarda herkes birbirine destek olurdu. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” sözü de küçük bir iyiliğin bile ne kadar değerli olduğunu anlatır.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, bizlere sadece derslerde başarılı olmayı değil, aynı zamanda iyi insan olmayı da öğretir. Şefkatli, yardımsever, paylaşmayı seven bireyler olmak hem bizi hem de çevremizi güzelleştirir.

Belki de çevremizde yardıma ihtiyacı olan başka komşularımız vardır. Bugün bir selam verelim, bir ihtiyacı olup olmadığını soralım. Unutmayalım ki, küçük bir iyilik bile bir insanın gününü aydınlatabilir. Çünkü iyilik, paylaştıkça büyür ve insanları birbirine daha çok bağlar!