SENDİKALAR DÖNEMİ
EROL BATTAL
1. Türkiye İlkokul Öğretmenleri
Sendikası 1965
yılında Ankara’da kurulmuştur. Türkiye İlk-Sen,
İlk-Sen’lerin birleşmesiyle oluşmuştur. 30 000 üyesi olmuştur. Yani
toplam ilkokul öğretmenlerinin 3/1’i .
Türkiye
İlk-Sen’in üyeleri de , yöneticileri de
ilkokul öğretmenleridir. 8 Haziran 1965'te 624 sayılı kanunla izin verilen
sendika kurma hakkını memurlar çok cömertçe
kullandılar. 1970 yılına kadar 500 tane sendika kuruldu. Bunların en
önemlilerin-den biriydi Türkiye İlkokul Öğretmenleri Sendikası.
Sendika
aynı sorunları yaşayan insanların kurduğu bir birliktir. Bu birlik memurlarda
devlete karşı oluşturulur. Sendika mensuplarının sosyal, ekonomik,
kültürel ve hukukî hak ve çıkarlarını korur. Bu da çalışanlar için bir
güvence olmuştur. O nedenle bu kadar çok sendika kurulmuştur.
Türkiye
İlk-Sen Federasyonu 1970’te, 40’tan
fazla il, 200’den fazla ilçede
örgütlenmiştir.
T.Ö.S.’le
birleşme çabaları olmasına rağmen 12 Mart 1970 muhtırası sonrasındaki
kapatılmalarına kadar bu mümkün olmamıştır.
2.
Milliyetçi Öğretmenler Sendikası
1965
yılında Ankara’da kurulmuştur. İl ve ilçelerde şube açma yetkisine sahip olan
sendika “Milliyetçi Öğretmenler Dernekleri ve Birlikleri”nin birleşmesiyle
meydana gelmiştir.
Sendika
kurulduğu 1965 den kapatıldığı 1971 e kadar birçok il ve ilçede örgütlenmiş ve
faaliyetlerini sürdürmüştür. Sendika özellikle T.Ö.S. tarafından devletçi, faşist ve sarı sendika olmakla itham edilmiş,
Milliyetçi Öğretmenler Sendikası ise T.Ö.S. ’lüleri Marksist, komünist
olmakla suçlamıştır.
Bu
dönemde öğretmen sendikaları ideolojik ve siyasal kamplaşmaların içerisinde
olmuşlardır. Sendikaların rekabet unsurlarından en önemlisi de birbirlerini
ideolojik duruşlarla suçlamaları olmuştur. Bundan da zararı, çalışanlar ve
sendikal yaşam görmüştür.
3.
Türkiye Öğretmenler Sendikası
(T.Ö.S.)
1965
de T.Ö.D.M.F. üyesi öğretmenler tarafından Ankara’da kurulmuştur. T.Ö.S.’ün
kurucuları T.Ö.D.M.F. Kongresinde belirlenmiştir. 92 T.Ö.D.M.F. temsilcisiyle
kurulan T.Ö.S.’ün yürütme kurulu üyeleri Fakir BAYKURT, Dursun KUT,
Dursun AKÇAM, Feyzullah ERTUĞRUL
ve Hayrettin UYSAL ‘dır.
T.Ö.S.’ün
Devrimci Eğitim Şurası, Büyük Eğitim
Yürüyüşü ve Büyük Öğretmen Boykotu gibi önemli etkinlikleri olmuştur. Eğitim
kurultayı 5 gün sürmüş, büyük yürüyüşe
30 000 kişi katılmıştır. Büyük boykota İlk-Sen’de katılmıştır. Boykota 109 000
öğretmen katılmış bunlar çeşitli cezalar almışlardır. Eyleme katılan
çalışanlardan 50 000’i adli kovuşturmaya uğramış bunlar meslekten ihraç dahil
çeşitli cezalar almışlardır.
T.Ö.S., öğretmen örgütlenmesine birçok kazanımlar
sağlamıştır. Sendikacılığı meslek çıkarları üzerine mücadelenin, ötesine
taşımıştır.
12
Mart Muhtırasıyla 22 Eylül 1971 de anayasa değişikliği ile T.Ö.S.’de diğer
sendikalar gibi kapatılmıştır.
T.Ö.S.
yöneticileri hakkında çeşitli davalar açılmıştır. Bu davalar genellikle
beraatla sonuçlanmıştır.
T.Ö.S.
mirasını 1971 den sonra başlayan dernekler dönemiyle birlikte TÖB – DER ’e devretmiştir.
DERNEKLER
DÖNEMİ
Darbe
yönetimleri demokratik hayatın biçildiği dönemlerdir. Bugüne kadar ki bütün
askeri darbelerde ilk tırpanlananlar sivil örgütler oldu.
Sivil
örgütlerin kapatılmasıyla birlikte toplumun sesi kısılıyor. Hiçbir olumsuzluk
tepki almıyor. Çünkü tepki gösterecek hiçbir kuruluş bırakılmıyor. Toplum
kör, sağır ve dilsiz bırakılıyor ne
zaman ki darbenin baskıcı yönü ortadan kalkıyor bununla birlikte ancak darbenin
topluma vermiş olduğu zararın boyutu ortaya çıkabiliyordu.
Her
10 yılda bir gerçekleştirilen darbelerle toplum ekonomik, sosyal ve siyasal enkaza döndürülüyor. Ve
bunun hesabı hiçbir şekilde sorulamıyor. Bugüne kadar anayasal düzeni silah
zoruyla değiştiren hiçbir darbeci yargılanmamıştır.
Her
darbe döneminde yoksulluk,
yolsuzluk, hırsızlık artmış,
ancak bunun hesabının sorulacağı kanallar darbe sonrası oluşturulan
anayasalarla kapatılmıştır.
Darbelerin
ve darbecilerin psikolojik baskısı hatta korkusu, darbe sonrası oluşturulan
meclislerin başlarının üzerinde hep “Demokles’in kılıcı” gibi sallanmış ve
hiçbir dönemde Meclisler darbecilerin yaptığı anayasalara dokunamamışlardır.
Darbecilerin anayasasını, ancak yine başka darbeciler değiştirebilmiştir.
***
Ülkedeki
hiçbir değişim vatandaş isteğiyle olmamıştır. Bütün demokratik ve ekonomik
değişimler Batı dayatmasıyla meydana gelmiştir.
1936
– 1946 örgütlenme yasağının sona erdirilmesi ve çok partili hayata geçişle kurulan dernekler, 1965 sonrası kurulan
sendikalar, 1971 sonrası dernekler, 1990 sonrası kurulan sendikalar ya NATO ya
da AB isteği doğrultusunda gerçekleştirilmek zorunda kalan emirlerle kurulmuştur.
12 Mart 1970 muhtırasıyla son verilen
sendikal hayat 1971 den sonra derneklerle devam etmiştir.
Bu
dönemde kurulan öğretmen derneklerinin başlıcaları :
1.
Tüm Öğretmenler Birleşme ve
Dayanışma Derneği (TÖB-DER)
3
Eylül 1971 de T.Ö.S.’ün kapatılmasıyla ortaya çıkan boşluğu doldurmak için
“Türkiye Öğretmenler Birliği”( T.Ö.B.) adıyla kurulmuştur. “Tüm Öğretmenler
Birleşme ve Dayanışma Derneği” adını 1972 de almıştır.
TÖB-DER
12 Eylül 1980 darbesiyle kapatıldığı zaman 670 şube ve 200 000 üyesinin olduğu
söylenir, ancak bu sayının abartılı
olduğu da iddia ediliyor çünkü 1969 da Türkiye’deki öğretmen sayısı 162.764
iken sendikaların gösterdikleri üye sayıları,
üye olmayan öğretmenler dikkate alınmadan bile mevcut öğretmen sayısının
çok üzerindeydi. TÖB-DER ’in üyelerinin
büyük çoğunluğunu ilkokul öğretmenleri oluşturuyordu. Bunda Köy Enstitüsü
mezunu öğretmenlerin büyük bir rolü vardır.
Ancak
şu da unutulmamalıdır ki öğretmen örgütlenmelerinin tamamında yaşadıkları
şartların diğer guruplara oranla daha olumsuz olması nedeniyle her dönemde
ilkokul öğretmenleri öncü olmuşlar ve örgütlenme oranları hep daha ağırlıklı
olmuştur.
TÖB-DER
hatırda kalan birçok etkinlik gerçekleştirmiştir. 15 günde bir yayınlanan
“TÖB-DER” adıyla bir dergi çıkarmışlardır.
TÖB-DER 12 Eylül 1980
darbesiyle birlikte kapatılmıştır. Yöneticileri hakkında davalar açıldı
ve çeşitli hapis cezalarına çarptırıldılar.
2.
Ülkücü Öğretim Üyeleri ve
Öğretmenler Derneği (Ülkü - Bir)
1971
yılında Ankara’da kurulmuştur. Her kademedeki eğitim çalışanı ile birlikte öğretmen yetiştiren okulların son sınıf öğrencilerini de üye olarak kabul etmiştir.
Derneğin kurucularından bazıları Doç. Dr. Recep DOKSAT, Fethi GÖZLER,
Prof. Dr. Cengiz ULUCAY, Mustafa
YILMAZ vs.
Toplam
üye sayısının 78 000 olduğu söylenir. Hakkari ve Tunceli hariç bütün iller ve
birçok ilçede 330 şubesi vardı.
Aylık
“Ülkü-Bir” adıyla bir gazete, üç ayda bir “Milli Eğitim” adıyla bir dergi
çıkarıldı. Derneğin ayrıca yayınlamış olduğu kitap ve broşürleri de vardır. Dernek yine diğer demokratik örgütler
gibi 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılmıştır.
3.
Tüm İlköğretim Müfettişleri
Derneği (TİM-DER)
1971’de
kurulmuştur. Üyeleri ilköğretim müfettişlerinden oluşmaktadır.
Dernek
kendi düşüncelerini üç ayda bir yayınladığı TİM-DER adındaki dergiyle açıklamıştır. TİM-DER ’in
1700 üyesinden sadece iki tanesi kadındır.
Müfettişlerin %90 ı TİM-DER ’in üyesiydi. TİM-DER ’de diğer dernekler
gibi 12 Eylül’le birlikte kapatılmıştır.
4.
Hürriyetçi Öğretmenler Yardımlaşma
ve Dayanışma Birliği (HÜR-ÖĞRETBİR)
1975'te
kurulmuştur. Derneğin isminin başına “HÜR” kelimesi 1978 de getirilmiştir.
Genel Merkezi Ankara’dadır.
Genel
başkanı Dr. Saim KAPTAN dır. Derneğin 11
500 üyesi vardır. Üyelerin %10 u kadındır. Üyelerin diğer öğretmen
derneklerinde olduğu gibi çoğunluğu ilkokul öğretmenidir.
Öğretmen
örgütlenmelerine her dönem ve aşamada en ilgisiz olanlar her zaman Yüksek Öğretim
Kurumlarındaki öğretim üyeleri olmuştur. Bu durum HÜR-ÖĞRETBİR üyeleri içinde
aynı olmuştur. Dernek 16 il ve 43 ilçede örgütlenebilmiştir. Ayrıca üç ayda bir
yayınlanan ÖĞRET-BİR adında sürekli bir
yayını vardı.
5.
Mefkureci Öğretmenler Derneği
(MEF-DER)
Bütün
öğretmenlerin üye olabildiği dernek Mayıs 1975 yılında kurulmuştur. Genel
merkezi Ankara’dadır. Amacı öğretmenler arasında meslekî birlik ve dayanışmayı
sağlamak için bütün öğretmenleri “Milli Mefkure” etrafında toplamaktır. Bazen
her ay, bazen de iki ayda bir yayınlanan MEF-DER adında bir dergi
çıkarmışlardır.
MEF-DER 15 000
üyeye sahiptir. Üyelerinin çoğunluğu milli ve muhafazakâr değerlere
sahip kimselerdir.
Bunların
dışında da birçok öğretmen derneği kurulmuş ancak bunlar pek taban
bulamamışlardır. Birer tabela derneğinin
ötesine geçememişler ve hepsi 12 Eylül 1980
askeri darbesiyle birlikte kapatılmışlardır.
Bugün bunların devamı sayılabilecek sendikalar 1990
yılıyla birlikte kurulmuşlardır.
TÖB-DER
‘i EĞİTİM-SEN
MEF-DER
‘i EĞİTİM-BİR-SEN
ÜLKÜ-BİR
‘i TÜRK-EĞİTİM-SEN
birçok benzer yönüyle devam ettirmektedir.
Bunun
manası örgütlenmek insanın doğasında var olan bir özelliktir. Ne kadar engel
olmaya çalışılsa da bunun önüne geçmek mümkün değildir.
Bu
örgütlerin varlıkları birer milli servettir. Her kapatıldıklarında bütün
birikimleri heba edilmektedir. Bu birikimler hem eğitimin kalitesini
yükseltecek tecrübe ve bilgi, hem de ekonomik servetleridirler. Örgütlerin
varlıklarının bir kalemde silinmesinin hesabını herhalde tarih soracaktır.
Bütün
örgütlenmelerin kurallarını koyan, denetlemelerini yapan devlet, eğer yanlış yapılıyorsa bu yanlışların
faturasını çıkaracağı mevkileri,
makamları, kurumları hesaba
çekmelidir.
Kapatılmalarında
hiçbir sorumluluğu olmayan, kapatılmalarını gerektirecek hiçbir suçları olmayan
örgütleri kapatmak, varlıklarına el koymak, sadece her ay düzenli olarak
aidatlarını ödeyen üyeleri ve toplumu cezalandırmaktır. Eğer yasal bir örgüt,
yanlış yapıyorsa bu yanlışta bu örgütün yasasını düzenleyen, tüzüğüne onay veren, işleyişini denetleyen, kongrelerini takip eden kurumların hiçbir
suçu yok mudur? Bu güne kadar on binlerce dernek, sendika,
vakıf, siyasî parti
kapatılmıştır. Bunların suçlarından,
yanlışlarından dolayı sorgulanmış,
cezalandırılmış hiçbir devlet yetkilisi veya kurumu olmuş mudur? Bunun
araştırılması sorgulaması yapılmış mıdır ?
Bu
sorunun cevabı, hayır hayır… Çünkü kapatılan hiçbir örgüt suçundan ötürü
kapatılmamıştır. Sadece anayasal ve yasal dayanaklarının darbelerle yok
edilmesiyle, demokrasinin rafa
kaldırılmasıyla yok edilmişlerdir.
Türkiye’yi
bir yasal örgütler mezarlığına çeviren,
ülke milli servetini heba eden kişi ve kurumlardan tarihin hesap
soracağından eminiz. Bu kurumlar varlıklarını kesintilerle de olsa devam
ettirmektedirler. Ancak onları yok eden şahıs veya kurumlar kamu vicdanında her
daim mahkûm durumdadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder