3 Ağustos 2017 Perşembe

12 EYLÜL 1980 SONRASI SENDİKALAR DÖNEMİ

12 EYLÜL 1980 SONRASI SENDİKALAR DÖNEMİ
                                                                                                               EROL BATTAL
12 Eylül 1980 darbesi de kendinden önceki diğerleri gibi kazanılmış bütün demokratik hakları ortadan kaldırıyor. O güne kadar kurulmuş olan dernekler,  vakıflar,  sendikalar ve siyasî partiler kapatılıyor. Bunların bütün mal varlıklarına el konuluyor. Her türlü birikimleri heba ediliyor. Sadece ekonomik olarak bile katrilyonları bulan araç,  gereç ve malzemeleri hoyratça kaldırıldıkları depolarda çürütülüyordu. Her darbeden sonra bu kurumların yerine aynı düşünceyi,  ideali paylaşan yenileri birkaç yıl sonra da olsa kuruluyor,  ancak yukarıda da ifade edildiği gibi sadece her biri birer milli servet olan bilgi,  beceri,  tecrübe ve ekonomik birikimleri düşmanca bir darbeci anlayışıyla hiçbir insanî refleks gözetilmeden yok ediliyor,  bu kurumlara vücut verenler cezai müeyyidelere tabi tutuluyordu.
Kader değişmiyor, 12 Eylül darbesinde de aynı sahneler yaşanıyor. “Sahibi devlet olan sivil kurumların (!)” dışındaki bütün örgütlenmeler yok ediliyor.
Daha sonra 2. sahne yaşanmaya başlıyor. Önce darbeden 3 yıl sonra 1983’de siyasî partilerin darbecilerden onay almış olan 3 tanesinin ( Halkçı Parti –HP- , Milliyetçi Demokrasi Partisi –MDP  Anavatan Partisi –ANAP- ) kurulmasına kurucuları da yine kendileri tarafından onaylanmak kaydıyla müsaade ediliyor.Bunların seçime katılmalarına izin çıkıyor. Bu partilerden biri olan MDP seçim meydanlarında açıkça destekleniyor. Ancak vatandaşlar her defasında olduğu gibi bu seferde darbeyi ve darbecileri desteklemediklerini kendilerine verilen ilk fırsatta gösteriyorlar. MDP seçimde çok az bir oy alıyor,  kısa zamanda da dağılıp gidiyor. Normal seçimler ise ancak 1987 de referandum sonucu yasaklı siyasilerin yasakları kaldırılarak yapılabiliyor. Bugün 12 Eylülcülerin müsade ettiği partilerden hiçbiri yaşamıyor.
Sivil örgütlerin en şanslısı her zaman siyasî partiler ol-muştur. Çünkü halk yönetime etki edenden ziyade,  yöneteni daha çok tanımış,  ilgisini onlar üzerinde yoğunlaştırmıştır. Buna rağmen yukarıda da görüldüğü gibi normal siyasî yaşama ancak 7 yılda dönülebilmiştir ki, bu 7 yıl bile siyasî partilerin büyük bir kısmının kendi isimlerine kavuşmalarına yetmemiştir. Aradan geçen 25 yıla rağmen birçok siyasî parti ismi, bugün bile hâlâ yasaklıdır.                                ***
Halkın direkt ilgisini toplayan siyasî partiler bu durumdayken vakıf,  dernek ve  sendikaların yaşamış olduklarını kolaylıkla hesap etmek mümkündür. Onlar hiçbir zaman bir önceki oluşumun fiili olarak devamı olamamışlar isimleri de dahil hiçbir maddî birikimini kullanamamışlardır.
Memur örgütlenmelerinin durumu daha da vahimdi. Memurların kurabilecekleri,  üye olabilecekleri hiçbir kuruma müsade edilmiyordu. Ancak emekli olmuş veya görevden atılmış bazı memurların çeşitli girişimleri 1990’lara doğru başlıyor. Bunların en önemlilerinden biri bazı emekli ya da görevden atılmış öğretmenlerin kurmuş oldukları bir şirketin oluşturduğu zemindir. Bu şirket bünyesinde ABECE diye bir dergi çıkarılır. Bu dergide örgütlenme ve önemi üzerine yazılar yazılır. Daha sonra 16 Şubat 1987’de EĞİT-DER adıyla bir dernek kurulur. Bu dernek çeşitli faaliyetlerde bulunur ve sendikalılaşma isteklerini dile getirir. Çünkü 12 Eylül Anayasası’nda sendikacılığı yasaklayan herhangi bir hüküm yoktur. Bu derneğin benzeri farklı oluşumlar,  birliktelikler de göze çarpar. Bu örgütlenme girişimleri gerekçelerini genellikle ILO sözleşmelerinin bağlayıcı hükümleriyle irtibatlandırırlar. Ve 1990 yılında çeşitli sendikalar kurulmaya başlar.
Önce Eğit-Der bünyesinden bazı öğretmenler 28 Mayıs 1990 yılında EĞİTİM-İŞ adında bir sendika kurdular. Onu yine aynı dernek bünyesinden 13 Kasım 1990 da kurulan EĞİT-SEN izler. Daha sonra bu iki sendika birleşerek 23 Ocak 1995’te kurulan EĞİTİM-SEN’e katılırlar. Bu sendikalaşma sürecinde 14 Şubat 1992 de Ankara’da EĞİTİM-BİR kurulur. Eğitimciler Birliği Sendikası’nın kısaltılmış ismi olan Eğitim-Bir,  daha sonra kısaltılmış adını EĞİTİM-BİR-SEN olarak değiştirir. Şu an mevcut sendikalar içerisinde kuruluş tarihi en eski olan Eğitim-Bir-Sen’dir. Bunu 19 Şubat 1992 de kurulan TÜRK-EĞİTİM-SEN takip eder. Bu süreçte farklı eğitim sendikaları da kurulur. Ancak bunlar ya varlıklarını devam ettiremezler veya şu an birer tabela sendikası olmanın ötesine geçememişlerdir.
Dayanaklarını; genelge,  yönetmelik veya ILO sözleşmesinde bulan sendikalar,  daha sonra 21 Haziran 2001 tarihinde çıkarılan 4688 sayılı yasayla yasal bir zemine taşımışlardır.
Bu yasa hiçbir sendikanın kabul edebileceği bir yasa değildir. Şu an sendikaların mücadelesi grevli,  toplu sözleşmeli bir sendika yasasına kavuşmaktır.

Bugün bu sendikaların yanı sıra yine öğretmenler tarafından kurulmuş çeşitli dernek ve vakıflar vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder