SENDİKACILIĞIN TARİHSEL KÖKENLERİ
EROL BATTAL
Sendika, ansiklopedilerde, çalışanların ve işverenin çalışma
ilişkilerinde ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar diye
tarif edilir.
Sendika
kelimesi kavram olarak 19.yy başlarında ortaya çıkmış olmasına rağmen aynı
amacı taşıyan oluşumların tarihi çok daha eskilere dayanmakta hatta insanlık
tarihi ile eş zamanlı sayılmaktadır.
Hak
arama mücadelelerinin tarihçesi bilinmeden bugünkü sendikaların konumlarını tam
olarak değerlendirmek mümkün değildir.
Hak
arama mücadelesinin tarihçesini iki ana koldan başlatmak gerekir.
Örgütlü
hak arama mücadeleleri;
1- Doğu kültüründe Fütüvvet Ocaklarıyla 10.
y.y. da başlar.
2- Batı kültüründe sanayi devrimiyle
birlikte 18.y.y. da başlar.
Bugünkü
mevcut işçi ve memur sendikalarının mücadele biçimlerindeki bu farklılığın
temelleri bu kökenlerdir.
Sendikaların, sorun odaklı ve çözüm odaklı yapılanmalarının
nedenlerini de bu kökende aramak mümkündür.
1- DOĞU
KÜLTÜRÜNDE HAK ARAMA ŞEKLİ
(EĞİTİM BİR SEN’İN TARİHSEL ARKAPLANI)
Sözlükte;
gençlik, yiğitlik, mertlik anlamı taşıyan Fütüvvet kavramı
çerçevesinde kurulan esnaf örgütleri bu mücadele biçiminin ilk örnekleridir.
Fütüvvet;
kardeşlerine iyi davranmak ve onların yardımına koşmak kulluk edeplerini
koruyarak halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Bu
anlayışın iki önemli özelliği vardır.
a- Kişinin kendisiyle barışık olmasını
sağlamak
b- Kişinin yaşadığı çevreyle sağlıklı
ilişkiler kurmasını sağlamak
Kişinin
hayatını düzenleyen bu anlayış zaman içerisinde çeşitli örgütlenmelerin
temelini oluşturmuştur.
Bu
anlayışla iktisadî hayat arasındaki ilişkiler giderek artmış ve bu esaslar
esnafın prensipleri haline gelmeye başlamıştır. Zamanla bu prensipler bütün
İslâm dünyasına yayılmış Anadolu’da da
Ahilik teşkilâtının doğmasını sağlamıştır.
Ahi
EVRAN (öl. 1262) tarafından kurulan Ahilik çeşitli esnaf ve sanatkâr
guruplarının değişik nedenlerle ekonomik sıkıntıya maruz kalmadan varlıklarını
sürdürebilmeleri, gelişmeleri, sosyal,
iktisadî ve ahlâkî yapılarını koruyabilmele-rini hedeflemiştir.
Çeşitli
otorite boşluğu olan kriz dönemlerinde Ahiliğin değişik meslek guruplarına
sahip kişileri bünyesine alacak şekilde organize olması Anadolu’nun çeşitli
kasaba ve köylerinde gerek siyasî,
iktisadî gerekse dinî, askeri
problemleri çözmek teşkilâta mensup olsun olmasın bütün halkın huzur ve
refahını sağlamak çapulculuğu önlemek,
mal güvenliğini sağlamak,
kaliteli ve ucuz mal teminini garanti etmek gibi bir misyon
üstlenmiştir.
Hatta
Moğol istilasına karşı Selçuklular’ın yanında mücadeleye girmişlerdir.
Teşkilâtın
her yerde ocakları vardı ve ocak başkanına Ahi Baba denirdi. Ahi Babalar
seçimle iş başına getirilirdi.
Ahi
Babalar şehir ve köyleri gezer fiyat ve kalite kontrolü yapar, çıraklık ve kalfalık imtihanlarını
yaparlardı.
Ahiliğin
batıdaki karşılığı ise loncalardı. Osmanlıda bu kavramlar “Gedik” ve “Oda”
kelimeleriyle karşılanırdı.
Bu
teşkilâtların en belirgin özellikleri çalışanların menfaatlerini koruduğu gibi
onların iş ahlâkını da düzenliyordu. Bu nedenle de meslek ahlâkı kontrol
altında tutuluyordu.
Bizim
sendikal anlayışımıza etki eden boyutu bu yönüydü.
Osmanlıdaki
bu dernekler tamamen sivildiler hiçbir şekilde devlet politikalarının değişmesi
bu yapının işleyişini etkilemiyordu.
Bu
birlikler işsizliğe ve fazla üretimden doğan bunalımlara neden olmamak için
çeşitli önlemler alıyorlardı ve birçok iktisadî bunalımın ortaya çıkmasına
engel oluyorlardı.
Ve
bütün bu çalışmalarını hem mensuplarını koruyarak hem de vatandaşı mağdur
etmeden devletle çatışma ortamları yaratmadan sürdürüp, sorunların çözümünü sağlıyordu.
Daha
sonraki sayfalarda M. Akif İNAN tarafından açıklanan kuruluş bildirisinde dile
getirmiş olduğu Eğitim Bir Sen’in amaçlarının yukarıda izah edilen anlayış
biçimiyle birebir örtüştüğü görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder