25 Aralık 2024 Çarşamba

HEDEFE VARMAK İÇİN

 HEDEFE VARMAK İÇİN AZİM VE KARARLILIK

Giriş

Sevgili öğrenciler, başarı dediğimiz şey aslında hepimizin içinde saklı bir cevherdir. Ama bu cevheri ortaya çıkarmak için azim ve kararlılık gerekiyor. Hayatım boyunca pek çok zorlukla karşılaştım. Bazen önüme öyle engeller çıktı ki, “Yapamayacağım galiba” dediğim anlar oldu. Ama ne zaman ki kendime inanıp harekete geçtim, işte o zaman yolların açıldığını gördüm. Halil İnalcık’ın şu sözleri, bu yolculuğun özünü çok güzel ifade ediyor: "Diğerleri hayal kurarken bizim hazırlanmamız, diğerleri uyurken bizim koşmamız, diğerleri ertelerken bizim başlamamız, diğerleri pişman olurken bizim ders almamız ve diğerleri vazgeçerken bizim azmetmemiz gerekiyor." İşte bugün sizlere bu yolculuğun sırrını kendi yaşadıklarımdan da esinlenerek anlatmak istiyorum.

Hazırlık ve Planlama

Küçükken hep büyük hayallerim vardı. Ama bir gün fark ettim ki hayal kurmak tek başına yetmiyor. Hayallerin gerçekleşmesi için onları adım adım bir plana dönüştürmek gerekiyormuş. Üniversite sınavına hazırlandığım dönemlerde, sınıf arkadaşlarım oyun oynarken ben masamın başındaydım. Bu zor muydu? Evet, çok zordu. Ama hazırlık yapmak beni hedeflerime adım adım yaklaştırdı. Siz de kendi hedeflerinize giden yolda bir plan yapın. Bu planı bir harita gibi düşünün; her adım sizi hayallerinize biraz daha yaklaştıracak.

Çalışkanlık ve Gayret

Bazen çok yorgun hissedersiniz, değil mi? Öyle zamanlarım oldu ki sabahları yataktan kalkmak bile zor geldi. Ama kendi kendime hep şunu söyledim: “Bir gün, bu çabalarının karşılığını alacaksın.” Ve inanın, aldım da. Çalışkanlık bir erdemdir. Belki şu an ders çalışmak size sıkıcı geliyor olabilir ama unutmayın ki bugün yaptığınız küçük çabalar yarın büyük birer başarıya dönüşecek. Sizinle aynı yolda yürümüş biri olarak, bu gayretin size neler kazandıracağını tüm kalbimle biliyorum.

Başlangıç ve Cesaret

Hayatta en zor şeyin bazen ilk adımı atmak olduğunu biliyorum. Üniversite yıllarında yazmaya olan tutkum vardı ama yazılarımı kimseyle paylaşmaya cesaret edemiyordum. Ya beğenilmezse? Ya dalga geçilirse? Ama bir gün, korkularımı bir kenara bırakıp bir dergiye yazımı gönderdim. Ve o yazı yayınlandığında hissettiğim mutluluğu tarif etmem mümkün değil. Sizden ricam, cesur olun. Başlamak her zaman zordur, ama başladığınızda göreceksiniz ki devamı çok daha kolay geliyor.

Deneyim ve Öğrenme

Hatalar… Hepimiz yapıyoruz, değil mi? Hayatta yaptığım en büyük hatalar bile bana bir şeyler öğretti. Bir keresinde önemli bir sınava çok az bir süre kala yanlış bir çalışma yöntemi seçtim ve başarısız oldum. Bu beni çok üzmüştü. Ama sonra fark ettim ki bu bir dersmiş. O hatadan aldığım dersle sonraki sınavlarımda başarılı oldum. Siz de hatalarınızdan korkmayın, onları birer öğretmen gibi görün.

Azim ve Kararlılık

Hayatta en güzel başarılar, en çok direndiğiniz anlarda gelir. Üniversite yıllarımda derslerim çok ağırdı. Bazen “Vazgeçsem mi?” diye düşündüğüm zamanlar oldu. Ama her seferinde içimdeki o küçük ses bana “Biraz daha dayan” dedi. Dayandım ve sonunda hedefime ulaştım. İşte bu yüzden, sizlere yürekten söylüyorum: Vazgeçmeyin! İçinizdeki güç, düşündüğünüzden çok daha büyük.

Sonuç

Sevgili öğrenciler, bu yazıyı yazarken kalbim sizler için umut ve heyecanla doldu. Çünkü biliyorum ki, her birinizin içinde büyük bir potansiyel var. Azim ve kararlılık, bu potansiyeli ortaya çıkaracak anahtardır. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin, çünkü sizler geleceğin ışığısınız. Ve unutmayın, ben de bir zamanlar sizin yaşadığınız zorlukları yaşadım. Bugün buradaysam, bu azim ve kararlılıkla oldu. Sizler de başarabilirsiniz, buna yürekten inanıyorum.

 

23 Aralık 2024 Pazartesi

TECRÜBELERİN GÜCÜ

 BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN İYİDİR

Giriş;

Hayat bazen bize öğretici dersler sunar, değil mi? Ancak bu dersler her zaman güzel bir sözle ya da sakin bir uyarıyla gelmez. Kimi zaman yaşadığımız zorluklar, aldığımız nasihatlerden çok daha etkili olur. "Bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü, yaşadıklarımızın gücünü ve etkisini ne kadar güzel ifade ediyor. Peki, neden bazen acı bir tecrübe, sayısız öğütten daha öğretici olur? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte arayalım. 

Tecrübelerin Gücü

Sözler, kulağa hoş gelir; ancak gerçek deneyimler kalbe işler. Nasihatler her ne kadar yol gösterici olsa da, insan çoğu zaman yaşayarak öğrenir. Örneğin, bir çocuk, ateşin sıcak olduğunu defalarca duyabilir. Ancak, elini ilk kez ateşe yaklaştırdığında, bu gerçeği daha derinden hisseder. Bu, tecrübenin eşsiz öğretici gücünü gösterir. Yaşadığımız zorluklar, yalnızca başımıza gelen talihsizlikler değil; aynı zamanda bizi güçlü, bilinçli ve dayanıklı kılan deneyimlerdir. 

Nasihatin Sınırlı Etkisi

Elbette nasihatler önemlidir. Büyüklerimizin deneyimlerinden süzülen bu sözler, yolumuzu aydınlatır. Ama düşünün, kaç kez duyduğumuz bir tavsiyeye hemen uyduk? Belki biri, "Zamanını iyi değerlendir," dedi. Ancak bunu gerçekten anlamamız, zamanımızı boşa harcadığımız ve pişmanlıkla yüzleştiğimiz bir an sayesinde mümkün oldu. İşte, tecrübelerin sihri burada yatar. 

Öğretici Musibetler 

Musibet denildiğinde genellikle kötü olaylar akla gelir. Ancak, her musibet bir fırsattır. Evet, bir sınavda başarısız olmak ya da büyük bir hata yapmak bizi sarsabilir. Ama bu deneyimlerden sonra ne olur? Belki daha çok çalışmaya karar veririz. Belki de hayatımıza yeni bir yön çizeriz. Yaşadığımız her zorluk, bir sonraki adımımızı daha sağlam atmamız için bir derstir. 

 Yaşamanın Derin Anlamı  

Hayatın anlamı, sadece güzel anılardan ibaret olsaydı, zorluklar bizi bu kadar büyütmezdi. İnsanı güçlü kılan, hem güzel hem de acı tecrübeleridir. Çünkü zorluklar, ruhumuza dokunur ve bizi değiştirir. Bir musibet, hayata karşı bakışımızı değiştirebilir; bir nasihat ise sadece kulağımızdan geçip gidebilir. 

Sonuç; 

Hayatta bazen düşmek, kalkmaktan daha öğreticidir. Çünkü düşerken öğrendiklerimiz, bize bir daha aynı hatayı yapmamayı öğretir. Bir musibet gerçekten de bin nasihatten iyidir, çünkü o musibeti yaşarken hissettiğimiz şeyler, hayatımızın bir parçası olur. 

Kendi hayatınızı düşünün. Hangi tecrübeler sizi siz yaptı? Yaşadığınız zorluklar, size neleri öğretti? Belki de bu soruların cevabı, sizin kendi "musibetlerinizin" ne kadar değerli olduğunu anlamanızı sağlayacaktır. Unutmayın, her zorluk bir fırsat taşır. Önemli olan, bu fırsatı görüp ondan ders çıkarmaktır.

22 Aralık 2024 Pazar

HAYATIN DERSLERİ

HAYATIN DERSLERİ

Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir…

Giriş

Hiç düşündünüz mü, yaşadığımız zorlukların ve sıkıntıların bize aslında ne kadar büyük dersler verdiğini? "Bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü, bu gerçeği derin bir bilgelikle anlatır. Hayatta bazen karşılaştığımız zorluklar, bize verilen en değerli dersler olabilir. Peki, bu atasözünün anlamını ve önemini nasıl yorumlayabiliriz?

Öncelikle, atalarımız bu sözle bizlere zorlukların öğretici gücünü vurgulamıştır. Bu, yaşamımızda karşılaştığımız zorlukların bize kattığı deneyimlerin, bazen binlerce öğütten daha etkili olduğunu ifade eder. Örneğin, okulda yapılan bir hatanın sonucunda alınan ders, defalarca yapılan uyarılardan daha kalıcı olabilir. Buna ek olarak, zorluklarla yüzleşmek, kişisel gelişimimizi ve olgunluğumuzu artırır.

Özellikle belirtmek gerekir ki, zorluklar ve musibetler, insanın içindeki gücü ve direnci ortaya çıkarır. Zorluklar karşısında gösterilen sabır ve azim, bireyi daha güçlü ve daha bilge biri haline getirir. Unutmayalım ki, hayatın sunduğu her zorluk, aslında birer sınavdır ve bu sınavlar, bizi daha iyi bir insan yapar.

Bir düşünün, hayatınızda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Belki bir başarısızlık, belki de bir kayıp. Ancak, bu zorlukların üstesinden geldikten sonra hissettiğiniz o güç ve kararlılığı hatırlayın. Bu deneyimler, sizin kim olduğunuzu şekillendiren ve sizi daha güçlü kılan anılardır. O anlarda öğrendiğiniz dersler, size binlerce öğüt verilseydi dahi kazanamayacağınız bir bilgelik kazandırmıştır.

Peki, bu zorluklar olmasaydı, şu an kim olurdunuz? Hayatın sunduğu musibetler olmasaydı, bu kadar güçlü ve bilge olabilir miydiniz? Kendimize bu soruları sormak, yaşadığımız zorlukların değerini anlamamıza yardımcı olur.

Sonuç;

Hayatın Dersleri…

Sonuç olarak, "Bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü, hayatın sunduğu zorlukların ve sıkıntıların değerini anlamamızı sağlar. Bu zorluklar, bize sabrı, azmi ve bilgelik kazandırır. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de bu değeri vurgular ve öğrencilerin, karşılaştıkları zorluklardan ders çıkarmalarını teşvik eder. Unutmayalım, her zorluk bir öğretmendir ve bu öğretmenlerin verdiği dersler, bizi daha güçlü ve bilge bir insan yapar. Öyleyse, bir sonraki zorlukla karşılaştığınızda, onu bir fırsat olarak görün ve ondan öğreneceğiniz dersleri kucaklayın.

 

 

HAYATIN SESSİZ UYARISI

 ÖFKEYLE KALKAN ZARARLA OTURUR: HAYATIN SESSİZ UYARISI

Hayatın karmaşasında hepimizin öfkeyle hareket ettiği anlar olmuştur. Peki, bu anların sonunda neler yaşadık? Bir anlık öfke, bir ömre bedel pişmanlıklar doğurabilir mi? “Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü, bu sorunun cevabını derin bir bilgelikle sunar. İnsan ruhunun en güçlü duygularından biri olan öfke, kontrol edilmediğinde hem bireyi hem de çevresini sarıp sarmalayan bir fırtınaya dönüşebilir.

Geçmişten Günümüze Bir Uyarı

Atalarımız, bu sözle bizlere sabrın ve sağduyunun önemini öğütlemiş. Çünkü öfke anında verilen kararlar, çoğu zaman aceleci ve sağlıksız olur. Tıpkı rüzgârın savurduğu bir geminin limanı şaşırması gibi, biz de öfkemizin esiri olduğumuzda hedeflerimizden saparız. Hayatınızda öfkeyle hareket ettiğiniz bir anı düşünün. Geriye dönüp baktığınızda, “Keşke bekleseydim,” dediğiniz anlar olmadı mı?

Öfkenin Bedeli

İnsanın kalbinde biriken öfke, yalnızca onu değil, çevresindekileri de etkiler. Bazen bir kelime, bir bakış ya da bir hareket her şeyi altüst edebilir. Örneğin, bir dostunuzla tartıştığınızda öfkeyle söylediğiniz kırıcı bir söz, belki yılların dostluğunu bir anda yerle bir edebilir. Bu zararı telafi etmek ise bazen imkânsız hale gelir. İşte bu yüzden, “zararla oturmamak” için sakinliği bir erdem olarak benimsemek şarttır.

Sakinliğin Gücü ve Öfkeye Karşı Durmak

Öfkeyle kalkan insan, kontrolsüz bir ateş gibidir. Ancak unutulmamalıdır ki ateşi söndürmenin yolu suyu kullanmaktır; su ise burada sabır ve sağduyudur. Bu durumda insan kendine şu soruyu sormalıdır: “Bu anlık öfke, gerçekten değer mi?” Bu soruyu sormak, çoğu zaman bizi daha akılcı ve sağlıklı bir karar almaya yönlendirir. Öfkemizi kontrol ettiğimizde, hem zihnimiz hem de kalbimiz özgürleşir.

Sonuç: Öfke Fırtınasını Dindirmek

Sonuç olarak, “Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü, bize her zaman bir rehber olmalıdır. Hayatta, öfkenin getirdiği karanlıkla değil, sabrın ve sağduyunun ışığıyla ilerlemek gerekir. Öfkeyi bir fırtına gibi düşünelim; fırtınalar elbet diner, ancak bıraktığı yıkım kalıcı olabilir. Öyleyse bir sonraki öfke anında kendimize şu soruyu soralım: “Bu öfkeyle hareket edersem, sonuçlarına gerçekten katlanabilir miyim?” Belki de bu soruya vereceğimiz cevap, bizleri zararla oturmak yerine, huzurla kalkmaya yönlendirecektir.

 

 

 

 

BİN YILLIK ÇINARIN DİLİNDEN

 BİN YILLIK ÇINARIN DİLİNDEN: BURSA'NIN ŞAHİTLİĞİ

Arkadaşlar, ben Bursa’da bin yıldır kök salan bir çınar ağacıyım. Toprağın derinliklerine uzanan köklerimle bu coğrafyaya bağlandım; dallarımla ise gökyüzüne eriştim. Zamanın akışını, mevsimlerin döngüsünü ve insanlığın öykülerini sessizce izledim. Her yaprağım bir hatıra taşır; her dalım, bu vatanın geçmişine tanıklık eden birer köprü gibidir.

Yüzyılların İzleri: Tarihe Yolculuk

Osmanlı’nın kuruluş yıllarını yaşadım; Fatih Sultan Mehmet’in bu topraklara adım attığını hissettim. Bursa’nın görkemli sarayları yükselirken, şehrin kalbinde ben de yerimi aldım. Gölgemde oynayan çocukların kahkahaları, âşıkların gizli fısıldaşmaları ve bilginlerin derin sohbetleri gövdemde yankılandı. Her biri, geçmişin ruhunu bugünlere taşıyan birer yankıdır.

Acının ve Direnişin Tanığı

Ne yazık ki sadece mutluluğa değil, acıya da şahit oldum. Savaşların, işgallerin ve yitip giden canların izlerini gövdeme kazıdım. İnsanların gözyaşları yapraklarıma fısıldandı; umut arayışları ise rüzgârla dallarımda dolaştı. Ama her seferinde, tıpkı insanlar gibi, yeniden ayağa kalkmayı başardım. Her fırtına beni sarstı, ancak hiçbir zaman yıkılmadım.

Sevginin ve Şefkatin Kucağı

Yıllar boyunca insanların sevgisini derinden hissettim. Bir çocuğun bana sarılması, yaşlı birinin gölgemde huzur bulması, doğayla insan arasındaki o kopmaz bağı anlamama yetti. Beni koruyan ellerin şefkati sayesinde bu topraklara daha sıkı tutundum.

Bugünden Geleceğe

Bugün, dallarımın altında oturan insanlara geçmişi anlatırken, geleceğe dair umutlarımı da dallarımda taşırım. Benim varlığım, doğanın ve insanın nasıl iç içe geçtiğinin bir sembolüdür. Umuyorum ki gelecek nesiller, bu bağın değerini anlayarak doğayı koruyacak ve geçmişin izlerini geleceğe aktaracak.

Bin yıllık bir çınar ağacı olarak şunu söyleyebilirim: Toprağın kokusunda tarih var; rüzgârın uğultusunda umut var. İnsanlar ve doğa, birbirinden kopmayan bir bütün. Bu bağı unutmamak, geçmişten aldığımız güçle geleceği inşa etmenin ilk adımıdır.

Bu yazı, bir çınar ağacının gözünden doğa, tarih ve insan sevgisinin bir araya geldiği anıları dile getirmektedir.

21 Aralık 2024 Cumartesi

ŞEFKAT RUHUMUZU BESLER

 ŞEFKAT VE İNSAN OLMANIN DEĞERİ

‘Şefkatli ol, karşılaştığın herkes zor bir mücadele veriyor.’ Eflatun

Sevgili Arkadaşlar,

Bazen hayat, gördüğümüzden çok daha karmaşıktır. Karşımızdaki insan gülümseyebilir, hatta neşeli görünebilir; ama iç dünyasında belki büyük bir mücadele vermektedir. Bu yüzden birine iyi davranmak, ona şefkat göstermek, sadece bir nezaket değil, aynı zamanda derin bir insanlık göstergesidir. Bugün size, "Şefkatli ol, çünkü karşılaştığın herkes zor bir mücadele veriyor," cümlesinin anlamını birlikte düşünelim.

Şefkat, sevgiyi içinde barındıran bir duygudur. Ama bu, sadece kelimelerle sınırlı değildir; bir bakış, bir el uzatma ya da bir gülümseme ile ortaya çıkabilir. Maarif Eğitim Modeli de tam olarak bunu vurgular: İnsanın sadece bilgisiyle değil, kalbiyle de eğitilmesi gerektiğini.

Maarif modeline göre, bir insanın “erdemli” olması, sahip olduğu bilgi kadar, başkalarına nasıl yaklaştığıyla da ilgilidir. Örneğin, bir arkadaşınız üzüldüğünde, onu teselli etmek ya da zor durumda olan birine yardım etmek, bilgiyi ahlakla birleştirmenin güzel bir örneğidir. Bu sadece bir davranış değil, aynı zamanda insan olmanın özüdür.

Bir düşünün, okula giderken köşede duran yaşlı bir amca ya da sokakta oyun oynayan ama ayakkabıları eski olan bir çocuk gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? Şefkat, bu hissettiğiniz şeydir. Ona yardım etmek istemek, elinizden geleni yapmak ise bu şefkati harekete geçiren davranışlarınızdır.

Şefkat, insanın kalbinde bir tohum gibidir. Büyüyebilmesi için onu sulamak, beslemek gerekir. İşte bunu yapmak için bazı adımlar:

1.     Dinlemek: Bir arkadaşınız konuşmak istiyorsa, onun sözlerini gerçekten dinleyin. Bu, ona verdiğiniz değeri gösterir.

2.     Paylaşmak: Sahip olduklarınızı, ihtiyacı olanlarla paylaşın. Bir kalemi bile paylaşmak bazen büyük bir dostluk kurabilir.

3.     Küçük İyilikler: Sadece bir "günaydın" ya da "teşekkür ederim" demek bile birinin gününü güzelleştirebilir.

Bu dünyada herkesin küçük bir kahramana ihtiyacı vardır. Ve siz, birine iyi davrandığınızda onun kahramanı olabilirsiniz. Şunu unutmayın: Birine gösterdiğiniz şefkat, aslında kendi ruhunuzu da besler.

Sevgiyle ve şefkatle kalın. Unutmayın, bu dünyada şefkatten daha güzel bir şey yok!

 

 

YÜREĞİMİZİ GÜZELLEŞTİRMEK

HER YÜREĞE BİR NAKIŞ GEREK

Giriş;

Hepimiz, kalbimizi ve düşüncelerimizi şekillendiren izler taşırız. Tıpkı bir kumaşın üzerine işlenen nakışlar gibi, yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz de yüreğimizde iz bırakır. İşte bu yüzden, "Her yüreğe bir nakış gerek" deriz. Çünkü her insanın, kalbini güzelleştiren, ona anlam katan, onu zenginleştiren şeylere ihtiyacı vardır.

Sevgi Nakışı:

Her insanın kalbine ilk işlenen nakış sevgidir. Ailemizin, arkadaşlarımızın ve sevdiklerimizin bize gösterdiği sevgi, kalbimizi ısıtır. Sevgi, sadece almayı değil, vermeyi de içerir. Bir arkadaşımıza destek olmak, küçük bir iyilik yapmak ya da güler yüz göstermek, kalbimize işlenen en güzel nakışlardandır.

Bilgi Nakışı:

Öğrendiğimiz her yeni bilgi, kalbimize ve aklımıza işlenen değerli bir nakıştır. Okuduğumuz bir kitap, çözdüğümüz bir problem ya da yeni öğrendiğimiz bir beceri, bizi geliştirir ve hayatta daha güçlü adımlar atmamızı sağlar. Okulda öğrendiğimiz bilgiler de kalbimizi ve zihnimizi şekillendiren önemli nakışlardır.

İyilik Nakışı:

Birine yardım ettiğimizde, hem onun kalbine hem de kendi kalbimize bir iyilik nakışı işleriz. Örneğin, bir arkadaşınız düştüğünde ona yardım etmek ya da birine moral vermek, sizin için küçük ama karşınızdaki kişi için büyük bir mutluluk olabilir. İyilik, yüreğimizde iz bırakır ve bizi daha güzel bir insan yapar.

Sabır Nakışı:

Hayatta her şey istediğimiz gibi gitmez. Bazen sabretmeyi öğrenmek zorunda kalırız. İşte sabır da yüreğimize işlenen önemli bir nakıştır. Sabırlı olmak, zor zamanlarda bizi güçlü kılar ve hedeflerimize ulaşmamızı sağlar. Tıpkı bir nakış işlenirken gösterilen özen gibi, sabır da zamanla güzel sonuçlar doğurur.

Sonuç;

 Yüreğimizi Güzelleştirmek

"Her yüreğe bir nakış gerek" derken, aslında her insanın sevgiye, bilgiye, iyiliğe ve sabra ihtiyacı olduğunu anlatıyoruz. Bu değerlerle süslenen bir yürek, hem kendi hayatını hem de çevresindeki insanların hayatını güzelleştirir.

Unutmayalım, kalplerimize hangi nakışları işlediğimiz, kim olduğumuzu belirler. Gelin, kalplerimizi güzel değerlerle süsleyelim ve hayatımıza anlam katalım. Her zaman iyilik, sevgi ve bilgiyle dolu bir yürekle ilerleyelim. Çünkü güzel nakışlarla süslenmiş bir kalp, dünyayı daha güzel bir yer haline getirir.

 

Bu deneme yazısı, 5. sınıf öğrencilerinin seviyelerine uygun olarak "Her Yüreğe Bir Nakış Gerek" konusunu ele almakta ve Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli ile uyumlu olarak hazırlanmıştır. Umarım faydalı olur!