21 Aralık 2024 Cumartesi

SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN

SU KÜÇÜĞÜN, SÖZ BÜYÜĞÜN 

Giriş;

Hepimizin hayatında büyüklerimizin söylediği öğütler ve bize bıraktığı izler vardır, değil mi? Atasözleri de aynı böyle, geçmişten bugüne bir köprü kurar ve bize yol gösterir. "Su küçüğün, söz büyüğün" atasözü de işte bu değerli köprülerden biridir. Bu söz, büyüklerimize olan saygının ve onların tecrübelerine kulak vermenin önemini anlatırken, küçüklerin de sevgi ve saygı dolu bir ortamda büyümesi gerektiğini vurgular. Gelin bu güzel atasözünün anlamını birlikte inceleyelim ve yaşamımızdaki yerini keşfedelim. 

Atasözünün Anlamı:

"Su küçüğün, söz büyüğün" atasözü, bir yandan küçüklerin sevgi ve ilgiye, diğer yandan büyüklerin sözlerine ve tecrübelerine saygı duyulması gerektiğini ifade eder. Bu söz, aile içinde, okulda ve toplumda herkesin bir görev ve sorumluluğu olduğunu hatırlatır. Küçükler büyüklere saygı gösterir, büyükler ise bilgeliğiyle gençlere rehber olur. Bu, hem bireylerin hem de toplumun huzur içinde yaşamasını sağlar. 

Bu Değerin Hayatımızdaki Yeri:

1.     Aile İçi İlişkiler: Evde bir düşünelim: Büyüklerimiz bizden bir bardak su istediğinde hemen koşup getirmek, onların yüzünde bir tebessüm oluşturur. Su getirmek sadece bir görev değil, aynı zamanda sevgimizi gösteren küçük bir jesttir. Babaannemin her akşam bana, "Söz büyüğündür, ama sevgi hepimizin" dediğini hatırlıyorum. Onun bu sıcak sözleri, benim için hep bir rehber olmuştur. 

2.     Okulda Saygı: Okulda öğretmenlerimizin söylediklerine dikkatlice kulak vermek, onların verdiği bilgiden en iyi şekilde faydalanmamızı sağlar. Bir öğretmenin deneyimleri ve bilgisi, öğrencileri için bir hazine gibidir. Bir gün öğretmenimiz, "Büyüklere saygı, bilgiyi anlamanın ilk adımıdır," demişti. O günden beri onun her sözünü dikkatle dinlerim ve bu beni hem daha iyi bir öğrenci hem de daha bilinçli bir birey yapıyor. 

3.     Toplumdaki Yansımalar: Toplumda yaşça büyüklerin tecrübelerinden faydalanmak ve onların fikirlerine değer vermek, hem kendimize hem de çevremize olan saygımızı gösterir. Örneğin, bir komşumuz olan Ali Amca, çocukluğunda yaşadığı zor zamanları anlatırdı. Onun anlattıklarını dinlerken geçmişten ne kadar çok ders çıkarabileceğimizi fark ederdim. 

Bu Değeri Nasıl Geliştirebiliriz? 

1.     Dinlemeyi Öğrenmek: Büyüklere kulak vermek, hem saygının hem de öğrenmenin bir yoludur. Babamın öğütlerini dinlerken, onun hayat tecrübelerinden ne kadar çok şey öğrenebileceğimi fark ettim. Dinlemek sadece kulaklarla değil, kalple yapılır. 

2.     Saygılı Olmak:  Saygı, insanların birbirine olan sevgisini ve bağlılığını güçlendirir. Dedeme duyduğum saygı, onun bana olan güvenini artırdı ve bizim aramızdaki bağı daha da kuvvetlendirdi. 

3. Küçüklere Örnek Olmak: Büyükler küçüklerin örnek aldığı kişilerdir. Bir gün küçük kuzenime kitap okurken, bana dönüp "Senin gibi okumayı çok istiyorum" demesi beni çok mutlu etmişti. Örnek olmak, sadece sözlerle değil, davranışlarla da olur. 

Sonuç;

"Su küçüğün, söz büyüğün" atasözü, ailede, okulda ve toplumda hepimize bir ders verir: Küçükler sevgiyle büyür, büyükler tecrübeleriyle yön gösterir. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, bu değerleri benimseyerek öğrencilerin saygı, sevgi ve sorumluluk bilinciyle yetişmesini hedefler. Unutmayalım ki, büyüklere saygı göstermek, bizlere hayat boyu yol gösterecek bir ışık bırakır. Siz de çevrenizdeki büyüklerin sözlerine kulak verin ve küçüklere sevgiyle yaklaşın. Böylece hem kendiniz hem de çevreniz için daha güzel bir dünya kurabilirsiniz. 

20 Aralık 2024 Cuma

VATANINI EN ÇOK SEVEN GÖREVİNİ EN İYİ YAPANDIR

 

VATANINI EN ÇOK SEVEN GÖREVİNİ EN İYİ YAPANDIR 

Giriş;

Vatan sevgisi, insanın yüreğinde hissettiği en güçlü duygulardan biridir. Doğduğumuz, büyüdüğümüz ve hayatımızı kurduğumuz bu topraklara olan sevgimiz, sadece sözlerimizle değil, yaptıklarımızla da gösterilmelidir. "Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır" atasözü, bu anlayışı en güzel şekilde ifade eder. Herkesin görevi farklı olabilir ama bu görevleri en iyi şekilde yerine getirmek, hem kendimize hem de vatanımıza olan borcumuzdur. Bu denemede, atasözünün anlamını, bu anlayışın günlük hayatta nasıl uygulanabileceğini ve vatan sevgisinin önemini örneklerle anlatacağım. 

Atasözünün Anlamı:

"Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır" atasözü, vatan sevgisinin sözlerden çok eylemlerle gösterilmesi gerektiğini anlatır. Bu, her bireyin kendi işini en iyi şekilde yapmasıyla ortaya çıkar. Örneğin, bir doktor hastalarına en iyi şekilde bakarsa, bir çiftçi tarlasını özenle ekip biçerse veya bir öğrenci derslerine çalışıp geleceğine yatırım yaparsa, hepsi bu sevginin birer ifadesi olur. Sözlerimiz kadar çabalarımız da vatanımıza olan sevgimizi yansıtır. 

Görev Bilinci ve Vatan Sevgisi:

1.     İşini İyi Yapmak: Her insanın farklı bir görevi vardır ve bu görevleri yerine getirmek, topluma katkıda bulunmanın en temel yoludur. Örneğin, bir öğretmenin en büyük görevi, öğrencilerini geleceğe hazırlamaktır. Öğretmeni Sevda Hanım, sınıfında sadece ders anlatmakla kalmaz, öğrencilerine insan olmanın değerlerini de öğretir. Onun emekleri sayesinde öğrencileri hem başarılı bireyler olur hem de vatanını seven insanlar olarak yetişir. 

2.     Sorumluluk Bilinci: Vatan sevgisi, büyük işlerden değil, küçük sorumlulukları yerine getirmekten başlar. Örneğin, çevremizi temiz tutmak basit bir davranış gibi görünebilir ama bu, aslında topluma ve doğaya olan saygımızın bir göstergesidir. Mustafa Amca, mahallesindeki çöpleri toplayıp çocukların oyun alanlarını temizlerken sadece mahalle sakinlerine değil, tüm topluma örnek olur. 

3.     Topluma Katkı Sağlamak: Vatan sevgisi, sadece kendimizi değil, başkalarını da düşünmeyi gerektirir. Ayşe Teyze, mahalledeki ihtiyaç sahibi ailelere yemek yaparak destek olur. Bu, onun topluma olan sevgisini ve vatanına katkı sağlama isteğini gösterir. Küçük gibi görünen bu davranış, aslında kocaman bir yüreği ve güçlü bir vatan sevgisini temsil eder. 

4.     Eğitim ve Gelişim: Bir ülkenin gelişmesi, bilinçli bireylerin sayısının artmasıyla mümkündür. Ali, bir köy okulunda okuyan bir öğrencidir. Gün boyunca derslerine sıkı sıkıya çalışır, öğretmenlerinin verdiği ödevleri özenle yapar. Onun amacı, bir gün doktor olup köyündeki insanlara sağlık hizmeti sunmaktır. Ali’nin bu çabası, hem ailesine hem de vatanına olan sevgisinin bir göstergesidir. 

Vatan Sevgisinin Önemi: 

1.     Milli Birlik ve Beraberlik: Vatan sevgisi, insanları bir araya getirir ve toplumda birlik duygusunu güçlendirir. Bir mahalledeki komşuların dayanışması ya da bir okulun öğrencilerinin birlikte projeler üretmesi, bu sevginin küçük ama anlamlı örneklerindendir. 

2.     Gelecek Nesillere İlham Vermek: Vatanını seven bir birey, çevresindekilere örnek olur ve bu değerleri gelecek nesillere aktarır. Dedesinin anlattığı Kurtuluş Savaşı hikâyelerinden etkilenen Zeynep, tarih öğretmeni olmayı hayal eder. Onun amacı, öğrencilerine bu hikâyelerle vatan sevgisini aşılamaktır. 

3.     Toplumsal Gelişim:  Her birey işini en iyi şekilde yaptığında, ülkenin genel refah seviyesi artar. Tarlasında en iyi ürünleri yetiştiren çiftçi, marketlerde taze meyve ve sebze olmasını sağlar. Bu, hem bireysel hem de toplumsal bir başarıdır. 

Sonuç; 

"Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır" atasözü, hepimize önemli bir mesaj verir: Vatan sevgisi, sadece kalbimizde taşıdığımız bir duygu değil, aynı zamanda sorumluluklarımızı yerine getirmek için verdiğimiz bir çabadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de bu anlayışı destekleyerek öğrencilerin görev bilinciyle hareket etmelerini hedefler. Unutmayın, vatan sevgisi küçük ya da büyük fark etmeden her işte gösterilebilir. Siz de kendi görevinizi en iyi şekilde yaparak, vatanınıza olan sevginizi kanıtlayabilirsiniz.

EN MUTLU OLDUĞUNUZ YER NERESİDİR

 

En Mutlu Olduğunuz Yer Neresidir?

Giriş;

Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, öğrencilerin hem akademik başarılarını hem de sosyal becerilerini geliştiren bir yaklaşımdır. Bu modelin felsefesi, bireylerin yalnızca bilgiyle değil, aynı zamanda hayatın anlamını keşfederek mutluluğu bulmaları gerektiği üzerine kuruludur. Peki, sizin en mutlu olduğunuz yer neresi? Bu sorunun cevabı, aslında yaşamımızdaki mutluluk kaynaklarını anlamamıza yardımcı olabilir. Şimdi, hep birlikte bu soruya bir yanıt arayalım. 

En Mutlu Olduğunuz Yer Neresidir? 

Herkesin kendini en huzurlu ve mutlu hissettiği yer farklıdır. Kimileri için bu yer bir sahil kenarı, kimileri için okulda sevdiği arkadaşlarıyla birlikte olduğu anlar olabilir. Benim en mutlu olduğum yer, annemin köydeki bahçesidir. Orada, kuş sesleri eşliğinde kitap okumak, taze meyve ağaçlarının altında oyun oynamak beni her zaman mutlu eder. Bu bahçe, bana doğanın sunduğu huzuru ve ailemin sevgisini bir arada hissettirdiği için özeldir. 

Neden Bu Yer Sizin İçin Özel?

En mutlu olduğum yerin bu kadar anlamlı olmasının birkaç nedeni var: 

1.     Doğanın Huzuru: Anneannemin bahçesi, ağaçlar, çiçekler ve kuş sesleriyle doludur. Burada nefes almak bile insanı mutlu hissettirir. Doğanın içinde olmak, hem bedenimi hem de ruhumu dinlendirir. 

2.     Aile Bağları: Anneannemle vakit geçirmek, onun anlattığı hikâyeleri dinlemek ve birlikte yemek hazırlamak bu bahçeyi daha da özel kılar. Onun sevgisi ve ilgisi, bana her zaman kendimi güvende hissettirir. 

3.     Unutulmaz Anılar: Küçüklüğümden beri bu bahçede oynadığım oyunlar, meyve topladığım zamanlar ve ailecek yapılan kahvaltılar, burayı unutulmaz kılar. 

4.     Özgürlük Hissi: Bahçede koşup oynarken, kendimi özgür ve sınırsız hissederim. Bu his, beni her seferinde mutlu eder. 

Mutluluğun Önemi:

Mutluluk, yaşamımızın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de bireylerin hayatlarında mutluluğun ve huzurun önemini anlamalarını teşvik eder. İşte mutluluğun neden bu kadar önemli olduğuna dair birkaç nokta: 

1.     Sağlık: Mutlu olduğumuzda, bedenimiz ve zihnimiz daha sağlıklı olur. Bu, bizi hastalıklardan korur ve enerjik hissettirir. 

2.     Başarı: Mutluluk, insanın motivasyonunu artırır. Ders çalışırken mutlu olan bir öğrenci, daha kolay öğrenir ve başarıya ulaşır. 

3.     İlişkiler: Mutlu insanlar, çevresindekilere de pozitif bir enerji yayar. Bu da onların daha sağlam ve anlamlı ilişkiler kurmasını sağlar. 

4.     Yaşamdan Zevk Almak: Mutluluk, hayatı daha anlamlı ve değerli kılar. İnsan, mutlu olduğunda küçük şeylerden bile keyif almayı öğrenir. 

Mutluluğu Artırmak İçin Neler Yapabiliriz? 

1.     Doğayı Keşfetmek: Doğada vakit geçirerek, stresimizi azaltabilir ve huzur bulabiliriz. 

2.     Şükran Duygusu: Sahip olduklarımız için şükretmek, mutluluğun kapısını aralar. 

3.     Aile ve Arkadaşlarla Vakit Geçirmek: Sevdiklerimizle zaman geçirmek, bizi her zaman mutlu eder. 

4.     Hayaller Kurmak ve Hedefler Belirlemek: Kendimize hedefler koyarak, hayatta bir amaç bulabiliriz. 

Sonuç;

En mutlu olduğumuz yer, yalnızca fiziksel bir mekân değildir; aynı zamanda hissettiğimiz duyguların bir yansımasıdır. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, öğrencilerin mutluluğun ne kadar değerli olduğunu anlamalarını ve kendi hayatlarında bu değeri bulmalarını amaçlar. Siz de kendinize huzur ve mutluluk veren yerleri keşfedin ve bu anların tadını çıkarın. Unutmayın, mutluluk her zaman bizimle, sadece fark etmemiz yeterli.

ACEM ASAF YILDIRIM

 ACEM ASAF YILDIRIM

"Ancak bedel ödeyenlerin gerçek bir hikâyesi vardır ve sadece hikâyesi olanların kalıcı olması mümkündür"

Kişisel Bilgiler:

- Doğum Yeri: Muş Malazgirt

- Eğitim:

  - İlköğretim: Malazgirt

  - Lise: İstanbul Bağcılar Dr. Kemal Naci Ekşi Anadolu Lisesi

  - Lisans: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı

  - Yüksek Lisans: İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi

Mesleki Deneyim:

Acem Asaf Yıldırım, Türkçe Öğretmeni olarak eğitim sistemimize katılmış ve çeşitli okullarda idarecilik yapmıştır. İlköğretim, ortaokul ve lise türündeki okullarda idarecilik görevlerinde bulunmuş, Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen yarışmalarda jüri olarak görev almıştır. Yurt dışı eğitim müfredatlarını incelemek üzere birçok eğitim programına katılmıştır.

Diğer Çalışmalar:

- YouTube: Eğitimle ilgili içerikler ve çeşitli konularda videolar paylaşmaktadır.

- Muşlu Bürokrat ve Akademisyenler Platformu: Yönetim kurulu üyesi

- İstanbul Muşlular Derneği: Yönetim kurulu üyesi

Özellikleri:

Acem Asaf Yıldırım, işini severek yapan, detayları önemseyen bir eğitimcidir. İnsan ilişkileri konusunda esnek olmanın verimliliğe katkı sağladığını sıklıkla tecrübe etmiş, eğitimde fikir geliştirmenin ve yaratıcı olmanın önemine inanmıştır. Sık sık not aldığı taze fikirlerini bulunduğu kurumda katkıda bulunmak için kullanır. Eğitim yönetimi, insanların hayatlarında ne yapmak istediklerini ve onları mutlu eden şeyleri bulmalarıyla ilgilidir. Sabırlı ve hedefe yönelik çalışmanın önemine dikkat çeker.

Blog Yazarlığı:

Acem Asaf Yıldırım, kişisel bloğunda edebiyat, eğitim ve ahlak konularında çeşitli yazılar paylaşmaktadır. Özellikle öğrencilere yönelik kitap değerlendirme soruları ve ahlaki öğütler sunmaktadır. 23 Ekim 2024 tarihinde yayımladığı bir yazıda, Selda Yaşar'ın "Susuz Çağın Çocukları" kitabı için detaylı değerlendirme soruları hazırlamıştır. Mayıs 2018'de yayımladığı bir yazıda ise Ali Fuad Başgil'den alıntılar yaparak çalışma disiplini, ahlak ve sosyal yaşama dair önemli tavsiyeler sunmuştur.

Sosyal Medya:

Acem Asaf Yıldırım, sosyal medyada da aktif bir kişidir ve Twitter'da "@mustafaahmet3" kullanıcı adıyla paylaşımlarda bulunmaktadır. Profilinde, "Ancak bedel ödeyenlerin gerçek bir hikayesi vardır ve sadece hikayesi olanların kalıcı olması mümkündür" ifadesi yer almaktadır.

Eğitimdeki Felsefesi:

Acem Asaf Yıldırım, eğitim ve öğretim süreçlerine katkıları ile tanınmaktadır. Kendisi, çocukların eğitimi ve gelişimi konusunda aktif çalışmalar yürütmektedir. İşini severek yapan ve detayları çok önemseyen Yıldırım, yeni şeyler öğrenmeyi ve yeteneklerini geliştirmeyi çok önemser. Bu amaçla insan ilişkilerinin öğreticiliğinden faydalanmayı gerektiğini düşünmektedir. Ekibindeki insanlarla bilgi alışverişinde bulunmanın, eğitimde fikir geliştirmenin ve yaratıcı olmanın önemine dikkat çeker.

Sonuç;

Acem Asaf Yıldırım, eğitim camiasında aktif rol alan, çeşitli platformlarda bilgi ve deneyimlerini paylaşan bir eğitimci olarak tanınmaktadır. Eğitim ve öğretim süreçlerine katkıları ile öne çıkan Yıldırım, çocukların eğitimi ve gelişimi konusunda çalışmalar yürütmektedir. Kendisi, eğitim alanında fark yaratmak ve öğrencilere ilham vermek için çaba gösteren bir eğitimcidir. Hayat yolculuğunda sabırlı ve hedefe yönelik çalışmanın önemine dikkat çeker, ne istenildiğine net bir şekilde karar vererek yola çıkmanın adaylara zaman kazandıracağını vurgular.

İYİ İNSANLARIN ETKİSİ

 İNSAN İNSANIN GÖLGESİNDE YETİŞİR

İyi İnsanların Etkisi…

"İnsan insanın gölgesinde yetişir" Gölgesinde insanların yetiştiği kişi “iyi insan”dır. Kötülerin gölgesi olmaz... Mustafa KUTLU

Giriş

Bir insanın gelişiminde, çevresindeki kişilerin etkisi tartışmasız bir gerçektir. "İnsan insanın gölgesinde yetişir" sözü, bu etkileyici gerçeği özetler. Bizler, çevremizdeki insanların davranışlarından öğrenir, onların varlığından ilham alırız. Hele ki iyi insanların gölgesinde yetişmek, bireylerin hem ruhsal hem de sosyal gelişimini olumlu yönde etkiler. Bu yazıda, iyi insanların etkisini, kötü davranışlardan uzak durmanın önemini ve iyi bir insan olmak için atılabilecek adımları ele alacağız.

İyi İnsan Kimdir?

İyi insan, sadece kendi mutluluğunu düşünmeyen, başkalarının iyiliği için çaba gösteren kişidir. Bu, onun çevresindeki insanları olumlu etkileyen anahtardır. Dürüstlük, yardımseverlik, nezaket ve empati, iyi insanların öne çıkan özelliklerindendir. Örneğin, bir arkadaşınızın zor bir zamanında yanında olmak veya sokakta yardıma ihtiyacı olan bir yaşlıya destek vermek, bu özelliklerin somut yansımalarıdır.

İyi İnsanların Etkisi

İyi insanların etkisi sadece bireylerle sınırlı kalmaz, toplum genelinde olumlu bir değişim yaratır. İşte ışığıyla çevresini aydınlatan iyi insanın etkileri:

1. Örnek Olmak: İyi insanların olumlu davranışları, çevrelerindeki bireyler için birer örnek niteliğindedir. Saygılı, hoşgörülü ve dürüst tutumlar, diğer insanları da bu davranışları benimsemeye teşvik eder.

2. Destek Olmak: Bir insanın zor zamanlarında yanında olmak, ona moral verir ve ayakta kalması için gerekli gücü toplamasını sağlar. İyi insanlar, yardım eli uzatarak çevrelerindeki bireylerin daha özgüvenli ve mutlu hissetmesini sağlar.

3. Toplumsal Dayanışma: İyi insanların varlığı, toplumsal dayanışmayı güçlendirir. Birbirine destek olan insanlar, dayanışma ruhuyla daha sağlam bir toplum yapısı oluştururlar.

Kötülerin Gölgesi Olmaz

Kötü davranışların yayıldığı bir ortam, insanlar arasında güvensizlik ve ayrılıkları beraberinde getirir. Kötü insanların gölgesi olmaz çünkü onların davranışları, kimseye ilham vermez. Bencillik, yalancılık ve kaba davranışlar, toplumda dönüşüm yaratacak bir değer taşımaz. Aksine, insanların bir araya gelmesini zorlaştırır ve toplumu zayıflatır.

İyi Bir İnsan Olmak İçin Neler Yapabiliriz?

Her birimiz iyi bir insan olmak ve bu dönüşümün bir parçası haline gelmek için şu adımları atabiliriz:

1. Dürüst Olmak: Her zaman doğruyu söylemek, çevremizde güven duygusu yaratır.

2. Yardımsever Olmak: Çevremizdeki insanlara yardım etmek, toplumu daha dayanışmacı hale getirir.

3. Nazik ve Saygılı Olmak: Sözlerimizde ve davranışlarımızda nazik olmak, insanlar arasındaki bağları güçlendirir.

4. Empati Kurmak: Başkalarının hislerini anlamaya çalışmak, sevgi ve anlayışı artırır.

5. Örnek Olmak: Olumlu davranışlarımızla başkalarına ilham verebiliriz.

Sonuç;

"İnsan insanın gölgesinde yetişir" sözü, bireylerin çevresinden aldığı etkilerin önemini vurgular. İyi insanlar, sahip oldukları değerlerle çevrelerine ilham vererek toplumu daha güçlü ve huzurlu hale getirir. Bizler de dürüst, yardımsever, nazik ve empati dolu bireyler olarak bu zincirin bir halkası olabiliriz. Unutmayalım ki her bir iyi davranış, daha ışıklı bir geleceğin kapılarını aralar.

Bu deneme yazısı, 5. sınıf öğrencilerinin seviyelerine uygun olarak "İnsan İnsanın Gölgesinde Yetişir" konusunu ele almakta ve Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli ile uyumlu olarak hazırlanmıştır.

19 Aralık 2024 Perşembe

ARKADAŞLIK VE DAYANIŞMA

 BİR EL BİR ELİ YIKAR, İKİ EL BİR YÜZÜ YIKAR

Hepimizin hayatında bazı işler tek başımıza yapamadığımız zamanlar olmuştur, değil mi? Mesela, elinizi yıkamak için diğer elinize ihtiyacınız vardır. Ama iki eliniz bir araya geldiğinde, yüzünüzü bile kolayca yıkayabilirsiniz. İşte "Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar" atasözü, bu durumu anlatır. Bu söz bize, yardımlaşmanın ve birlikte çalışmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir. 

Hayatta her şey, sadece kendi çabamızla olmaz. Bazen arkadaşlarımızın, ailemizin ya da öğretmenlerimizin desteğine ihtiyaç duyarız. Bu, bizi güçsüz değil, aksine daha güçlü yapar. Çünkü birlikte hareket ettiğimizde, işler hem daha hızlı hem de daha güzel olur. 

Birlikte Çalışmanın Gücü: 

Derslerde, grup çalışmaları yaptığımızda bunu daha iyi anlarız. Örneğin, öğretmenimiz bize bir proje verdiğinde, herkes kendi fikrini ortaya koyar ve birbirimize yardım ederiz. Böylece hem daha yaratıcı işler çıkarırız hem de birbirimizden yeni şeyler öğreniriz. 

Aynı şey oyun oynarken de geçerlidir. Tek başına oynanan bir oyunda eğlenmek güzel olsa da, takım arkadaşlarımızla oynadığımızda hem daha çok eğleniriz hem de kazanma şansımız artar. İşte bu yüzden, yardımlaşmak ve birlikte hareket etmek sadece işimizi kolaylaştırmaz, aynı zamanda bizi mutlu eder. 

Arkadaşlık ve Dayanışma:

Yardımlaşmak sadece işlerimizi kolaylaştırmak için değildir. Aynı zamanda arkadaşlık bağlarını güçlendirir. Mesela bir arkadaşınız size yardım ettiğinde, aranızdaki güven ve sevgi artar. Siz de başka bir zaman ona yardım ederek bu güzel bağı sürdürürsünüz. 

Bu atasözü, büyüklerimizin de sıkça yaptığı bir şeyi hatırlatır: Doğal afetlerde, örneğin bir deprem olduğunda, insanlar bir araya gelir ve birbirlerine yardım eder. Bu yardımlar sayesinde zorluklar daha kolay aşılır. Küçükken oyuncaklarımızı nasıl paylaşıyorsak, büyüdüğümüzde de sahip olduğumuz imkânları başkalarıyla paylaşmalıyız. 

Sevgi ve Anlayış:

Birine yardım ettiğinizde, sadece onun işini kolaylaştırmazsınız; aynı zamanda onun mutlu olmasını sağlarsınız. Mutluluk bulaşıcıdır! Siz birine yardım ettiğinizde, o da başka birine yardım etmek ister. Böylece dünya, sevgiyle dolup taşar. 

Bu, sadece yardım etmekle sınırlı değil. Sevgiyle birine destek olduğunuzda, o kişi kendini daha güçlü hisseder. Aynı şekilde, siz de birine yardım ederken kendinizi iyi hissedersiniz. Çünkü yardımlaşmak, sadece el ele değil, aynı zamanda kalpten kalbe bir bağ kurmaktır. 

Sonuç; 

"Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar" atasözü, yardımlaşmanın ve birlikte çalışmanın ne kadar değerli olduğunu anlatıyor. Hayatta hepimiz zaman zaman yardıma ihtiyaç duyarız. Bunu unutmamalı ve her fırsatta birbirimize destek olmalıyız. Çünkü birlikte çalıştığımızda, işler daha kolay ve keyifli hale gelir. 

Sevgili arkadaşlar, bugün siz de birine yardım ederek bu güzel zincirin bir parçası olabilir misiniz? Unutmayın, iki el bir yüzü yıkıyorsa, birçok el bir dünyayı değiştirebilir. 

 

KALPLER ARASINDAKİ BAĞ

KALP KALBE KARŞIDIR: SEVGİ VE ANLAYIŞIN GÜCÜ 

Acem Asaf YILDIRIM

Sevgi ve anlayış...

Bu iki kelime, insanların hayatına yön veren en güzel duygulardır. Düşünüyorum da, sevgisiz bir dünya ne kadar soğuk olurdu, değil mi? Hani bazen biri size içten bir gülümsemeyle "Nasılsın?" der ya, işte o an kalpler arasında bir bağ kurulur. İnsanların birbirine duyduğu sevgi ve anlayış, tıpkı "kalp kalbe karşıdır" ifadesinde olduğu gibi, karşılıklı bir titreşim gibidir. Bu titreşim, ilişkileri güçlendirir ve bizi daha iyi bir insan yapar. 

Sevgi ve Anlayış: İnsanı İnsan Yapan Değerler 

Sevgi, birinin yanında kendinizi güvende hissetmenizi sağlayan o sıcak duygudur. Anlayış ise, karşınızdaki insanın hislerini anlamaya çalışmak... Ne zaman biri beni içtenlikle dinlese, o kişiye daha çok bağlanırım. Çünkü bir insanın sizi anlamaya çalışması, sevgi ve anlayışın en güzel ifadesidir. 

Bir gün, bir arkadaşımın üzgün olduğunu fark ettim. Yanına gidip sadece "Her şey yolunda mı?" diye sordum. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı ve "Sadece bunu sorman bile yeter" dedi. O an anladım ki, bazen büyük şeyler yapmaya gerek yok. Küçük bir ilgi bile, kalpten kalbe köprü kurmaya yetiyor. 

Neden Sevgi ve Anlayış Bu Kadar Önemli?

İnsanların birbirine duyduğu sevgi ve anlayış, sadece ilişkileri değil, hayatın tamamını güzelleştirir. Sevgi dolu bir insan, çevresindekilere huzur ve mutluluk verir. Anlayışlı biri ise, çatışmaları çözer, barışı sağlar. 

Bir düşünün, en son ne zaman biri sizi gerçekten anladı? Ve siz, ne zaman birine destek oldunuz? İşte bu anlar, hayatımızdaki en anlamlı bağları kurar. 

Sevgi ve Anlayışı Nasıl Geliştirebiliriz?

Her zaman sevgi dolu ve anlayışlı olmak kolay değil, bunu kabul ediyorum. Ama ufak adımlarla başlayabiliriz: 

1.      Dinlemek: Çoğu zaman konuşuruz ama dinlemeyi unuturuz. Biriyle konuşurken gerçekten onu dinlemeyi denediniz mi? İnanın, insanlar anlaşıldığını hissettiğinde, sevgi kendiliğinden doğar. 

2.      Empati Kurmak: Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koymak... Bu, bir insanın en güçlü yeteneklerinden biridir. Onun ne hissettiğini anlamaya çalışmak, sevgi ve anlayışı artırır. 

3.      Nazik Olmak: Gülümsemek, teşekkür etmek veya nazik bir söz söylemek... Bunlar küçük gibi görünse de, ilişkilerimizi büyük ölçüde güçlendirir. 

4.      Destek Olmak: Bazen bir omuz olmak, bazen de sadece bir "Ben buradayım" demek, sevginin en güzel ifadelerindendir. 

5.      Minnettar Olmak: İnsanların hayatınıza kattığı güzellikler için teşekkür etmeyi unutmayın. Minnettarlık, sevgiyi besleyen bir duygudur. 

Sonuç: Kalpler Arasındaki Bağ; 

"Kalp kalbe karşıdır" derler. Gerçekten de öyle değil mi? Sevgi dolu bir bakış, anlayışlı bir söz, iki insan arasında görünmez ama güçlü bir bağ oluşturur. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de işte bu değerleri öğrencilerde geliştirmeyi hedefliyor. 

Şimdi sizden bir şey isteyeceğim: Bugün birine sevgi dolu bir söz söyleyin ya da onun duygularını anlamaya çalışın. Belki bir "Teşekkür ederim" veya "Seni anlıyorum" demekle başlayabilirsiniz. Göreceksiniz, kalpten kalbe bir yol açılacak. 

Unutmayın, sevgi ve anlayış, hayatı güzelleştiren en güçlü duygulardır.

 Her zaman sevgiyle kalın ve kalplerinizi birbirine açmayı ihmal etmeyin.