18 Ocak 2025 Cumartesi

MAARİF EĞİTİM MODELİ VE DEĞERLERİMİZ

  EKSİLEN EKSİLENE

Hayat, insanın insanla tamamlandığı bir yolculuktur. Üsküplü Şair'in, "İnsan insanı; ya tamamlayamadı, ya da tam anlayamadı... Eksilen eksilene." sözü, bizlere insan ilişkilerinin ne kadar derin ve hassas olduğunu hatırlatır. Peki, biz insanlar birbirimizi ne kadar anlayabiliyor ya da tamamlayabiliyoruz?

Anlamak ve Tamamlamak

Her insan, farklı duygular, düşünceler ve hayaller taşır. Karşımızdakini anlamak, onun duygularına ve düşüncelerine kulak vermekle başlar. Empati kurduğumuzda, karşımızdaki kişinin hislerini paylaşır ve onu daha iyi anlarız. Ama bazen dinlemeyi unutuyoruz, anlamaktan uzaklaşıyoruz. Bu da insanlar arasındaki bağı zayıflatıyor. Anlamak, sadece kelimelerin ötesine geçmek, karşımızdakinin ruhuna dokunmak demektir. Bu, insan olmanın en önemli ve en zor yanlarından biridir.

Eksiklik ve Tamamlanma

Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hepimizin eksik yanları vardır. Bu eksiklikler, başkalarıyla olan ilişkilerimizde tamamlanabilir. Bir arkadaşın bir diğerinin eksiğini tamamlaması, bir ailenin bireylerinin birbirine destek olması bu yüzdendir. Birlikte olduğumuzda, eksik yanlarımız bütünlenir, daha güçlü oluruz. Eksikliklerimizi kabul etmek, kendimizi ve başkalarını daha iyi anlamamızı sağlar. Kendi zayıflıklarımızı kabul ettiğimizde, başkalarının zayıflıklarına karşı daha hoşgörülü oluruz.

Empati ve Sevgiyle Yaklaşmak

Karşımızdakini anlamanın yolu duygudaşlık kurmaktan ve sevgiyle yaklaşmaktan geçer. Birini sadece dinlemek değil, onun hislerini anlamaya çalışmak gerekir. Sevgi ve anlayışla yaklaştığımızda, insanlar arasındaki kopukluklar azalır ve daha sıkı bağlar kurarız. Empati, karşımızdaki kişinin ayakkabılarıyla yürümek demektir. Onun dünyasını, korkularını, sevinçlerini, acılarını hissetmektir. Sevgi ise bu duyguları kabul etmek ve destek olmaktır. Sevgi ve duygudaşlık, insan ilişkilerinin temel taşlarıdır.

Birlikte Daha Güçlüyüz

Eksikliklerimizi kabul edip birbirimizi tamamladığımızda, daha sağlam bir toplum oluruz. Dayanışma ve yardımlaşma, hem birey olarak hem de toplum olarak bizi ileri taşır. Birlikte hareket etmek, sorunları daha kolay aşmanın anahtarıdır. Birlikte güçlenmek, toplumsal sorunların üstesinden gelmek ve daha adil bir dünya inşa etmek için elzemdir. Dayanışma ruhu, bireylerin yalnızca kendilerini düşünmek yerine, toplumsal fayda için çaba göstermelerini sağlar.

Maarif Modeli ve Değerlerimiz

Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, bireylerin kendini tanımasını, duygudaşlık ve hoşgörü gibi insani değerleri benimsemesini ve topluma faydalı bireyler olmasını hedefler. Bu model, bireylerin sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyerek insanı insan yapan değerleri ön plana çıkarır. Birbirimizi anlamak ve tamamlamak, bu modelin temel prensiplerinden biridir. Dayanışma, yardımlaşma ve sevgiyle hareket etmek, hem bireysel başarımızı hem de toplumun ilerlemesini sağlar. Maarif Eğitim Modeli, insanı merkeze alarak, onun duygusal ve sosyal gelişimini en az akademik başarı kadar önemser. Öğrencilere duygudaşlık, sevgi, hoşgörü gibi değerleri kazandırarak, onları geleceğin bilinçli ve duyarlı bireyleri olarak yetiştirmeyi amaçlar.

Sonuç

Üsküplü Şair'in dediği gibi, eksildikçe eksilmemek için birbirimizi anlamaya ve tamamlamaya çalışmalıyız. Sevgi, empati ve dayanışmayla daha güçlü bir gelecek kurabiliriz. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli'nin de vurguladığı gibi, insanı insan yapan değerleri benimseyerek toplumsal birlikteliği sağlayabiliriz. Unutmayalım, insan insanı anlayabildiği ve tamamlayabildiği kadar insandır. Birbirimize destek olarak, eksikliklerimizi tamamlayarak ve birlikte hareket ederek, daha adil, daha anlayışlı ve daha güçlü bir toplum inşa edebiliriz.

17 Ocak 2025 Cuma

KARNE GÜNÜ

 KARNE GÜNÜ

Öğrenciler ve Ebeveynler İçin Kapsamlı Rehber

Bugün, 2024-2025 eğitim öğretim yılının ilk yarısını başarıyla tamamlamış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Bu süreçte elde edilen başarıların arkasında öğrencilerimizin gayreti, öğretmenlerimizin özverisi ve velilerimizin desteği yer alıyor. Hepinizi çaba ve başarılarınızdan dolayı gönülden tebrik ediyorum.

Eğitim, fedakârlık ve azim gerektiren kutsal bir görevdir. Sizler, bu bilinçle çalışmalarınıza devam ediyor, öğretmenlerimiz sizlere rehberlik ediyor ve geleceğin güçlü nesilleri olmanız için büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Tatil dönemi, hem geçmiş dönemin değerlendirmesini yapmak hem de kendimizi yenilemek adına önemli bir fırsattır. Bakanlığımızın sizler için geliştirdiği EBA platformu, akademik ve kişisel gelişiminize katkı sağlayacak içeriklerle zenginleştirilmiştir. Bu dijital ortamdan yararlanarak kendinizi daha da geliştireceğinize inanıyorum.

"Türkiye Yüzyılı" vizyonu ile çıktığımız eğitim yolculuğunda, ahlaklı, erdemli, kendi medeniyet dünyasına derinlemesine vâkıf, dünyayı iyi tanıyan ve her alanda çığır açıcı öncü kuşaklar yetiştirmek en büyük gayemizdir.

Karne günü, öğrencilerin eğitim hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu özel gün, sadece akademik başarıların değil, aynı zamanda kişisel ve sosyal gelişimin de değerlendirildiği bir fırsattır. Eğitim uzmanları, Mustafa Kemal Atatürk ve Nurettin Topçu'nun eğitime dair görüşlerinden yola çıkarak karne gününün doğru anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Atatürk'ün Eğitime Verdiği Önem

Mustafa Kemal Atatürk, eğitimi bir milletin geleceği için vazgeçilmez bir unsur olarak görmüştür. Onun şu sözleri, eğitimin toplumsal kalkınma için taşıdığı önemi açıkça ortaya koyar:

"Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder."

Bu sözler, eğitimin birey ve toplum için ne denli kritik bir rol oynadığını bizlere hatırlatır. Atatürk'ün eğitim anlayışı, bilimi ve akıl yürütmeyi merkeze alan, çağdaş ve yenilikçi bir yaklaşımı işaret eder.

Nurettin Topçu'nun Eğitim Felsefesi

Nurettin Topçu, eğitimin sadece bilgi aktarımından ibaret olmadığını, aynı zamanda ahlaki ve manevi değerlerin kazandırılması gereken bir süreç olduğunu vurgular. Onun şu sözleri bu anlayışı özetler:

"Eğitim, insan ruhunu yücelten, onu erdemli ve ahlaklı kılan bir süreçtir.’’

Bu bakış açısı, karne gününün sadece akademik başarılarla değil, öğrencinin kişisel, sosyal ve manevi gelişimiyle de değerlendirilmesi gerektiğini bizlere hatırlatır.

Uzman Psikolog ve Sosyologlardan Değerli Tavsiyeler

Karne günü, öğrencilerde farklı duyguların yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ailelerin sergilediği tutum, çocukların duygusal ve akademik gelişimi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Uzmanların bu konuda sunduğu bazı önemli tavsiyeler şöyledir:

1. Olumlu Geri Bildirim Verin: Notları ne olursa olsun, öğrencinin gösterdiği çabayı takdir edin. Bu tutum, öğrencinin özgüvenini ve motivasyonunu artırır.

2. Eleştiriyi Yapıcı Hale Getirin: Düşük notlar karşısında yıkıcı değil, destekleyici olun. Birlikte gelişim alanlarını belirleyerek çözüm odaklı bir yaklaşım benimseyin.

3. Kıyaslamadan Kaçının: Çocuğunuzu başka öğrencilerle kıyaslamak, onun kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir. Her bireyin kendine özgü yetenekleri ve öğrenme hızı vardır.

4. Destekleyici Bir Ortam Sağlayın: Sevgi ve anlayış dolu bir ev ortamı, öğrencinin akademik başarısı kadar kişisel gelişimi için de çok önemlidir.

Sonuç

Karne günü, sadece bir değerlendirme süreci değil; ailelerin ve öğrencilerin birlikte gelişim sağlayabileceği önemli bir fırsattır. Atatürk'ün çağdaş eğitim anlayışı ve Nurettin Topçu'nun manevi değerleri önceleyen yaklaşımı, bu günün anlam ve önemini derinleştiriyor. Uzmanların tavsiyeleri ise bu sürecin daha sağlıklı ve verimli yürütülmesine rehberlik ediyor.

15 Ocak 2025 Çarşamba

RUHLARA DOKUNAN SANATKÂR

 RUHLARA DOKUNAN SANATKÂR

"Muallim, ruhlar sanatkârıdır. Hiç işlenmemiş ruhlar üzerinde onun lüzumunu daha aşikâr bir şekilde görüyoruz," Nurettin TOPÇU

Nurettin Topçu'nun, "Muallim, ruhlar sanatkârıdır. Hiç işlenmemiş ruhlar üzerinde onun lüzumunu daha aşikâr bir şekilde görüyoruz," sözü, öğretmenliğin ve eğitimin derin anlamını bizlere etkileyici bir biçimde anlatır. Bu ifade, öğretmenin sadece bilgi aktaran bir kişi olmadığını, aynı zamanda öğrencilerin ruhunu işleyen, onlara hayata dair değerler kazandıran bir sanatkâr olduğunu vurgular.

Öğretmenlik, yürekten gelen bir sevgi, sonsuz bir sabır ve derin bir anlayış ister. Hiç işlenmemiş ruhlar, yani henüz bilgi ve tecrübe ile yoğrulmamış zihinler, öğretmenin sevgi dolu dokunuşlarıyla şekillenir. O, bir heykeltıraş gibi, her bir öğrencisini özenle işler; onların gizli yeteneklerini keşfeder, potansiyellerini ortaya çıkarır. Her bir kelimesi, her bir davranışı, öğrencisinin kalbinde ve zihninde silinmez izler bırakır.

Bilgi önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Bir öğretmenin asıl görevi, öğrencilerine hayata dair değerler kazandırmak, onları iyiyi, doğruyu ve güzeli aramaya teşvik etmektir. Sevgi, saygı, sorumluluk gibi insani değerleri öğretmek, akademik başarılardan çok daha kalıcı ve değerlidir. Çünkü bu değerler, bireyin karakterini inşa eder ve toplumu ileri taşır.

Bir muallim, öğrencilerinin hayat yolculuğunda bir rehberdir. Zorluklarla başa çıkmayı, hatalarından ders almayı ve her yeni güne umutla başlamayı ondan öğrenirler. Öğretmenin bir öğrencinin kalbine dokunması, ona inanması ve destek olması, bazen bir hayatı tamamen değiştirebilir. Bu yüzden öğretmenlik, sadece bir meslek değil, bir adanmışlıktır.

Nurettin Topçu'nun sözü, bizlere öğretmenin ne denli kıymetli ve etkili bir rol üstlendiğini bir kez daha hatırlatıyor. Muallim, kelimeleriyle değil, kalbiyle öğreten; bilgiyi bir araca dönüştürerek öğrencisinin ruhuna işleyen bir sanatkârdır. Geleceğin mimarlarını yetiştiren öğretmenlerimiz, toplumun en değerli hazineleridir.

Her öğretmenin kalbinde taşıdığı bu şefkat ve adanmışlık duygusu, geleceğimizi aydınlatan en güçlü ışıktır. Ve unutmamalıyız ki, bir öğretmenin yaktığı kıvılcım, nice hayatta bir tebessüme dönüşür.

 

13 Ocak 2025 Pazartesi

NASRETTİN HOCA VE EĞİTİM

 NASRETTİN HOCA FIKRALARININ EĞİTSEL ÖNEMİ VE TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF EĞİTİM MODELİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Sevgili arkadaşlar,

Nasrettin Hoca, Türk kültürünün en neşeli ve en bilge isimlerinden biridir. Onun fıkraları sadece bizi güldürmekle kalmaz, aynı zamanda düşündürür ve hayata farklı pencerelerden bakmamızı sağlar. Bu fıkralar, Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli'nin hedefleriyle de birebir örtüşen birer eğitim aracıdır. Çünkü bu model, sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda sosyal, duygusal ve ahlaki gelişime de önem verir.

Nasrettin Hoca'nın fıkraları, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeleri için mükemmel bir fırsattır. "Kazanın Doğurduğu" fıkrasında olduğu gibi, mantıksız görünen bir durumun içinde bile düşündürücü dersler bulunur. Hoca, mizahı kullanarak insanları sorgulamaya ve olaylara farklı açılardan bakmaya teşvik eder. Bu da biz gençlerin doğru ve yanlışı ayırt edebilme yeteneğimizi geliştirir.

Sevgili dostlar,

Ortaokul dönemi, kim olduğumuzu keşfettiğimiz, dünyayı sorgulamaya başladığımız bir dönemdir. İşte tam da bu dönemde, Nasrettin Hoca'nın içten ve samimi anlatımı bize yol gösterir. Onun fıkralarını okurken hem eğleniriz hem de derin dersler çıkarırız. Bu hikâyeler, bizlere sabır, adalet, dürüstlük ve duygudaşlık gibi önemli değerleri kazandırır.

Ayrıca, Nasrettin Hoca fıkraları, Türk kültürünü daha yakından tanımamıza yardımcı olur. Onun hikâyelerinde, geleneklerimizi, toplumsal değerlerimizi ve insan ilişkilerindeki incelikleri buluruz. Bu sayede köklerimize daha sıkı bağlanır ve kültürel kimliğimizi güçlendiririz. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de bizleri kültürel mirasımıza sahip çıkan, düşünen ve sorgulayan bireyler olarak yetiştirmeyi hedefler.

Nasrettin Hoca'nın fıkraları aynı zamanda duygudaşlık kurma ve sosyal ilişkilerimizi geliştirme açısından da önemlidir. Hoca'nın insanlara yaklaşımı, olaylara verdiği tepkiler, bizlere hoşgörü ve anlayışın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bu da bizi daha duyarlı ve saygılı bireyler yapar.

Sonuç olarak, Nasrettin Hoca'nın fıkraları bizler için sadece birer güldürü değil, aynı zamanda hayatımıza yön veren kıymetli derslerdir. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, bu değerli mirası eğitim sürecimize bütünleşmiş ederek bizleri hem düşünen hem de duygusal zekâsı gelişmiş bireyler olarak yetiştirir. Gelin, Nasrettin Hoca'nın hikmet dolu fıkralarını okuyarak hem eğlenelim hem de düşünelim.

Sevgiyle ve neşeyle…

MASALLARIN TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ ÖNEMİ VE GENÇ NESİLLERİN EĞİTİMİNDEKİ ROLÜ

MASALLARIN TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ ÖNEMİ VE GENÇ NESİLLERİN EĞİTİMİNDEKİ ROLÜ

‘‘Bir varmış, bir yokmuş... Mutluluğun tarifi pek çokmuş ama tadını alabilen pek azmış. Fakirlik mutluluğun sadakası, zenginlik mutluluğun imtihanıymış. Ermek istersen mutluluğun sırrına, kulak ver hikmeti bol bu masala...’’

Sevgili arkadaşlar,

Bu masal başlangıcı, Türk kültürünün köklü mirasının bizlere sunduğu derin anlamları ve hayat derslerini ne güzel yansıtıyor. Masallar, yalnızca eğlenceli hikâyeler değildir; onlar aynı zamanda bizlere hayatın değerlerini, ahlaki ilkeleri ve toplumsal kuralları öğretir. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de bu kültürel hazinenin önemini bilerek, masalları eğitim süreçlerimize dahil etmeyi hedefler.

Masallar, geçmişten bugüne nesilden nesile aktarılan kültürel birer köprüdür. Onların içindeki kahramanlar, yaşadıkları maceralarla bizlere cesaret, sabır, adalet ve sevgi gibi evrensel değerleri öğretir. Bu değerler, kişisel gelişimimize yön verirken, özgüvenimizi artırır ve toplumla uyum içinde yaşamamıza yardımcı olur. Ortaokul yılları ise bu değerleri öğrenmek ve içselleştirmek için en verimli dönemlerden biridir.

Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, masalların sadece eğlenceli değil, aynı zamanda eğitici gücünü de kullanarak öğrencilerin duygusal ve sosyal gelişimlerini destekler. Masallar, hayal gücümüzü canlandırır, yaratıcılığımızı artırır ve bizleri düşünmeye teşvik eder. Bir masal kahramanının karşılaştığı zorluklar ve bulduğu çözümler, bizlere farklı bakış açıları kazandırır ve problem çözme becerimizi geliştirir.

Ayrıca masallar, duygudaşlık kurmamıza da yardımcı olur. Masallardaki karakterlerin duygularını anlamaya çalışırken, bizler de çevremizdeki insanlara daha duyarlı olmayı öğreniriz. Eğitimciler için masallar, dersleri daha etkili ve eğlenceli hale getirmenin en güzel yollarından biridir. Masallar sayesinde öğrenmek daha keyifli olur ve öğrendiklerimiz hafızamızda daha kalıcı bir yer edinir.

Sevgili arkadaşlar,

Unutmayın ki masallar, sadece geçmişin değil, geleceğin de yolunu aydınlatan ışıklardır. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli sayesinde, bu ışığı takip ederek daha bilinçli, özgüvenli ve duyarlı bireyler olabiliriz. Masalların sunduğu hikmetli derslerle geleceğe daha güçlü adımlarla yürüyebiliriz.

Haydi, kulak verelim bu masallara, içlerindeki bilgelikle büyüyelim ve hayallerimizin peşinden cesurca gidelim.

Sevgiyle ve umutla…

 

 

 

KENDİ IŞIĞINI KEŞFET

ÖZGÜVEN VE YETENEK KEŞFİ: KENDİ IŞIĞINI KEŞFET

'Özgüven kişinin yeteneklerini dış dünyaya yansıtmasının sonucudur. O halde insan önce kendi yeteneklerini keşfetmelidir.'

Sevgili arkadaşlar,

Hepimizin içinde parlamayı bekleyen bir yıldız vardır. Kimimiz resim çizerken renklerin büyülü dünyasında kayboluruz, kimimiz bir matematik problemini çözerken heyecanlanırız. Belki de müziğin ritmiyle dans ederiz ya da kitapların sayfalarında bambaşka âlemlere yolculuk ederiz. İşte bu keşfedilmeyi bekleyen yetenekler, bizim içimizde saklı birer hazine gibidir. O hazinenin anahtarı ise özgüvendir.

Özgüven, insanın kendine inanmasıdır. Ama bu inanç durup dururken oluşmaz. Önce kendimizi tanımalı, hangi alanlarda iyi olduğumuzu fark etmeliyiz. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli de tam olarak bunu hedefliyor. Bize kendimizi tanıma, yeteneklerimizi keşfetme ve onları geliştirme fırsatı sunuyor. Çünkü biliyor ki, kendine güvenen bireyler, geleceğin güçlü toplumlarını oluşturur.

Sevgili dostlar,

Özgüven, başarmanın ilk adımıdır. Başaramayacağımızı düşündüğümüzde denemekten korkarız. Oysa yeteneklerimizi keşfetmek için denemekten, yanılmaktan ve tekrar denemekten çekinmemeliyiz. Resim yaparken yanlış bir çizgi mi çizdik? Sorun değil! O yanlış çizgi belki de yeni bir sanat eserinin başlangıcıdır. Matematikte bir problemde takıldık mı? Harika! Demek ki yeni bir çözüm yolu arayacağız. İşte özgüven, tam da burada devreye girer.

Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, sadece derslerde başarılı olmayı değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal olarak da güçlü bireyler olmayı önemser. Takım çalışması, liderlik ve sorumluluk bilinci, hepimizin birlikte daha iyiye ulaşmasını sağlar. Birlikte çalışarak daha güzel işler başarırız. Çünkü biliyoruz ki, bir ağacın dalları ne kadar farklı olursa olsun, kökleri aynıdır.

Sevgili arkadaşlar,

Ortaokul yılları, keşiflerimizin en heyecanlı dönemidir. Deneyimlerimiz, hayallerimiz ve hedeflerimiz bu dönemde şekillenir. Şimdi, içimizdeki potansiyeli ortaya çıkarma zamanı! Öğretmenlerimiz bize rehberlik edecek, arkadaşlarımız bizi destekleyecek ve biz de kendi ışığımızı parlatacağız.

Unutmayın, her birimizin içinde keşfedilmeyi bekleyen eşsiz bir yetenek var. O yeteneği bulduğumuzda ve geliştirdiğimizde, özgüvenimiz de bizimle birlikte büyüyecek. Haydi, birlikte öğrenelim, keşfedelim ve kendimize güvenerek geleceğe umutla yürüyelim.

Sevgiyle ve inançla…

 

 

 


PEŞREV ( HAYATIN SESSİZ UYARISI KİTABI…)

 HAYATIN SESSİZ UYARISI KİTABI…

Önsöz

Eğitim, insanın varlık yolculuğunda kendisini inşa ettiği en önemli duraklardan biridir. Maarif Eğitim Modeli, bu yolculuğu sadece bilgiyle değil, değerlerle, duygularla ve insani bir anlayışla zenginleştirir. Bizler, eğitimciler olarak, her çocuğun bir cevher olduğuna inanır ve onların yüreklerine dokunmayı bir vazife biliriz.

Bu kitap, 5. sınıf öğrencilerinin dünyasına samimi bir yolculuk yapma niyetinden doğdu. Çocuklarımızın hem akıllarına hitap edecek hem de kalplerini besleyecek bir eser oluşturmayı hedefledik. Maarif Eğitim Modeli’nin temel taşlarından olan sevgi, adalet, merhamet ve sabır gibi duyguları işlerken, atasözlerimizin engin bilgelik denizine dalarak öğrencilerimizin hem duygu hem de düşünce dünyasını geliştirmek istedik.

“Ne ekersen, onu biçersin” der atalarımız. Bu eser, çocuklarımızın yüreğine sevgi, bilgi ve değer tohumları ekme çabamızın bir meyvesi olarak doğdu. Çünkü biz biliyoruz ki doğru zamanda, doğru yerde atılan tohumlar, geleceğin güçlü çınarlarını yetiştirecektir.

Her sayfasında sıcak bir gülümseme, içten bir dua ve eğitime olan inancımızın izlerini bulacağınız bu kitap, öğrencilerimizin kalplerine bir pencere açmayı amaçlıyor. Umuyorum ki bu eseri okuyan her bir çocuk, değerli bir birey olmanın mutluluğunu yüreğinde hisseder.

Bu çalışmayı hazırlarken, kendimi kimi zaman bir bahçıvan, kimi zaman bir öğrenci ve kimi zaman da çocukluk anılarına dönen bir yolcu olarak hissettim. Bu satırlarda eğitimci bir yüreğin samimiyetini ve umutlarını bulacaksınız.

Geleceğimizin mimarları olan sevgili öğrencilerimize, onların ailelerine ve emek veren tüm eğitimcilerimize armağan olsun.

Sevgiyle ve inançla...

Acem Asaf YILDIRIM