SAĞLIKLI İLİŞKİLERİN TEMELİ
Acem Asaf YILDIRIM
Saygı…
İnsanlar
arasında gözle görülmeyen fakat varlığıyla tüm ilişkileri ayakta tutan bir bağ
vardır: Saygı. İki insanın konuşmasında, bir öğretmenin öğrencisine gösterdiği
anlayışta ya da bir çocuğun ailesine yönelttiği gülümsemede bu bağ kendini
gösterir. Saygı; düşüncelere, duygulara, varlığa değer vermek ve bunu
hissettirmektir. Ne yazık ki bazen çok basit gibi görünen bu kavram,
yaşamımızdan eksik kalabiliyor. Halbuki saygı, insanı insan yapan en kıymetli
değerdir.
Saygı sadece
bir kelime değildir; bakışlarımızda, sözlerimizde, davranışlarımızda ve hatta
sessizliğimizde bile kendini gösterir. Dikkatlice dinlenen bir arkadaş,
saygının sessiz gücünü hisseder. Tıpkı bir bahçıvanın tohumları özenle toprağa
yerleştirdiği gibi, saygı da bir insanın kalbinde kök salar ve orada bir güven
çiçeği açar. Kimisi saygıyı hak etmek gerektiğini düşünür, kimisi ise saygıyı
koşulsuz olarak sunar. Hangisi doğru derseniz, belki de saygı, verildiğinde hak
edilen bir değerdir.
Toplumda
huzur ve barış, bireylerin birbirlerine saygıyla yaklaştığı ortamlarda yeşerir.
İster bir sınıf, ister bir aile ya da geniş bir topluluk olsun, saygının
olmadığı yerde kaos ve anlaşmazlıklar kendini gösterir. Saygı, öyle bir
köprüdür ki bu köprü üzerinde insanlar birbirlerine ulaşır, düşünceler birbirini
bulur ve güvenle ilerlenir. Bir arkadaşımız konuşurken sözünü kesmemek,
büyüklerimize karşı nazik davranmak ya da birinin farklı düşüncesine katılmasak
bile ona hoşgörüyle yaklaşmak, saygının en basit ve en güçlü ifadeleridir.
Ancak
saygının bir başka boyutu daha vardır: Kendimize gösterdiğimiz saygı. Kendine
saygısı olan bireyler, başkalarının da haklarına değer verirler. Kendi
duygularını, sınırlarını ve değerlerini önemseyen insan, başkalarının
duygularını da anlayabilir. Bu nedenle saygı, insanın hem kendine hem de çevresine
gösterdiği bir aynadır.
Saygıyı
hayatımıza dâhil etmek zor değildir. Küçük adımlarla başlayabiliriz: Dinlemeyi
öğrenmek, yargılamadan anlamaya çalışmak, nazik olmak… Örneğin, "Teşekkür
ederim" demek, bir hatayı fark ettiğimizde "Özür dilerim"
diyebilmek ya da basit bir "Lütfen" ifadesi kullanmak bile
ilişkilerde saygının izlerini bırakır. Bu küçücük kelimeler, aramızdaki
duvarları yıkar ve samimiyetin kapılarını aralar.
Peki,
saygıyı nereye kadar taşırız? Aslında bir sınırı yoktur. Saygı bir kere
hayatımızda kök saldı mı, onu her yere taşırız: Evimize, okula, sokağa, arkadaş
çevremize ve hatta doğaya. Bir ağaca zarar vermemek, bir hayvanın yaşam hakkına
saygı göstermek, insan olmanın temel değerlerine sahip çıktığımızın en güzel
örnekleridir.
Sonuç
olarak, saygı sadece güçlü ilişkilerin değil, huzurlu bir toplumun da
temelidir. Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli, bu değeri anlayan ve hayatına
yansıtan bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Saygı, en sade haliyle bir insana
"Sen değerlisin" diyebilmektir. Bazen bir bakış, bazen bir söz, bazen
de sadece bir suskunlukla bile bunu hissettirebiliriz. Çünkü saygı, her şeyden
önce bir insanlık değeridir ve dünyayı güzelleştirmenin anahtarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder