1 Mart 2025 Cumartesi

İSTİKLÂL VE HİLÂLİN HİKÂYESİ

İSTİKLÂL VE HİLÂLİN HİKÂYESİ

Gökyüzü karanlıktı. Ufuk çizgisinde beliren kızıllık, yeni bir günün habercisiydi ama bu sabah diğerlerinden farklıydı. Çünkü o gün, bir milletin kaderi yeniden yazılacaktı. Düşman, vatanın dört bir yanını sarmış, umutları söndürmeye çalışıyordu. Ancak bu milletin yüreğinde sönmeyen bir ateş vardı.

Küçük bir kasabada, Mehmet adında bir genç yaşıyordu. O, çocukluğundan beri dedesinin anlattığı kahramanlık hikâyeleriyle büyümüştü. Dedesi ona her zaman, "Evlat, bu topraklar kolay kazanılmadı. Her karışında şehitlerin kanı var. Unutma, vatanı için ölenler ölmez!" derdi. Mehmet, bu sözleri zihnine kazımıştı.

Günler geçti, savaş iyice yaklaştı. Mehmet’in köyüne haber ulaştığında herkes ayağa kalktı. "Vatan elden gidiyor!" diye haykırdı yaşlı bir adam. Mehmet’in yüreği sıkıştı. Artık zamanı gelmişti. O ve arkadaşları, vatanı savunmak için yola koyuldular. Annesi gözyaşlarını saklamaya çalışarak oğluna sarıldı. "Oğlum, bayrağımıza sahip çık!" dedi titrek bir sesle. Mehmet başını dik tuttu. "Merak etme anne, bayrağımız asla yere düşmeyecek!"

Cephede zaman farklı akıyordu. Mehmet ve arkadaşları, topraklarını korumak için büyük bir mücadele içindeydi. Geceleri gökyüzüne bakarak dua ediyor, gündüzleri ise düşmana karşı savaşıyorlardı. Bir akşam, Mehmet tüfeğini omzuna asıp gökyüzüne baktı. Ay ve yıldızlar ona sanki bir şey anlatıyordu. Hilal, ona göz kırpıyor gibiydi. "Biz buradayız, dimdik ayaktayız," dedi içinden.

Çarpışmalar şiddetleniyordu. Mehmet’in en yakın arkadaşı Ali, bir sabah yanına gelip, "Dostum, bu savaş bizim sınavımız. Ya zafer kazanacağız ya da bu toprağa şehit olarak düşeceğiz," dedi. Mehmet başını salladı. "Bu vatan bizimdir, Ali. Bayrağımız göklerde dalgalanmaya devam edecek!"

Bir gün büyük bir saldırı başladı. Düşman güçlüydü, ama Mehmet ve arkadaşları daha güçlüydü. Mehmet, siperde en ön safta yer aldı. Mermiler yağmur gibi yağıyordu ama o yılmadı. O an, gökyüzünde dalgalanan bayrağa baktı. İçindeki inançla haykırdı: "Biz hür doğduk, hür yaşayacağız!"

Saatler süren çarpışmanın ardından zaferin ayak sesleri duyuldu. Düşman geri çekilmiş, vatan toprağı bir kez daha korunmuştu. Mehmet, yaralı bedenine rağmen gülümsedi. "Bu bayrak bizimdir, bu toprak bizimdir!" diye fısıldadı.

O gün, millet yeniden doğdu. Göklerde dalgalanan al sancak, sonsuza dek var olacağına söz verdi. Ve millet, bu bağımsızlık marşını yüreğine kazıdı:

"Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder