CEPHEDE RAMAZAN
Güneşin son ışıkları Çanakkale siperlerine düşerken, Mehmet, elindeki
kalemi titreyerek tuttu. Önündeki kâğıda eğildi ve derin bir nefes aldı.
Savaşın ortasında, kızına yazacağı bu mektup belki de son satırları olacaktı.
Ama o, umudunu hiç kaybetmemişti.
"Benim güzel kızım," diye başladı. "Bugün Ramazan’ın ikinci
günü. Şeyhülislam, cephedeki askerlerin oruç tutmayabileceğine dair fetva
verdi. Ama içim el vermedi. Oruç tutmaya niyetlendim. Sahur vakti çalıların
arasında birkaç kök çiriş buldum. Küçük ama yeterliydi. Bunu bir lütuf bildim,
şükrettim."
O gece Mehmet ve arkadaşları siperlerde sabaha kadar nöbet tuttu. Gün
doğduğunda savaş yeniden alevlendi. Top mermileri siperlerin üzerine yağıyor,
askerler yeni mevziler kazıyordu. Mehmet’in boğazı kuruyordu, kolları yorgundu
ama içinde büyük bir güç hissediyordu. Açlık ve susuzluk onu yıldırmıyordu
çünkü oruç, sadece bedensel bir sınav değil, aynı zamanda bir irade
meselesiydi.
Gün batarken, siperlerde sessizlik hâkim oldu. Ezana dakikalar vardı. Bir
asker cebinden matarasını çıkardı ve sessizce ezanı okumaya başladı. Mehmet,
gözlerini kapattı. Ne büyük bir huzurdu bu! Mataralar elden ele dolaşırken,
herkesin oruçlu olduğunu fark etti. Bir anda gözleri doldu. Onlar, açlıklarını,
susuzluklarını, tüm zorluklarını vatan sevgisiyle göğüslemişlerdi.
Matarayı en son o aldı. Bir yudum içmeden önce başını kaldırıp gökyüzüne baktı.
O an, Erzurumlu, Malazgirtli, Yeniceli, Muşlu arkadaşlarının fedakârlığını
düşündü. Kimisi sahursuz oruç tutmuş, kimisi yorgun bedenine rağmen bir an
olsun şikâyet etmemişti. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Onların hakkını nasıl
ödeyecekti?
Ezanın son notasının siperlerde yankılanmasının hemen ardından, düşman
topçu ateşi başladı. Mehmet ve arkadaşları tüfeklerini kavradı, siperlerinden
fırladılar. Vatan uğruna canlarını ortaya koyan bu kahramanlar, iman ve azimle
ilerliyordu.
Sabah olduğunda, cephe sessizdi. Gökyüzünde hâlâ dumanlar tütüyordu.
Mehmet’in mektubu, göğsündeki cebinde kalmıştı. Yanında yatan arkadaşlarıyla
birlikte, şehadete ermişti. Ama onların mücadelesi, fedakârlıkları ve
inançları, tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmıştı.
Bugün, bizler rahat sofralarımızda iftar yaparken, onların açtığı matara,
bize sabrın, fedakârlığın ve vatan sevgisinin en güzel dersini veriyor. Ruhları
şad, mekânları cennet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder