DÖNÜŞTEKİ
HİKMET
Mevlevî Sema
Törenleri: Ruhun
Sonsuz Yolculuğu
Bazı insanlar yalnızca kelimeleriyle değil, hâlleriyle de ışık saçarlar.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de işte böyle bir bilgeydi. O, insana yalnızca akılla
değil, gönülle de anlaşılan bir yolculuk sundu. Bu yolculuk, insanın kendini
keşfetmesini, yaradılışın sırrına ermesini ve ilahi aşkla bütünleşmesini
amaçlar. İşte Sema, bu yolculuğun en güzel anlatımlarından biridir.
Sema, sadece bir dönüş dansı değildir; o, kâinatın düzenini, insanın içsel
yolculuğunu ve yaratıcıya duyulan aşkı anlatan bir hikmet yolculuğudur. Evrende
her şey döner; gezegenler, mevsimler, hatta zaman... Mevlevî dervişlerinin
dönüşü de bu ilahi düzene bir uyum, bir teslimiyet ifadesidir. Mevlânâ'nın şu
sözü bunu en iyi şekilde açıklar: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu
paylaşanlar anlaşır.” Sema, kelimelerle değil, hislerle anlaşılan bir
hakikattir.
Semazenler, dönerken bedenlerini ve ruhlarını teslim ederler. Sağ ellerini
gökyüzüne açmaları, Allah’ın rahmetini almaya işarettir; sol ellerini yere
çevirmeleri ise bu rahmeti insanlara aktarma arzusudur. Böylece derviş,
varlıktan yokluğa, benlikten hiçliğe doğru manevi bir yolculuğa çıkar. Bu
dönüş, insanın nefsini terbiye etmesi ve dünyevi bağlarından sıyrılarak
hakikate ulaşması anlamına gelir. Mevlânâ’nın şu sözü de bu düşünceyi destekler:
“Sen
yola çık, yol sana görünür.” Sema, sadece bir ayinle ilgili değil, aynı
zamanda içsel bir keşif ve olgunlaşma sürecidir.
Sema aynı zamanda bir denge sanatıdır. Mevlânâ’nın şu sözü bunu açıkça
gösterir: “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm,
içinde insan yok.” Bu ifadeyle Mevlânâ, dış görünüşün değil, özün
önemli olduğunu vurgular. Semazenlerin giydiği kıyafetler bile bu anlayışa
sahiptir. Başlarındaki sikke, nefsi öldürmenin; üzerlerindeki tennure ise kabre
girmenin simgesidir. Sema sırasında bir nevi “ölmeden önce ölmek” öğretilir.
Çünkü gerçek huzur, benlikten arınmak ve kalbi hakiki sevgiyle doldurmakla
mümkündür.
Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Felsefesi, geçmişin köklerinden ilham alarak
geleceğe ışık tutmayı amaçlar. Mevlevî Sema Törenleri, bu felsefenin özünü en
güzel şekilde yansıtır. Çünkü sema, sadece bir gelenek değil, aynı zamanda bir
eğitimdir. Kişiye sabrı, sevgiyi, tevazuyu öğretir. Dünyevi kaygılar içinde
kaybolmuş bireylere, hakikati hatırlatan bir yol göstericidir. Eğitim sadece
bilgiyle değil, ruhu besleyen değerlerle de şekillenmelidir. Sema, insanın
ruhunu besleyen, ona anlam katan bir disiplindir.
Bizler de bu ilham verici öğretiden feyz alabiliriz. Hayatın karmaşası
içinde kaybolduğumuzda, Mevlânâ’nın şu öğüdünü hatırlamak yeterlidir: “Dün
dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım.” Tıpkı
semazenlerin her dönüşünde yeni bir başlangıca adım atmaları gibi, biz de
hayatımızda yeniliklere açık olmalıyız. Her günümüz, hakikate bir adım daha
yaklaşmak için bir fırsattır.
Sema, sadece dervişlerin değil, her insanın ruhuna hitap eden bir çağrıdır.
Dönüş, insanın kendini bulma yolculuğudur. Bu yolculukta en önemli kılavuz ise
Mevlânâ’nın aşk, hoşgörü ve birlik mesajıdır. Bunu anlayan kişi, yalnızca sema
eden değil, hayatın içinde de dönebilen, yani değişebilen ve gelişebilen
insandır. İşte hakiki Sema budur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder