15 Mart 2016 Salı

KAPILARI AÇMAK

ESERİN KİMLİĞİ
ESERİN ADI: Kapıları Açmak
YAZARI: Mustafa KUTLU
YAYIN EVİ: Dergâh
BASKI SAYISI: 12. Baskı Kasım 2014
SAYFA SAYISI: 182
İÇERİK (MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ:

HİKÂYENİN KAHRAMANLARI:

Zehra: Hikayenin asıl kahramanı. Anadolu kızını – kadınını temsil eder hikayede. Ağabeyi tarafından sözde korunan, sevilen biri. Ağabeyinin para hırsına kurban edilen kız. Ağabeyi tarafından kendisinin sevmediği, sözde kendisinin sevildiği Kemal’e verilen biri. Hayatın sillesini yemiş ama yıkılmamış bir kadın. Güçlü, kararlı, kendine inancı olan bir karakter.
Cihan: Marangoz, müezzin, yanık sesli bir insan. Zehra ona ve ezan okuyuşuna aşık.  Zehra’nın gönül verdiği delikanlı. Kendine inancı olmayan, çekimser, az konuşan, bir türlü isteklerini dile getiremeyen, saf ve temiz biri. 
Kemal: köy palavracısı. Yalanlarıyla köy gençlerini kendine hayran bırakan biri. Çok sevdiği kıza bile hileyle kavuşma yoluna başvuran ve ortada bırakan biri. Zengin züppesi diye tabir edebileceğimiz bir kişi. Aile büyüklerinden kalan mirası har vurup harman savuran bir adam. Zehra’nın hayatını zehir edip, sonunda da ölümü onun elinden olan kişi.
Ahmet: Zehra’nın ağabeyi. Para için yapmayacağı şey olamayan bir adam. Kardeşini Kemal’e peşkeş çekecek kadar karaktersiz biri. Karaktersizliğini geleneklerle örtmeye çalışan kişiliksiz biri.
Mahir hoca: İyi niyetli, düşene el vermesini bilen bir adam. Cihan’ın babası.
Dokumacı Arif:  Zehra’nın babası. Oğluna söz dinletemeyen, hayata karşı hep bir mahcup tavır takınan temiz yürekli bir adam.
Melek Hanım: Zehra’nın annesi. Kızından ötürü bir türlü yüzü gülmeyen, son zamanlarda hasta düşen kocasından ötürü de üzüntüleri iyice artan ama kızının dönüşüyle birazcık olsun içi ferahlayan bir köy kadını.
Gül: Zehra’nın İstanbul’da tanıştığı komşusu ve hayat arkadaşı. Ondan birçok şey öğrendiği kadın. Sendelediğinde düşmemesi için ona dayanak olan kişi.
Songül: Zehra’nın küçük kardeşi.

ESERDE İŞLENEN KONU: 

Kapıları Açmak kitabında Mustafa Kutlu, yitik bir yaşamın öyküsünü sunuyor. Yazarın usta kalemini konuşturduğu, yalın ve akıcı bir dille yazdığı kitap, elinizden bırakamayacağınız cinsten.
Zehra, uzak bir kıyı kasabasında yaşayan güzel bir kızdır. Fakat bahtı, kendisi kadar güzel değildir. Ağabeyi Ahmet, annesi Melek Hanım ve babası Arif Bey ile yaşamakta, komşuları ve babasının en yakın arkadaşı Mahir Hoca'nın oğlu Cihan ile evlenme hayalleri kurmaktadır. Fakat Cihan çok çekingen olduğundan birbirlerini ne kadar sevseler de bir türlü evlenememektedirler.
Ağabeyinin para tutkusu Zehra'nın kötü sonunu hazırlar. Kasabanın en zenginlerinden ve "İpsiz Kemal" denen biriyle paraya ihtiyacı olduğu için bir ortaklık kurmak ister. Kemal'e bunu söylediğinde çok hoş karşılanır. Çok şaşırmıştır. Fakat sonra nedeni ortaya çıkar: Kemal'in bir şartı vardır, eğer bu ortaklık olursa Zehra'yı kendisine verecektir. Ahmet başta itiraz etse de sonraları kabul eder. Kemal de Zehra'yı kaçırıp İstanbul'a götürür. Fakat ortaklık hiçbir zaman gerçekleşmez.

YAZARIN ÜSLUBU:

Ben Kutlu'nun anlatımını çok seviyorum, hikâyelerin doğallığı yalın anlatımdan geliyor. Onun anlatımında gösterişli olaylar yok, süslü, havalı bir anlatım yok. Günlük hayatta yaşam nasılsa aslında öyle sade ve basit. Kasabayı anlatırken ayrıntıya girdiğinde okuyucu olarak o kasabanın bir ferdi gibi hissedersiniz kendinizi. Onun anlatımında Anadolu'nun trajedisi de sıcak oluyor, çekiveriyor insanı. Belki yazarın en sevdiğim metinlerinden değil ama sırf o hikâyeci dedeyi dinlemek için bile okunur, kendi sesi var bu metinlerin.

ESERİN ANA FİKRİ

 Mustafa Kutlu Kapıları Açmak da kitabın adından da anladığımız gibi kapıların açılışını anlatıyor. Farklı insanların hayatlarının bir yerde buluşması ve kapıların açılması. Kader buluşması. İrade kapısı, değişme kapısı, kalp kapısı, tövbe kapısı. Zehra’nın, Cihan’ın, Mahir Hoca’nın, Ahmet’in, Kemal’i kendine özgü hayatları ve kapıları. Ve kapıların açılması. Kasabadan şehre dönüşen bir yerleşim birimindeki ahlaki değişimler.

ESERİN TÜRÜ:

Hikâye

ESERDE İŞLENEN TEMEL DEĞERLER:

Mustafa Kutlu, Kapıları Açmak’ta Zehra ekseninde Türkiye’deki ‘hızlı değişim’i anlatıyor. Sakin sahil kasabasının bir anda plaja ve eğlence mekanlarına dönmesini, insanların para hırsıyla ‘kız kardeşini’ bile peşkeş çekmesini, ‘vicdanımızı sızlatacak’ denli etkileyici anlatıyor.

ÖZET:

Sebeplerden sıyrılmış, sadece sonuçlara yaslanan hikâye anlatımı Mustafa Kutlu'ya göre değil. Kutlu, Kapıları Açmak'ta, bundan önceki hikâyelerinde olduğu gibi, bildiğini-inandığı şekliyle anlatmaya devam ediyor. Modern hikâyenin, "eski hikâyeden yakasını kurtarıp "öykü" tadına bürünerek ve tabiatıyla gizemli bir özellik kazanan anlatım tarzına" yüz vermiyor.
Mustafa Kutlu'nun, insanı "sıcak bir yorgan gibi" saran, bu hikâyesinde bahsi geçen kasabadaki "her ağaç, her ev, her köşe tanıdık" sanki. "Sevda havasını soluya soluya kendiliğinden yavuklu olmuş" olan imamın oğlu Cihan'la, dokumacının kızı Zehra'nın masum aşkı, Anadolu'da herhangi bir kasabasında, rahatlıkla karşılaşabileceğinizden türden bir sevda hikâyesidir. Aynı şekilde Zehra'nın "derme çatma vicdanlı" ağabeyi Ahmet'ten "ardına kara izler bırakıp uzaklaşan" ipsiz Kemal'e; "ahlak timsali" Mahir Hoca'dan "şehrin merkezine yakışmıyor, meydanı daraltıyor" diyerek tarihi tekkeyi yeşil alan yapmak isteyen belediye başkanına kadar, kahramanlardan her biri, Anadolu'nun herhangi bir kasabasında rahatlıkla karşılaşabileceğimiz insanlardır.
Zehra, kasabanın hovardası ipsiz Kemal tarafından kaçırılıp İstanbul'a götürülmesiyle darbe yer. İpsiz Kemal, adı üzerinde, karanlık ve kirli işlerin adamıdır. Bir müddet sonra Zehra'yı koskoca şehirde yapayalnız bırakıp kaçar. Ama Zehra da yaman kızdır; "örs ile çekicin arasında dövüle dövüle çelik gibi olmuştur." Pavyonlara düşse de ayakta kalmayı başarır. Tövbekâr olup kasabaya geri döner. Cihan'ın babası olan Mahir Hoca'nın sahip çıktığı Zehra, geçmişte yaşadıklarına rağmen yeniden kasabada insanların takdirini kazanmayı başarır.
Cihan, babası gibi marangozluk yapmakta ve camide ezanları okumaktadır. Kendini bir türlü ifade edemeyen Cihan, yakışıklı ama tutuk bir delikanlıdır. Daha sonraları vicdan azabı yaşamasına da sebep olacak olan tutukluğu kendisine çok pahalıya mal olacak ve sevdiğine bir türlü kavuşamayacaktır.
Ahmet, delikanlı pozlarına rağmen, para için kardeşini harcamaktan çekinmeyen, hatta bu uğurda kızını dahi gözden çıkarmayı düşünebilecek kadar düşmüş bir insan müsveddesidir.
Ve Mahir Hoca, tüm bu fırtınanın ortasında sığınılabilecek güvenli bir liman. Modernleşme temayüllerine rağmen geleneği devam ettirme kaygısı taşıyan kasabalının da sevip saydığı bir imam.
Kapıları Açmak, Mahir hoca'nın ağzından söyletilen "Kızcağız zaten biliyoruz zorla kaçırıldı. Zorla o yola düştü. Şimdi gayrete gelmiş, pişman olmuş, tövbe etmiş, bize sığınmış. Cenab-ı Allah tövbe kapısını açık tutarken size ne oluyor?" sözleriyle; insanın elinde olmayan sebeplerden kötü yola düşebileceğini ve yaşadığı olumsuz hayata rağmen, insanın özünün sağlam kalabileceğini bizlere öğretmektedir.
Kutlu, Kapıları Açmak'ta, akan su gibi berrak dili ve üslûbuyla Türkçenin imkânlarını sonuna kadar kullanıyor. Bütün ihtişamı ile kendini gösteren cümlelerin birçoğunun altını çizmek zorunda kalıyoruz. İşte: "Günler birbirini ısıra ısıra geçti."
Mustafa Kutlu, kendisiyle yapılan bir söyleşide, "Allah varsa, trajedi yoktur" demişti. Dolayısıyla, bu hikâyesinde de trajedi değil, kader ve "Ne yapalım Allah'ın dediği olur" ifadesinde somut halini alan; "kaderine razı olanların sessizliği ile teslimiyet var.
Mustafa Kutlu hikâyesinin önemli bir özelliği de okuyan insanı etkiliyor olması. Zehra'nın "içinde ezan sesine bürünmüş yatan Cihan" ile son görüşmesinde "şu yandaki camide son bir defa ezan oku. Sonra git. Sesin bende kalsın istiyorum, içimde kalsın" sözleri, en mürekkebi kurumuş şaire bile, birkaç mısra yazdırmaya yetecek ilhama sahip.

  SON BAKIŞ:

Mustafa Kutlu hepimizin bildiği gibi Türk hikayesinin zirve isimlerinden. Yazdığı birçok hikaye kitabında, özetle Türkiye’yi anlatan bir usta. Türkiye’yi, yabancı bir sesle değil, halkın içinden kültür ve geleneğimizdeki özlerin izini sürerek anlatan bir yazar. Elbette özlerdeki yenilikleri, değişimleri, çelişkileri de es geçmeden. Akıcı ve sade üslubuyla okuru sürekli hikayenin içinde tutuyor.
Mustafa Kutlu’nun şimdiye kadar okuduğum eserlerinden edindiğim izlenim şu: öze dönüş, sevgi medeniyetine yürüyüş, kendi olarak kendi kalarak dünya medeniyetleri ile bütünleşme gibi konular işliyor.
Kutlu’nun eserlerini okurken sanki bütün bir yılın fotoğrafını çekmiş ve o fotoğrafta öne çıkan bir kare üzerine hikayeyi kaleme almış gibi bir düşünce hâsıl oluyor.
Bundan önceki hikayelerinde köye dönüşü anlatan Kutlu, Kapıları Açmak adlı hikayesinde köye dönüşle birlikte göçün tersine dönüşü ve tövbe konu ediliyor.
Kapıları Açmak hikayesinin kahramanı Zehra, önceleri duygularını dile getiremeyen bir kasaba kızı iken yaşamış olduğu acı tecrübeler neticesinde hayatta dik durmayı öğreniyor. Önceleri aşkını dile getiremez iken Kemal tarafından terk edilince üst komşunun yardımıyla yeni yeni tecrübeler ediniyor. Önceleri pavyonlarda çalışmaya başlayan Zehra, bu ortamda bile kendini koruyabiliyor. Bir namussuz tarafından sevdiğinden, kasabasından, ailesinden koparılan Zehra, namussuz ortamlarda bile namusunun koruyabiliyor. Üst komşusundan bez bebek yapmayı ve silah kullanmayı öğreniyor.
Hayatta bütün sevdiği değerlerini kaybeden Zehra, sonunda ölüm de olsa kasabasına dönmeyi göze alıyor.
Kasabada önce ağabeyi ile sonra kasabanın serserileri ile en sonunda Kemal ile mücadele etmek zorunda kalan Zehra bütün zorluklara göğüs gererek hayat mücadelesine devam eder.
Kasabada esnaf için yapmış olduğu bez bebekler iş kapısı oluyor. Kapısına dayanan serserileri silah ile defetmesi köyde imajının düzelmesini sağlıyor. Köye dönen Kemal, tekrar kendisine musallat olunca çok usta bir manevra ile Kemal’i öldürüyor. Soğukkanlı davranarak Kemal’in silahını ateşlemekle cezai işlemleri hafifletiyor. Son görüşmesini Cihan ile yapıyor.
Zehra kendi hikayesinde mücadelesini sürdüre dursun. Bizim ülkemizde bombalar patlamaya devam ediyor. Bütün geceyi dua ederek geçirdim. Ankara’nın göbeğinde patlayan bombalar 37 canımızı aldı, onlarca canımız yaralı.
Televizyonda haberleri sunan sunucu: Gün birlik olma günü; gün dimdik durma günü diyor.
Gün boyunca olayla ilgili yorumlara, haberlere baktım durdum.
Dünya küçülürken, ülkemiz küre ölçeğinde hedef büyütürken bu tür olay ve engellemeler olmaya devam edecek.
Efendimiz (sav) Medine’ye doğru giderken zorlukları aşmanın zorluklarını yaşamıştı. Ülkemiz sevgi medeniyetinin baş şehrine doğru yol alırken bunlar olmaya devam edecek. Allah ülkemizin yardımcısı olsun inşallah.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder