ESERİN KİMLİĞİ
ESERİN
ADI: Kapıları Açmak
YAZARI:
Mustafa KUTLU
YAYIN
EVİ: Dergâh
BASKI
SAYISI: 12. Baskı Kasım 2014
SAYFA
SAYISI: 182
İÇERİK
(MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ:
HİKÂYENİN
KAHRAMANLARI:
Zehra: Hikayenin asıl kahramanı. Anadolu kızını –
kadınını temsil eder hikayede. Ağabeyi tarafından sözde korunan, sevilen biri.
Ağabeyinin para hırsına kurban edilen kız. Ağabeyi tarafından kendisinin
sevmediği, sözde kendisinin sevildiği Kemal’e verilen biri. Hayatın sillesini
yemiş ama yıkılmamış bir kadın. Güçlü, kararlı, kendine inancı olan bir
karakter.
Cihan: Marangoz, müezzin,
yanık sesli bir insan. Zehra ona ve ezan okuyuşuna aşık. Zehra’nın gönül verdiği delikanlı. Kendine inancı
olmayan, çekimser, az konuşan, bir türlü isteklerini dile getiremeyen, saf ve
temiz biri.
Kemal: köy palavracısı.
Yalanlarıyla köy gençlerini kendine hayran bırakan biri. Çok sevdiği kıza bile
hileyle kavuşma yoluna başvuran ve ortada bırakan biri. Zengin züppesi diye tabir edebileceğimiz bir kişi.
Aile büyüklerinden kalan mirası har vurup harman savuran bir adam. Zehra’nın
hayatını zehir edip, sonunda da ölümü onun elinden olan kişi.
Ahmet: Zehra’nın ağabeyi. Para için yapmayacağı şey
olamayan bir adam. Kardeşini Kemal’e peşkeş çekecek kadar karaktersiz biri.
Karaktersizliğini geleneklerle örtmeye çalışan kişiliksiz biri.
Mahir
hoca: İyi
niyetli, düşene el vermesini bilen bir adam. Cihan’ın babası.
Dokumacı
Arif: Zehra’nın
babası. Oğluna söz dinletemeyen, hayata karşı hep bir mahcup tavır
takınan temiz yürekli bir adam.
Melek
Hanım: Zehra’nın
annesi. Kızından ötürü bir türlü yüzü gülmeyen, son zamanlarda hasta düşen
kocasından ötürü de üzüntüleri iyice artan ama kızının dönüşüyle birazcık olsun
içi ferahlayan bir köy kadını.
Gül: Zehra’nın İstanbul’da tanıştığı komşusu ve hayat
arkadaşı. Ondan birçok şey öğrendiği kadın. Sendelediğinde düşmemesi için ona
dayanak olan kişi.
Songül: Zehra’nın küçük kardeşi.
ESERDE İŞLENEN KONU:
Kapıları
Açmak kitabında Mustafa Kutlu, yitik bir yaşamın öyküsünü sunuyor. Yazarın usta
kalemini konuşturduğu, yalın ve akıcı bir dille yazdığı kitap, elinizden
bırakamayacağınız cinsten.
Zehra, uzak bir kıyı kasabasında yaşayan güzel bir kızdır. Fakat bahtı, kendisi kadar güzel değildir. Ağabeyi Ahmet, annesi Melek Hanım ve babası Arif Bey ile yaşamakta, komşuları ve babasının en yakın arkadaşı Mahir Hoca'nın oğlu Cihan ile evlenme hayalleri kurmaktadır. Fakat Cihan çok çekingen olduğundan birbirlerini ne kadar sevseler de bir türlü evlenememektedirler.
Ağabeyinin para tutkusu Zehra'nın kötü sonunu hazırlar. Kasabanın en zenginlerinden ve "İpsiz Kemal" denen biriyle paraya ihtiyacı olduğu için bir ortaklık kurmak ister. Kemal'e bunu söylediğinde çok hoş karşılanır. Çok şaşırmıştır. Fakat sonra nedeni ortaya çıkar: Kemal'in bir şartı vardır, eğer bu ortaklık olursa Zehra'yı kendisine verecektir. Ahmet başta itiraz etse de sonraları kabul eder. Kemal de Zehra'yı kaçırıp İstanbul'a götürür. Fakat ortaklık hiçbir zaman gerçekleşmez.
Zehra, uzak bir kıyı kasabasında yaşayan güzel bir kızdır. Fakat bahtı, kendisi kadar güzel değildir. Ağabeyi Ahmet, annesi Melek Hanım ve babası Arif Bey ile yaşamakta, komşuları ve babasının en yakın arkadaşı Mahir Hoca'nın oğlu Cihan ile evlenme hayalleri kurmaktadır. Fakat Cihan çok çekingen olduğundan birbirlerini ne kadar sevseler de bir türlü evlenememektedirler.
Ağabeyinin para tutkusu Zehra'nın kötü sonunu hazırlar. Kasabanın en zenginlerinden ve "İpsiz Kemal" denen biriyle paraya ihtiyacı olduğu için bir ortaklık kurmak ister. Kemal'e bunu söylediğinde çok hoş karşılanır. Çok şaşırmıştır. Fakat sonra nedeni ortaya çıkar: Kemal'in bir şartı vardır, eğer bu ortaklık olursa Zehra'yı kendisine verecektir. Ahmet başta itiraz etse de sonraları kabul eder. Kemal de Zehra'yı kaçırıp İstanbul'a götürür. Fakat ortaklık hiçbir zaman gerçekleşmez.
YAZARIN ÜSLUBU:
Ben Kutlu'nun anlatımını çok seviyorum,
hikâyelerin doğallığı yalın anlatımdan geliyor. Onun anlatımında gösterişli
olaylar yok, süslü, havalı bir anlatım yok. Günlük hayatta yaşam nasılsa
aslında öyle sade ve basit. Kasabayı anlatırken ayrıntıya girdiğinde okuyucu
olarak o kasabanın bir ferdi gibi hissedersiniz kendinizi. Onun anlatımında Anadolu'nun
trajedisi de sıcak oluyor, çekiveriyor insanı. Belki yazarın en sevdiğim
metinlerinden değil ama sırf o hikâyeci dedeyi dinlemek için bile okunur, kendi
sesi var bu metinlerin.
ESERİN ANA FİKRİ
Mustafa Kutlu Kapıları
Açmak da kitabın adından da anladığımız gibi kapıların açılışını anlatıyor.
Farklı insanların hayatlarının bir yerde buluşması ve kapıların açılması. Kader
buluşması. İrade kapısı, değişme kapısı, kalp kapısı, tövbe kapısı. Zehra’nın,
Cihan’ın, Mahir Hoca’nın, Ahmet’in, Kemal’i kendine özgü hayatları ve kapıları.
Ve kapıların açılması. Kasabadan şehre dönüşen bir yerleşim birimindeki ahlaki
değişimler.
ESERİN TÜRÜ:
Hikâye
ESERDE İŞLENEN TEMEL DEĞERLER:
Mustafa Kutlu, Kapıları Açmak’ta Zehra ekseninde Türkiye’deki
‘hızlı değişim’i anlatıyor. Sakin sahil kasabasının bir anda plaja ve eğlence
mekanlarına dönmesini, insanların para hırsıyla ‘kız kardeşini’ bile peşkeş
çekmesini, ‘vicdanımızı sızlatacak’ denli etkileyici anlatıyor.
ÖZET:
Sebeplerden
sıyrılmış, sadece sonuçlara yaslanan hikâye anlatımı Mustafa Kutlu'ya göre
değil. Kutlu, Kapıları Açmak'ta, bundan önceki hikâyelerinde olduğu gibi,
bildiğini-inandığı şekliyle anlatmaya devam ediyor. Modern hikâyenin,
"eski hikâyeden yakasını kurtarıp "öykü" tadına bürünerek ve
tabiatıyla gizemli bir özellik kazanan anlatım tarzına" yüz vermiyor.
Mustafa
Kutlu'nun, insanı "sıcak bir yorgan gibi" saran, bu hikâyesinde bahsi
geçen kasabadaki "her ağaç, her ev, her köşe tanıdık" sanki.
"Sevda havasını soluya soluya kendiliğinden yavuklu olmuş" olan
imamın oğlu Cihan'la, dokumacının kızı Zehra'nın masum aşkı, Anadolu'da
herhangi bir kasabasında, rahatlıkla karşılaşabileceğinizden türden bir sevda
hikâyesidir. Aynı şekilde Zehra'nın "derme çatma vicdanlı" ağabeyi
Ahmet'ten "ardına kara izler bırakıp uzaklaşan" ipsiz Kemal'e;
"ahlak timsali" Mahir Hoca'dan "şehrin merkezine yakışmıyor,
meydanı daraltıyor" diyerek tarihi tekkeyi yeşil alan yapmak isteyen
belediye başkanına kadar, kahramanlardan her biri, Anadolu'nun herhangi bir
kasabasında rahatlıkla karşılaşabileceğimiz insanlardır.
Zehra,
kasabanın hovardası ipsiz Kemal tarafından kaçırılıp İstanbul'a götürülmesiyle
darbe yer. İpsiz Kemal, adı üzerinde, karanlık ve kirli işlerin adamıdır. Bir
müddet sonra Zehra'yı koskoca şehirde yapayalnız bırakıp kaçar. Ama Zehra da
yaman kızdır; "örs ile çekicin arasında dövüle dövüle çelik gibi
olmuştur." Pavyonlara düşse de ayakta kalmayı başarır. Tövbekâr olup
kasabaya geri döner. Cihan'ın babası olan Mahir Hoca'nın sahip çıktığı Zehra,
geçmişte yaşadıklarına rağmen yeniden kasabada insanların takdirini kazanmayı
başarır.
Cihan,
babası gibi marangozluk yapmakta ve camide ezanları okumaktadır. Kendini bir
türlü ifade edemeyen Cihan, yakışıklı ama tutuk bir delikanlıdır. Daha
sonraları vicdan azabı yaşamasına da sebep olacak olan tutukluğu kendisine çok
pahalıya mal olacak ve sevdiğine bir türlü kavuşamayacaktır.
Ahmet,
delikanlı pozlarına rağmen, para için kardeşini harcamaktan çekinmeyen, hatta
bu uğurda kızını dahi gözden çıkarmayı düşünebilecek kadar düşmüş bir insan
müsveddesidir.
Ve
Mahir Hoca, tüm bu fırtınanın ortasında sığınılabilecek güvenli bir liman.
Modernleşme temayüllerine rağmen geleneği devam ettirme kaygısı taşıyan
kasabalının da sevip saydığı bir imam.
Kapıları
Açmak, Mahir hoca'nın ağzından söyletilen "Kızcağız zaten biliyoruz zorla
kaçırıldı. Zorla o yola düştü. Şimdi gayrete gelmiş, pişman olmuş, tövbe etmiş,
bize sığınmış. Cenab-ı Allah tövbe kapısını açık tutarken size ne oluyor?"
sözleriyle; insanın elinde olmayan sebeplerden kötü yola düşebileceğini ve
yaşadığı olumsuz hayata rağmen, insanın özünün sağlam kalabileceğini bizlere
öğretmektedir.
Kutlu,
Kapıları Açmak'ta, akan su gibi berrak dili ve üslûbuyla Türkçenin imkânlarını
sonuna kadar kullanıyor. Bütün ihtişamı ile kendini gösteren cümlelerin
birçoğunun altını çizmek zorunda kalıyoruz. İşte: "Günler birbirini ısıra
ısıra geçti."
Mustafa
Kutlu, kendisiyle yapılan bir söyleşide, "Allah varsa, trajedi
yoktur" demişti. Dolayısıyla, bu hikâyesinde de trajedi değil, kader ve
"Ne yapalım Allah'ın dediği olur" ifadesinde somut halini alan;
"kaderine razı olanların sessizliği ile teslimiyet var.
Mustafa
Kutlu hikâyesinin önemli bir özelliği de okuyan insanı etkiliyor olması.
Zehra'nın "içinde ezan sesine bürünmüş yatan Cihan" ile son
görüşmesinde "şu yandaki camide son bir defa ezan oku. Sonra git. Sesin
bende kalsın istiyorum, içimde kalsın" sözleri, en mürekkebi kurumuş şaire
bile, birkaç mısra yazdırmaya yetecek ilhama sahip.
SON
BAKIŞ:
Mustafa Kutlu hepimizin bildiği gibi Türk
hikayesinin zirve isimlerinden. Yazdığı birçok hikaye kitabında, özetle
Türkiye’yi anlatan bir usta. Türkiye’yi, yabancı bir sesle değil, halkın
içinden kültür ve geleneğimizdeki özlerin izini sürerek anlatan bir yazar.
Elbette özlerdeki yenilikleri, değişimleri, çelişkileri de es geçmeden. Akıcı
ve sade üslubuyla okuru sürekli hikayenin içinde tutuyor.
Mustafa Kutlu’nun şimdiye kadar okuduğum
eserlerinden edindiğim izlenim şu: öze dönüş, sevgi medeniyetine yürüyüş, kendi
olarak kendi kalarak dünya medeniyetleri ile bütünleşme gibi konular işliyor.
Kutlu’nun eserlerini okurken sanki bütün bir yılın
fotoğrafını çekmiş ve o fotoğrafta öne çıkan bir kare üzerine hikayeyi kaleme
almış gibi bir düşünce hâsıl oluyor.
Bundan önceki hikayelerinde köye dönüşü anlatan
Kutlu, Kapıları Açmak adlı hikayesinde köye dönüşle birlikte göçün tersine
dönüşü ve tövbe konu ediliyor.
Kapıları Açmak hikayesinin kahramanı Zehra, önceleri
duygularını dile getiremeyen bir kasaba kızı iken yaşamış olduğu acı tecrübeler
neticesinde hayatta dik durmayı öğreniyor. Önceleri aşkını dile getiremez iken
Kemal tarafından terk edilince üst komşunun yardımıyla yeni yeni tecrübeler
ediniyor. Önceleri pavyonlarda çalışmaya başlayan Zehra, bu ortamda bile
kendini koruyabiliyor. Bir namussuz tarafından sevdiğinden, kasabasından,
ailesinden koparılan Zehra, namussuz ortamlarda bile namusunun koruyabiliyor. Üst
komşusundan bez bebek yapmayı ve silah kullanmayı öğreniyor.
Hayatta bütün sevdiği değerlerini kaybeden Zehra,
sonunda ölüm de olsa kasabasına dönmeyi göze alıyor.
Kasabada önce ağabeyi ile sonra kasabanın
serserileri ile en sonunda Kemal ile mücadele etmek zorunda kalan Zehra bütün
zorluklara göğüs gererek hayat mücadelesine devam eder.
Kasabada esnaf için yapmış olduğu bez bebekler iş
kapısı oluyor. Kapısına dayanan serserileri silah ile defetmesi köyde imajının
düzelmesini sağlıyor. Köye dönen Kemal, tekrar kendisine musallat olunca çok
usta bir manevra ile Kemal’i öldürüyor. Soğukkanlı davranarak Kemal’in silahını
ateşlemekle cezai işlemleri hafifletiyor. Son görüşmesini Cihan ile yapıyor.
Zehra kendi hikayesinde mücadelesini sürdüre dursun.
Bizim ülkemizde bombalar patlamaya devam ediyor. Bütün geceyi dua ederek
geçirdim. Ankara’nın göbeğinde patlayan bombalar 37 canımızı aldı, onlarca
canımız yaralı.
Televizyonda haberleri sunan sunucu: Gün birlik olma
günü; gün dimdik durma günü diyor.
Gün boyunca olayla ilgili yorumlara, haberlere
baktım durdum.
Dünya küçülürken, ülkemiz küre ölçeğinde hedef
büyütürken bu tür olay ve engellemeler olmaya devam edecek.
Efendimiz (sav) Medine’ye doğru giderken zorlukları
aşmanın zorluklarını yaşamıştı. Ülkemiz sevgi medeniyetinin baş şehrine doğru
yol alırken bunlar olmaya devam edecek. Allah ülkemizin yardımcısı olsun
inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder