ESERİN KİMLİĞİ
ESERİN
ADI: Hayat Güzeldir
YAZARI:
Mustafa KUTLU
YAYIN
EVİ: Dergâh
BASKI
SAYISI: 6. Baskı Eylül 2014
SAYFA
SAYISI: 167
İÇERİK
(MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ:
ESERDE İŞLENEN KONU:
Hayatın
güzelliği.
ESERİN ANA FİKRİ
Hayata
iyilik bacasından bakılırsa ufukta yaşama sevinci görülür. Hayat güzeldir; her
şeye rağmen, her şeye dair.
ESERİN TÜRÜ:
Hikâye
ESERDE İŞLENEN TEMEL DEĞERLER:
Yaşama
sevinci, mutluluk.
YAZARIN ÜSLUBU:
Mustafa Kutlu’nun kullandığı dil yine bizden,
memleketten, sohbet odasından yansıyan sımsıcak, taptaze. Taze yapılmış
tereyağını ekmeğe sürer gibi akıp gider. Cana yakındır, doğuludur, kısa
cümleler kullanır, hareket vardır. Hep kendisi konuşur. Doğunun masalına
yatkındır yine.
ÖZET:
SEVİNÇ:
Güvercinlere kendi
öğünleri olan simitleri yediren, taşradan gelmiş iki simitçi çocuğun
sevinçlerini bu paylaşma işinde bulmaları anlatılmaktadır.
NÖBETÇİ AŞIK:
Bir gece vakti nöbet kulubesinde beklerden nişanlısının
fotoğrafına bakmasıyla hayatı kurtulan askeri anlatmaktadır. İlahi bir gerilim
ile kendisine saldıran teröristleri öldürmüştür. Nişanlısının, rüzgarın,
çiçeğin ve otların yani bir bilinmezin olağan dışı etkisiyle kahramanca
çarpışmıştır. Nöbetçi er hep gülümsemektedir. Mutluluğu kendisine destek olan
nişanlısının hasretinde ve gizemli yardımların sahibinde bulmuştur.
ÇİÇEK TEFSİRİ:
Büyük sıkıntılarla
hastaneye gitmiş bir adamın ciddi bir rahatsızlığı olmadığını öğrenip
çıktığında hayatın güzelliklerinin farkına varmasını anlatmaktadır. Aynı gün
içinde hastaneye girerken görmediği laleleri çıkarken fark etmiş ve olağanüstü
etkilemiştir. Kendine dert olan dükkanı boşaltmaya karar vermiştir.
PROFESYONEL:
İçinde yalnız
iyilik bulunan bir ihtiyar mutluluğu çocukların mutluluğunda buluyor. Mahallenin
çocuklarına unutulan topaç çevirme oyununu oynatıyor.
SIRILSIKLAM:
Küçük sevinçlerin
ilk aşkın ve bozulmamışlığın hikayesidir. Berber kalfasının aynı handa başka
bir iş yerinde çalışan genç kıza aşkına karşılık bulması ve buluşmaları.
KARGA:
Kargalar aleminde yaşam ve eğitim sistemi. Bir karga
yavrusunun uçmayı öğrenme macerasını, bu gelişimin kargaların hep bir elden
yaptığı çalışmayla nasıl gerçekleştiğini anlatıyor.
PARANIN YÜKÜ:
Zengin bir ihtiyar ölmeden önce tüm parasının dürüstlük
ve adaletle fakirlere dağıtılması işini gizlice kahyası Adil Efendi‘ye vasiyet ediyor. Hakkın rahmetine kavuşan
ihtiyar mutluluğu bu yükü emin şekilde sırtından atmakla buluyor.
HAYAT GÜZELDİR:
Ölümden dönmüş bir adam şunları diyor: “Yarabbi hayat ne
kadar güzel. Ama bizim gözümüz kör, kulağımız sağır. Ancak dara düştüğümüzde,
paçamız sıkıştığında görüyoruz bu güzellikleri. Bu ne kadar nimet! Bunların
hangi birine şükretmeli? Etrafımda olanlara mı, hayatta kaldığıma mı?”. Bu
kazanın kalp gözünü açtığını söylüyor ve Hz. Peygamber’in ahlakı ile davranmaya
niyet ediyor. “Ölümden
dönmüş bir adam olarak kahvesinden höpürtülü bir yudum” alıyor ve “Oh, be!..” diyor.
KÖTÜ BÜLBÜL:
Sarhoş bülbülün
sonunda gülden aldığı intikamı anlatır.
ÇİĞDEM ÇİÇEĞİ:
Masalsı bir hava
içinde çiğdem çiçeği şifa vererek iyiliğin ve güzelliğin simgesi olarak ortaya
çıkıyor.
ŞAFAK PEMBESİ:
Hayatta çok çekmiş, dinine bağlı ancak bir süredir
sıkıntı içinde olan yaşlı bir kadının Hızır tarafından ziyareti ve
sıkıntısından kurtaracak haberi almasını anlatır.
CANEY:
Helvacı çocuk öyküsünde Kutlu sosyopolitik bir
değerlendirme yapar “Sanki
hükümet bir çırpıda iç ve dış borçlarımız temizledi. Sanki terör sona erdi,
cari açık kapandı. Evet, insanlarımız bu kadarcık olsun sevinmek, gülmek
istiyorlar. Bir iyilik
edip kalplerinde çırpınan kuş sakinleştirmek istiyorlar. İnsanlarımız kanaat
denilen şeyi biliyor, her vesile ile hatırlamak istiyor. Her an iyilik ve
adalet için fedakarlığa hazır. Ama karşılarında şu küçük adam kadar olsun içten
ve dürüst makamlar, insanlar, sözler olsun istiyor.”
HER KUŞUN BİR DALI VAR:
Kimsesiz ve
ayakkabıcı kalfası olan Sırrı suçsuz yere hapis yatar. Ustası hapisten çıkan
Sırrı’ya dükkanını verir, kızını vermeye de niyet etmektedir çünkü Sırrı iyi
bir insandır.
YARA:
Çocuk yaşta
babasını kaybeden bir adamın babasını anmaktadır.
RÜZGARIN OĞLU:
Sivası’ın bir
köyünden İstanbul’a göçen bir ailenin, özelinde rüzgarın oğlu Süleyman’nın
hikayesidir. Koşmakta yetenekli Süleyman’nın ailesine destek olmak için simit
satmaktadır. Gazetede bir yarış olduğunu görür ve bu yarışa katılmaya karar
verir.
SEBEBİMSİN:
Büyük şehre
üniversite okumaya gelen İbrahim’in hikayesidir. İbrahim sağlam bir insan ve
dürüst bir delikanlıdır. Bir vesile ile tanıştığı Ayşe’ye burs bulur. Ayşe’nin
anasını bir işe yerleştirir. Ayşe’nin anası İbrahim’e duacıdır. “Ulan
İbrahim, Allah’ın köylüsü, sen bu kadar işi nasıl becerdin?”
DÖNE DÖNE:
Hacı abi
gençliğinde hovarda hacca gidip mürşid bulunca yardıma muhtaç bir aile için
vakıf gibi çalışır. Hacı bu yardımların kendisine nasip olmasına
şükretmektedir.
KARPUZ:
Karpuzculuktan
para kazanmanın hayaliyle mutlu olan iki garib çocuğun hikayesidir. Hikaye
içinde ilginç bir sanatçı değerlendirmesi de vardır: “Bazıları
sanatla zenaatı birbirinden ayırır. Beyhude bir ayrım. Daha doğrusu sanatçının
kendini ötekilerin üstünde tutmak için seçtiği ve gariptir destek bulduğu bir
şey. Batı’dan bize gelmiş. Bizde “dahi” yoktur. Herkes işini yapar. İşini iyi
yapmak ahlak gereğidir. Zenaat erbabının yaptığı bir sandalye bir mezar taşı
ile ressamın tablosu arasında ne fark var? Efendim ressam tablosuna kendini
katıyormuş, yenilik yapıyormuş vesaire. Öteki de yapıyor. Sanatçının yüce,
erişilmez bir mevkiye çıkarılması pagan döneminden kalmadır. İlla bir ayrım
yapılması gerekiyorsa onu Cenab-ı Hak kitabında bildirmiş.”, “Ulu olan ancak
takva sahibi olandır.
İster vezir, ister şair, isterse çömlekçi olsun. Dahilik abartıdır. Tevazu
asıldır.”
ROMAN HAVASI:
“Kusturica filimlerini aratmayacak görüntüler, sesler,
anılar” içeren bir
hikayedir. Bir kadın; yalnız,
bakımsız, aç. Çocuklarına
hasret. Uğraşmış, çırpınmış, kocası geri
dönmemiş. Üstelik epey zamandan beri çocuklarını da göstermiyormuş. Kadın, çaresizlikten intihara kalkışır.
Çocukları getirilir. Birden gam gider,
neşe yeniden can bulur.
SON İKİ YAZ:
Kırk yıldır bakkal
işleten Osman Efendi, yemyeşil bir köyde yaşamanın hayalini kurar, bu hayali de
bir arkadaşı vesilesiyle gerçekleşir. Mutlu bir şekilde o köyde caminin kerevetine dayalı sırtı akan suyu izlerken ruhunu teslim eder. ALLAH BES!/ Aslan
Yaşar’ın ve öğrencilik yıllarında ufak bir yardım ettiği arkadaşı Aykut’un,
insanlığın bitmediğinin hikayesidir. İşsiz ve perişan sokaklarda dolaşan
Yaşar’ın evine götüreceği ekmeği yoktur. Karısı çocuğuyla birlikte evden
ayrılır ve anasının evine gider. Yolda Yaşar’la karşılaşan Aykut, Yaşar’ın
halini anlar. Yaşar’ın marketleri vardır. Üç araba dolusu malzemeyi Yaşar’ın evine
gönderir. Yaşar karısını ve çocuğunu alıp tekrar eve getirir. Aykut Yaşar’a bir
de güvenlik işi ayarlar.
SON BAKIŞ:
“Hayat Güzeldir” hayata mutluluğun penceresinden
bakmaktır. Kutlu kitabında hiç olmadığı kadar yüksek
perdeden mutluluk temasını işlemektedir. Öykünün sonunda içiniz burulmaz,
üzülmezsiniz. Aksine art arda sevinç, yaşam, coşku, inanç bulursunuz. Okudukça
kimi zaman çocuklaşırsınız, kimi zaman yaşlanırsınız, kimi zaman
delikanlılık-genç kızlık çağlarımızın heyecanlarıyla heyecanlanır, kimi zaman
bir kuşun uçmayı öğrenmesinde hayatı bulur, kimi zaman da bir çiçeğin
faydasına masalı yaşarsınız. Hiç bir öyküde en ufak bir kötülük yoktur. Varmış
gibi olanın da üzerinde durulmaz. Öykülerin bir kısmında kahramanlar doğrudan
İslami yaşantıya ve düşünceye yakın dururlar. Yardımlaşmanın da insana verdiği
mutluluk bir kaç kez işlenmiştir. Bu tema kimi yerde dini bir bağlılığın kimi
yerde ise vicdanlı bir dostluğun sonucu olarak karşımıza çıkar.
Zafer Yahut Hiç hikayesinin gerilimli ve acı ile biten son sahnesinden sonra Hayat Güzeldir hikayesi günün ışımasına, kuşların uçmasına
vesile oldu.
Zafer Yahut Hiç hikayesi ile ilgili yapmış olduğum
değerlendirmeyi okuyan can dostum mesajla duygularını yazıyor ve
değerlendirmelerini gönderiyor. Son bölümünün biraz ortada kaldığını belirtiyor
ve bunu da benim son günlerdeki ruh halime bağlıyor, her zamanki nezaket dolu
cümleleriyle. Kendisine teşekkür ederek en kısa zamanda düzeltme yapacağımı
belirtiyorum, inşaallah diyerek. Can dostum sıkı sıkı tembihte bulunuyor,
lütfen yazmaya devam et diye. Kendisine ben okurum, yazmayı beceremem ama;
günün birinde kendisini yazacağımı söylüyorum.
Hayat Güzeldir hikayesini okuduğum zaman zarfında
ülkemizde ve dünyada siyasi olaylar ve terör olayları devam etti. Batılı devletlerin
neme lazım tavırları sonunda kendilerine de dönmüş durumda.
Dünyanın ve insanlığın bir an evvel sevgi medeniyetine
ihtiyacı var. Bunu bütün insanlığa sunmak anlatmak gerekiyor.
Bizlerin de bir nebze katkımız olsun diye çalışmalarımıza
devam ediyoruz. Toplantılar, seminerler, konferanslar...
Çağımızın sevgi medeniyetinin gönüllü elçilerinden Yusuf
Kaplan Beyi Bakırköy’de ağırlıyoruz. Verimli bir konferans tertipliyoruz. Sonraki
günlerde Bakırköy Buluşmalarımız usta kalemin köşesinde (Yusuf Kaplan) ulusal
basında yer alıyor.
Anlıyoruz ki derdimiz artmış, azalmamış...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder