Dünya tarihinde kahramanlık destanlarından biri de
Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin tarihimiz içinde ayrı bir yeri vardır. Sanki
dün yaşanmış gibi yüreklerdedir, canlıdır, unutulmamıştır. Unutulamaz da…
Destanlar hayali hadiselerin, olmuş olaylara ilavesi ile
ortaya çıkmıştır. Lakin Çanakkale öyle bir destandır ki, dudakları uçuklatan,
yürekleri kabartan, ya Rab dedirten inanılmaz hadiselerin vuku bulduğu bir
destandır…
1915 yılında, Osmanlı Devleti dünyanın en büyük devletleriyle
mücadele ederken, bu devletler, sömürdükleri ülkelerden ne için geldiklerini
bile bilmeyen binlerce sömürge asker ile Çanakkale boğazına geldiler. Anadolu’nun
her yerinden yüz binlerce kahraman yiğidimiz de, topraklarını, üzerine göz
dikmiş bu gafillerden korumak üzere Çanakkale Savaşına katıldılar. Ve bu
yiğitlerimiz tüm cihanı hayrette bırakan başlı başına gerçek bir iman ve
kahramanlık destanına imzalarını attılar.
Kuvvet dengeleri arasında korkunç uçurumlar vardı. Her türlü
askeri malzeme bakımından gayet iyi düzeyde olan modern düşman ordusuyla; topu,
tüfeği sayılı, siperleri ve silahları zayıf, yarı aç ordumuz güya savaşıyordu. Düşman
topları saatte sayısız seri atışlar yaparak mevzilerimizi dövüyor, cehenneme
çevirircesine kan kusturuyorlardı.
Ancak Çanakkale Zaferi, iman ve azmin, güç ve kuvvetin canlı
bir belgesi, mağrur ve zalim olanın hakkın karşısında mağlubiyetidir. Maddenin
mana karşında yok olmasıdır.
Candan ve canandan çok daha sıcak gelen, insanları öbek öbek
kendisine çeken bu cazibe tabiî ki, “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli”
diyen Türk-İslam şairi Mehmed Akif’in ifadelerinde abideleşen din ve devletin
bekası içindi.
“Çanakkale Geçilmez” sözüyle şahikalaştırılan bu büyük destan
bu şuur ve sarsılmaz iman ile kazanılmıştır.
O asil ruhların mekanları cennet, ruhları şad
olsun. Hepsine buradan selam olsun. Bu topraklar uğruna düşünmeden kanını
akıtmış tüm şehitlerimize selam olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder