17 Mart 2016 Perşembe

ÇANAKKALE DESTANI


Dünya tarihinde kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin tarihimiz içinde ayrı bir yeri vardır. Sanki dün yaşanmış gibi yüreklerdedir, canlıdır, unutulmamıştır. Unutulamaz da…

Destanlar hayali hadiselerin, olmuş olaylara ilavesi ile ortaya çıkmıştır. Lakin Çanakkale öyle bir destandır ki, dudakları uçuklatan, yürekleri kabartan, ya Rab dedirten inanılmaz hadiselerin vuku bulduğu bir destandır…

1915 yılında, Osmanlı Devleti dünyanın en büyük devletleriyle mücadele ederken, bu devletler, sömürdükleri ülkelerden ne için geldiklerini bile bilmeyen binlerce sömürge asker ile Çanakkale boğazına geldiler. Anadolu’nun her yerinden yüz binlerce kahraman yiğidimiz de, topraklarını, üzerine göz dikmiş bu gafillerden korumak üzere Çanakkale Savaşına katıldılar. Ve bu yiğitlerimiz tüm cihanı hayrette bırakan başlı başına gerçek bir iman ve kahramanlık destanına imzalarını attılar.

Kuvvet dengeleri arasında korkunç uçurumlar vardı. Her türlü askeri malzeme bakımından gayet iyi düzeyde olan modern düşman ordusuyla; topu, tüfeği sayılı, siperleri ve silahları zayıf, yarı aç ordumuz güya savaşıyordu. Düşman topları saatte sayısız seri atışlar yaparak mevzilerimizi dövüyor, cehenneme çevirircesine kan kusturuyorlardı.

Ancak Çanakkale Zaferi, iman ve azmin, güç ve kuvvetin canlı bir belgesi, mağrur ve zalim olanın hakkın karşısında mağlubiyetidir. Maddenin mana karşında yok olmasıdır.
Candan ve canandan çok daha sıcak gelen, insanları öbek öbek kendisine çeken bu cazibe tabiî ki, “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” diyen Türk-İslam şairi Mehmed Akif’in ifadelerinde abideleşen din ve devletin bekası içindi.
“Çanakkale Geçilmez” sözüyle şahikalaştırılan bu büyük destan bu şuur ve sarsılmaz iman ile kazanılmıştır.

O asil ruhların mekanları cennet, ruhları şad olsun. Hepsine buradan selam olsun. Bu topraklar uğruna düşünmeden kanını akıtmış tüm şehitlerimize selam olsun!




  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder