1 Şubat 2016 Pazartesi

YOKSULLUK İÇİMİZDE

ESERİN KİMLİĞİ


ESERİN ADI: Yoksulluk İçimizde

YAZARI: Mustafa KUTLU

YAYINEVİ: Dergâh

BASKI SAYISI: 16. Baskı Aralık 2014

SAYFA SAYISI: 104

TÜRÜ: Hikâye

İÇERİK (MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ:

HİKÂYENİN KAHRAMANLARI:

ENGİN

SÜHEYLA


ESERDE İŞLENEN KONU:


Yoksulluk İçimizde hikâyesinin konusu; aynı devlet dairesinde çalışan Engin ve

Süheyla arasındaki aşk, Engin’in Süheyla’yı terk edip zenginliğin peşinden gitmesi, Süheyla’da ve Engin’de gerçekleşen kültür değişikliği ekseninde oluşan doğu‐batı çatışması ve yer uyumu ile birlikte, kahramanların sonuçta millî ve manevî değerleri tanıması” şeklinde tespit edilebilir.


ESERDE İŞLENEN TEMEL DEĞERLER:


 Yoksulluk İçimizde; Mustafa Kutlu’nun hikâyeciliğinin en olgun örneklerinden biri kabul edilir. Kutlu; bu eserinde Engin ve Süheyla aşkı çerçevesinde kahramanlarda görülen sosyal değişim olgusu merkeze alınmak üzere, aşka, sosyal değişime, eşyaya İslâmî bir yorum getirmeye çalışır.

Yoksulluk İçimizde; Kutlu’nun, kahramanların başlarından geçen maceralardan ziyade değişen zamanın, toplum yapısının çeşitli alanlarında yaptığı yıkıntıları ve değişmeleri, estetik bir boyutta ve yeni bir tarzla işlediği, Türk hikâyeciliğine yeni bir boyut kazandıran eseridir.


ESERİN ANA FİKRİ:

Zenginlik dış unsurlara, eşyaya bağlanmakla değil, içimizi zenginleştirmekle olur ki eşyadan ve onun bizi kendisine çeken kuvvetinden kurtulmanın yolu da manevî değerlere yönelmektir. Asıl zenginlik Hakk’ı bilip O’nun yolunda yürümektir.


YAZARIN ÜSLUBU:


Mustafa Kutlu ve Yoksulluk İçimizde, bir monografidir. Bu kitapta, son dönem hikâyeciliğimizin mühim isimlerinden Mustafa Kutlu ve onun Türk hikâyeciliğine yeni ufuklar açan Yoksulluk İçimizde adlı eseri değerlendirmeye çalışılmıştır. Ülkemizde tek bir eserden hareket ederek; edebi eseri, geniş bir çerçevede hayatı anlamlandırmaya çalışan çeşitli makaleler ve yazılar bulunmakla birlikte kitap halinde neşredilmiş monografi incelemesi yok denecek kadar azdır. Bu sebeple bu kitap, sahasında bir örnek teşkil edecektir kanaatindeyiz.


ÖZET:


Mustafa Kutlu’nun Yoksulluk İçimizde adlı eserinin ilk hikâyesi olan

Akasyalar Açar mı? Aldığı haber sonrası bütün dünyası yıkılan Süheyla’nın ruhi durumu üzerine kurgulanmıştır. Hikâyede, sevgilisi Engin’in başka birisiyle nişanlandığını öğrendikten sonra Süheyla’da görülen ruhi değişim işlenir. Yazar, oldukça başarılı tasvirlerle ve girift tahlillerle bu durumu ustaca vermeyi başarmıştır. Yoksulluk İçimizde adlı eserinde eşyaya tavır alan Mustafa Kutlu, eserin ilk hikâyesinde de eşyayı kendi hâl diliyle tasvir etmiş, eylemleri genel olarak nesnelere yüklemiştir. Yazar, bu hikâyesinde eşyaları en ince ayrıntılarına kadar tasvir etmiş, böylece hayatımızda eşyaya ne kadar önem verdiğimizi göstermeye çalışmıştır. Eşyanın yerilmeye çalışıldığı ve manevî değerlere yönelmemizi öğütleyen Yoksulluk İçimizde’de “eşya”, yazarın eserini kurgularken sıkça kullandığı figüratif bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. Yazar, bu sebeple sık sık tekrarlara ve ikilemelere başvurarak dikkatleri eşya üzerine çekmeye çalışmıştır. Gerek kullandığı yeni tekniklerle gerekse yeni muhteva açılımlarıyla hikâyeciliğimizde yeni ufuklar açan bir yazar olan Mustafa Kutlu; bu hikâyesinde, kahramanın ruh hâlini, daha çok eşyanın değişen durumu ve eşyayı tasvir ederken kullandığı sıfatlarla açığa vurmuştur. Ayrıca yazar, bir durum hikâyesi olan Akasyalar Açar mı?’da oldukça akıcı, ahenkli bir üslûp ve günlük konuşma diline yakın bir dil kullanmıştır.


SON BAKIŞ:


 Ataulllah İskenderî’nin Hikem-i Ataiye’sinden sözler almış.


Talep şan değildir. Razı ol, şan da senin, nam da senin. Varlığını bilinmezlik toprağına göm. Gömülmeyen şey, nabit olmaz.


Dünya suretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar? Huzura girmeden önce tövbe sularında yıkan.


 Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen, zaten ölüsün.


 Marifetin mukabili inkâr, ilmin mukabili cehalettir.


Günümüz insanı, bilim ve teknolojinin son imkânlarıyla geçmişe göre, çok daha iyi şartlarda yaşıyor. Ne yazık ki bu şartlarda yaşayan insan, pek çok konuda insanî duyarlığını da kaybedebiliyor. Çeşitli nedenlerle, yalnızca kendini düşünerek diğer insanlara ve çevresine karşı sorumsuz davranabiliyor.
Özellikle maddî kaygıları öne çıkaran anlayış; insanı, insanî değerlerden koparıyor. Böylece insan, açlık ve yoksullukla kıvranan insanları görmezden geliyor. Gazeteler, TV kanalları açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonların haberlerine yer veriyor. Açlıktan ölen insanların sayısının her geçen gün insanı dehşeti düşürecek boyutlara çıktığını, çıkacağını hatırlatıyor. Dünyadaki bu görüntünün, adeta tokluktan ölecek noktaya gelen insanlarla çok daha acı bir tabloya dönüştüğünü vurguluyor. Bir yanda açlıktan ölenler, diğer yanda onların bu açlığına karşı duyarsız milyonlar, milyarlar. Doyumsuz bir ihtirasla, çılgınca, maddî güçlerini, servetlerini artırmak isteyenler. Diğer insanların “açız!” feryatlarına kulaklarını tıkayanlar… Günümüz hikâyecilerinden Mustafa Kutlu’nun bir eseri: “Yoksulluk İçimizde”, adeta günümüz insanının asıl önem vermesi gerektiği yanını bizlere hatırlatıyor. Yoksulluk içimizde büyüyor. İçimiz yoksul, içimiz aç… İçimizdeki yoksulluğu, insanî değerlerle, sevgiyle doldurmak zorundayız. Duyarsızlığımızı, ancak gönlümüzü doyurmamızla giderebiliriz. İnsan olmanın anlamını o zaman daha iyi fark ederiz. Maddî anlamda hepimiz iyi imkânlarda yaşamak isteriz elbette. Ne var ki bu isteğin aşırı boyutlara yükselmesi, insanı maddî ihtiraslarla adeta canavarlaştırır. İnsan, maddî hırsla bütün ahlakî değerleri görmezlikten gelerek, yalnızca kendisini düşünen bir hale gelir. Bu olumsuz gidişin farkına bile varamaz. Çünkü onun gözü artık kör, kulakları sağır, yüreği kararmıştır. Yalnızca kendisini düşünen, bencilliği kendisine ilke edinen değil, açlık ve sefaletle kıvranan insanları da gören, onların acısını duyan ve yürekleri titreyen, bu anlamda kendisine düşen sorumlulukla bir şeyler yapmaya çalışan insan… Günümüz, böylesi insanlara muhtaç. Çocuklarını, gençlerini insanî duyarlıkla yetiştirmeye çalışan ana babalar. Bin bir türlü imkân içinde yine de doymayan, bir şeyler üretmek, başta ailesi olmak üzere, diğer insanlara yararlı olmak yerine “hep isteyen” bir alışkanlıkla mutluluğu ellerinden kaçıran gençler. Yalnızca ekonomiye dikkat çekerek; sosyal, kültürel, ahlakî değerleri gözden kaçıran bilim adamları…
Hayata kendi “at gözlükleri” ile değil, “insanî” bir pencereden bakmayı bir öğrenebilsek/öğretebilsek…

Mustafa Kutlu’nun bu hikâyesinin öncesinde ve sonrasında pek çok İslami hidayet romanı yazıldı fakat hiçbiri ilk baskısını 1981 yılında yapan Kutlu’nun bu eserindeki derinliği yakalayamadı. Yoksulluk İçimizde, her seviyeden okuyucunun kendi derinliğine göre bir şeyler yakalayabileceği bir eser…

“Yoksulluk İçimizde” Mustafa Kutlu’nun pek çok eseri gibi roman ile hikâye türlerinin arasında bir yerde duruyor. Çünkü eser için; bir solukta okunması yönüyle hikâye, çok derin tahliller içermesi bakımından da roman denebilir.

Eser aslında yaşadığımız çağa, bu çağın değerlerine sağlam temeller üzerine oturmuş bir eleştiri yapıyor. Eserin gerçek manasıyla anlaşılabilmesi, derin bir okuma kültürünü gerektiriyor. Çünkü Kutlu, yaptığı atıflarla, kullandığı sembollerle yaşadığımız çağı ve yaşam tarzıyla, zihniyetiyle çağın çarpıklıklarının sürmesini sağlayan; bedenî ve maddî hazlara bağlı bir mutluluk düşüncesini besleyip büyüten, Dünya muhabbetini sayısız teferruat ile zenginleştiren, mutluluğu eşyada arayan, sürekli eşyaya koşan modern dünya insanını –bizleri- derinden derine eleştiriyor. Bu eleştiri sırasında anlamca çok derin ifadelerle birlikte okunma bakımından çok sade bir üslup kullanılıyor. Her okuyucunun seviyesine göre pay çıkartabilmesi fakat her türden okuyucunun da eseri sıkılmadan okuyabilmesinin nedeni de bu.

“Yoksulluk İçimizde” feministinden muhafazakârına, overlokçusundan ceo’suna kadar her kesimden, seviyeden insana çok şey vaat ediyor. Uzun lafın kısası; bu kitap sizi kalbi olan bir dünyaya çağırıyor. Hem de zevk alarak okuyacağınız bir hikâye eşliğinde…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder