9 Şubat 2016 Salı

ARKAKAPAK YAZILARI




ESERİN KİMLİĞİ

ESERİN ADI: Arkakapak Yazıları

YAZARI: Mustafa KUTLU

YAYIN EVİ: Dergâh

BASKI SAYISI: 8. Baskı Aralık 2014

SAYFA SAYISI: 98


Türk hikâyeciliğin yaşayan ve efsane ismi Mustafa Kutlu, Arkakapak Yazıları ile hikâyeciliğin halka ulaşmasında önemli katkılar sunmuş. Mustafa Kutlu’nun hikâyeciliği bu memleket için çok önemlidir.


Mustafa Kutlu hikâyelerinde özümüzden kopmadan dünya ile birlikte olabileceğimizi dile getiriyor. Kutlu, satırlarında batılılaşmadan batılı olabileceğimiz gibi kendi öz kültürel değerlerimizle günümüz dünyasının sahnesinde yer alabileceğimizi dillendiriyor.


 Mustafa Kutlu, hikâyenin gelişmesine ve günümüzde okuyucuya ulaşılma noktasında büyük katkılar sağlamıştır. Mustafa Kutlu’nun hikâyelerini incelediği konuları bakımından birçok kategoride incelemek mümkündür. O hikâyelerinde Türkiye’nin sosyal, siyasal, ekonomik, sosyolojik olarak bir portresini çizer. İşlediği konular ve ele aldığı kahramanlar içinde yaşadığımız toplumun bir parçası olarak sokakta, çarşıda karşılaşacağımız durumlar ve kişiler. Ama Mustafa Kutlu bunları ele alırken sihirli bir şekilde onları sayfalarda dikkat çekici bir şekilde canlandırmayı başarmıştır. Bu da onun hikâye türündeki ustalığından kaynaklanmaktadır.


Arka Kapak Yazıları kısa kısa hikâyeler şeklinde, resimlerle zenginleştirilmiş bir eser olarak okuyucuya sunulmuş. Kitapta Kutlu’nun olaylara, durumlara, günlük yaşantıdaki meselelere nasıl bir bakışla baktığının görmek mümkün.  Kitap 22 olaya 22 ayrı hikâyeyle karşılık veren bir yazarın seyir günlüğü gibi. Olayları kendinde bıraktığı etkileriyle birlikte, şiirsel bir üslup ile yazmıştır.


”Güvercin Avlayan Martı” hikâyesinde yazar değişen dünyanın, kirlenen çevrenin ekosistemi nasıl bozduğunu gördüğü bir martının bir güvercini nasıl öldürdüğü üzerinde işleyerek sunmuş. İnsanların gün geçtikçe dünyayı bozduğunu, doğallığın git gide sona erdiğini, kendi sonunu hazırlayan insanların bu sonu görecek kadar da vakitlerinin olmadığını sitem ederek hikâyeye işlemiş.


Hikâyelerin çoğu modernleşen dünyanın, kirlenen evrenin etkilerini kimi zaman insanlar üzerinden kimi zaman hayvanlar üzerinden değerlendirerek aktarılmış. Yazar bu etkilere bir dur diyerek, sitem ederek, kızarak hikâyelerinde işlemiştir.

Modernleşen, sanayileşen, büyüyen kentlerin büyük çevre ve toplum kirliliğine yol açtığı sosyolojik bir bakış açısıyla incelendiğinde sanayileşmenin getirmiş olduğu sorunlar arasında sayılabilir. Köylerden kentlere yapılan göçler şehirlerde yığınlaşmaya yol açmıştır. Gecekondular kurulmuş, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için büyük sanayi tesisleri kurulmuş, bu sanayi tesisleri doğal dengeyi bozacak fütursuzca bir işleyişle hem doğal dengeyi bozmuş hem de insan sağlığını bozmuştur.

Yazarımızın birçok konuda maharetli olduğunu biliyoruz. Kitapta yer resimleri muhtemelen kendisi çekmiştir. Kitapta yer alan resimlerden (Güzel Bir Gün Nasıl Olur) birinin tekrar gözden geçirilmesinde fayda var diye düşünüyorum.


Arkapak Yazıları kitabını okuduğum süre zarfında ilimizde birçok gelişme oldu. İl milli eğitim müdürümüzün değişeceği duyumu üzerine birçok kişi ve kişilerle görüşmek zorunda kaldık. Adaylardan biri geldi biri gitti. Üsküdar Üniversitesi ile İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan ‘Hayatı Fark Et Dünyan Değişsin’ projesinde Muammer Bey gitmeyeceğini söyledi. Bu konu, hala gündemdeki yerini koruyor.


Okullar yarıyıl tatiline girdiler. Öğrencilerimiz bugün gelmediler okula. Okul onlarsız hem öksüz hem de yetim. Benim için zor bir tatil oldu. Her gün görüştüğüm arkadaşlar yurt dışına gittiler. Şimdi telefon hem öksüz hem de yetim. Bazı şeyler anlam yitirdi.


Tatil de bize hasret ve özlem bıraktı.


Yaşam devam ediyor, sendikacılık faaliyetlerimiz devam ediyor. Nezih bir ortamda (Valide Sultan Kız Koleji) misafirlerimizi ağırlıyoruz. Bütün hizmetleri el birliği ile elcağızımızla yapıyoruz.


Sevdiğimiz arkadaşlar yurt dışından dönmeye başladılar göçmen kuşlar misali kimisi ile yüz yüze görüşme imkânımız oldu, kimisini hala özlüyorum. İnsan bazen sevdiklerini özlüyor, hasretle; bazen sevdiğine ağlıyor, bazen de sevdiğini ağlatıyor.


Hafta sonu Antalya’da sendikanın Türkiye Buluşması var. Rahmetli Erol Beyin projesi. Gitmeden önce ‘Geçen Gün Anakaradaydık’ yazısını yeniden okumak lazım.


İlahi, beni nefsimin zilletinden çıkart, kabre girmeden önce beni şüphe ve şirkten temizle. Ancak, senden yardım diliyorum, ancak sana tevekkül ediyorum, beni bırakma, beni hüsrana uğratma. Senin fazlına ve ikramına rağbet ediyorum, beni mahrum etme. Sana, senin tarafına instisab ediyorum, beni uzaklaştırma. Senin kapında duruyorum. Beni kabul et.

(kitaptan alıntı)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder