8 Haziran 2016 Çarşamba
İdeal Öğretmen
31 Mayıs 2016 Salı
Mezuniyet Konuşması
Kıymetli misafirler, Sevgili öğrenciler!
2015 – 2016 Eğitim-öğretim yılı Nüket Ercan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 5. Dönem Mezuniyet töreni ve etkinliklerine hoş geldiniz diyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu günün haklı gururuyla kalpleri heyecanla çarpan siz öğrencilerimizi, velilerimizi ve yakınlarını tebrik ediyorum.
Üretimin toplumsal yaşamın esası olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna dayanarak diyebiliriz ki mesleki ve teknik eğitim çok önemlidir. Ve tabiî ki bu üretimden sorumlu, üretim süreçlerinde yetkin ve eğitimli personele ihtiyaç çoktur.
DEĞERLİ VELİLERİMİZ
Emanet olarak aldığımız değerli evlatlarınızı, bütün idarecilerim, öğretmenlerim ve personelim ile canı gönülden emek vererek, kendinden emin, ne istediğini bilen, hedefleri için cesaretle hareket eden, bilgili, görgülü, yaşamı seven ve yaşatmayı görev bilen, medeniyet değerlerimizle bezenmiş, kültür kodlarımızla donanmış, sevgi dolu bireyler olarak, mezun etmenin haklı gururunu yaşıyoruz.
DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM,
Eğitim kurumlarının, insanı yüceltici, herkese, her görüşe hakkını verici, her türlü fikre, düşünceye hikmet nazarıyla bakıcı kuşatıcı ve kucaklayıcı evrensel ilkelerine göre; bizi biz yapan, tarih bilincimizi geliştiren bu topraklarda bir karşılığı olmalıdır.
Zihni, aklı, dünyası ödünç olan, taklidi yaşayan bir aydının -dolayısıyla genç kuşakların- dünyaya özgün şeyler verebileceğini sanmak, aslında zihnen köleleşmenin ve körleşmenin bir göstergesinden başka bir şey değil oysa!
Medeniyeti sözünde değil özünde yaşayan, bilen, pergelin sabit ayağını bizim medeniyet dinamiklerimize basıp, pergelin hareketli ayağıyla da bütün dünyalara, medeniyetlere, kültürlere açılan, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, insanlığın yükünü omuzlarında taşıyan, çağ açacak, çağrısı çağını kuracak, çağlayan olup yeniden insanlığı barış yurduna kavuşturacak parlak, özgüveni yüksek öncü kuşaklar yetiştirecek tohumları toprağa düşürmeye bakmalı!
Kaybedecek vaktimiz yok: Önce insan, sonra insan ve her zaman insan! İnsan olmadan aslâ!
SEVGİLİ GENÇLER,
Okula ilk başladığınız günden bugüne değin, eğitildiniz, bilgi ve erdemle donatıldınız, şimdi ise bunun meyvesi mezuniyetinizi yaşıyorsunuz. Biliniz ki her mezuniyet bir başka basamağın başlangıcıdır. Okul günleriniz artık okul anılarına dönüşecektir. Sizlerin gelecekte başarıyla okulunuzu, bizleri ve ailelerinizi en iyi şekilde temsil edeceğinize olan inancım tamdır.
DEĞERLİ GENÇLER,
Bütün toplumların ve ulusların umutları ve güvenceleri genç nesillerdir. Elbette bizim de geleceğimiz ve güvencemiz sizlersiniz. Bu gerçeği gazi Mustafa Kemal “Bütün umudum gençliktedir” diyerek ülkeyi ve bütün değerlerini gençlere emanet ederek göstermiştir. İnanıyorum ki; sizler de umutlarımızı ve güvenimizi boşa çıkarmayacak ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine çıkaracaksınız. Buna bütün kalbimle inanıyorum.
17 Mayıs 2016 Salı
Tirende Bir Keman
YAZARIN ÜSLUBU:
Semiramis gittikçe oğluna ve kocasına karşı ilgisiz ve kayıtsız davranmaya başlamıştır. Nitekim küçük tartışmalarla başlayan sorunlar büyük kavgalara dönüşür ve evliliklerinin sonu olur. Sado da Kenan'la kalmıştır. Ayrılırlar ayrılmasına ama Semiramis'in arkasında keman çalmak, Kenan'a gittikçe daha ağır gelmeye başlamıştır. Sado'ya Kenan'ın annesi Naime bakmaktadır. Lakin o da bir süre sonra ölünce, Kenan ve Sado'ya yol görünür. Aklına gelen ilk yere, İzmir'e gider kucağındaki oğluyla. Eski arkadaşlarından biri olan Mehtap'ın evinin bir odasında yaşamaya başlar. Bir gazinoda iş bulur kendine fakat yaşadıklarını duymayan kalmadığından, işe başlamasıyla dedikodular da başlar. Bir gün iki adamla fena halde kavga eder ve işten atılır. Bunun üzerine, tekrar yollara düşerler. Şehir şehir gezip, sonunda Adana'ya varırlar. Burada gazino yoktur fakat Cellat Ali adıyla anılan bir adamın işlettiği bir meyhane vardır. Oraya giderek iş ister. İster istemesine ama yöre halkı Türk sanat musikisi bilmeyip, yalnızca türkü söyleyip eğlenmekle yetinmektedirler. Bu sırada Kenan ve Sado yaşlı bir çift olan Sabire Nine ve Halim Baba'nın evleri yanındaki küçük kulübeye yerleşirler. Bir süre işler çok iyi gider. Türk sanat musikisiyle tanışan yöre halkı çok severler Kenan'ı. Lakin bir süre sonra yine eski müşteriler kalır yalnızca. Azla da yetinmeyi bildiklerinden, böylece geçinip giderler.
Sado iyice büyüyüp serpilmiş, ortaokula geçmiştir. Bir yandan okula gidip bir yandan da babasından keman çalmak öğrenen Sado, babası gibi yaman bir kemancı olacaktır anlaşılan. Bir gün babanın oğluna verdiği ders sırasında kemanın bir teli kopar. Kasabada tel taktıracağı bir yer olmadığından, Kenan civar kasabalardan birine doğru yola çıkar bir kara tirenle. Kemanın telini taktırır ve geri dönmek üzere yeniden tirene biner. Tirende kompartımanlardan birinden bir müzik sesi geldiğini duyar ve içeriye kafasını uzattığı anda kendini çilingir sofrasında bulur. Kemanını öttürür, bir iki güzel şarkı söyleyip iki de tek atar. İneceği durağa geldiğinde aralarında topladıkları bahşişi sıkıştırırlar Kenan'ın eline. Epeyi bir parayı gören Kenan, parayı cebine atar ve kasabasına geri döner. Döndüğü gibi de meyhanede yangın çıktığı haberini alır. Meyhane yanıp küle dönmüş, Kenan'ın ekmek ocağı sönmüştür. Bunun üzerine tirende kemancılık yapmaya karar verir.
Bir iki seferde bilet parasını çıkarır. Sonrasında ise işler açılır, epeyi para kazanmaya başlar. Lakin gittikçe yaşlandığından, sesi de bozulmaya başlamıştır. Kendisiyle beraber şarkı söyleyecek birini bulması gerekmektedir. O da o sırada ortaokulda okuyan Sado'yu alır yanına. Sado'nun sesi güzeldir, iyi para kazanırlar. Haydarpaşa-Kars arasında gider gelirler defalarca. Bir gece, bir çilingir sofrasına davet edilirler. Davete icabet ederler ama Kenan'ın gözü hiç tutmamıştır adamları. Türkü çalmalarını isterler. Kenan ise bilmediğini söyler. Onlar türkü ismi sayarlar, Kenan hep bilmiyorum der. Bu inatlaşma bir kavgaya dönüşür ve içlerinden biri Kenan'ı itip yere düşürür. Kafasını çarpan Kenan, oracıkta can verir. Sado çok korkmuştur. Ağlamaya başlar. Adamlar önce Kenan'ı sonra da Sado'yu ve ardından keman kutusunu tirenden aşağı karların üzerine atarlar. Çok korkan Sado, ileri yürür ve babasını bulur. Bedeni soğuk, gözleri kapalıdır. Sado umutsuzca bir tirenin gelmesini bekler babasının başında. Uzaktan bir tirenin ışıklarını görür görmez ayağa kalkıp deli gibi elini kolunu sallayarak kendini fark ettirmeye çalışır. Nitekim Sado'yu fark eden makinist belli ki bir derdi var diye düşünerek tireni durdurup Sado ve Kenan'ın ölü bedenini içeri alır. Sado babasının başında, kasabalarına varana kadar ağlar.
Kasabaya vardığında, Sabire Ninesiyle beraber ağlaşırlar. Babasının cenazesini kaldırdıktan sonra da ninesiyle yaşamaya devam eder. Ortaokula tekrar yazılır ve zar zor da olsa okulu bitirir. Sabire Nine'nin kocası Halim Baba'dan kalma küçük bir dükkan vardır ve Sado dükkanı tekrar işletmeye karar verir. Dükkan kısa süre içinde çiçek gibi olur ve içi tıka basa dolar. Satışlar da iyi gitmektedir.
Sado askere gidip geldikten sonra bir yandan dükkanı işletirken bir yandan da düğünlerde keman çalmaya başlar. İşte böyle düğünlerden birinde görür Şefika'yı. Görür görmez de abayı yakar genç kıza. Şefika annesiyle beraber yaşamakta ve evlerinin önünde küçük bir tezgahta meyve ve sebze satmaktadır. Bir gün Sado bu tezgaha gelir ve armut ısmarlar. Şefika'ya onu düğünde gördüğünü ve evlenmek istediğini söyler. Şefika da onu görmüştür ve evlenme teklifini hemen kabul eder. Kısa bir süre sonra da evlenirler. Şefika ve Sabire Nine reçelle turşu yapıp satmakta, Sado ise dükkanı işletmektedir ve gül gibi geçinip gitmektedirler. Lakin Şefika'nın bir eşkıya tarafından kandırılıp kaçırılmasıyla mutluluklarına gölge düşer. Sado hemen karakola gider fakat olan olmuş, giden gitmiştir artık. Sado bir tirene biner, şehir şehir dolaşarak Şefika'yı aramaya başlar. Ama her şehirde umudu da gittikçe azalarak yok olmaktadır. Bu sırada, yolu derme çatma bir meyhaneye düşer. Bu arada Alev adında bir şarkıcı sahneye çıkmaktadır ve Sado da keman çalmak üzere işe girer. Alev'le karşılaştıkları an, Sado'nun Kenan'a ne kadar benzediğini görür. Sahne arkasında Sado'ya bazı sorular sorar ve Sado'nun kendi oğlu olduğunu anlar. Sado her şeyden habersiz, Alev'le aralarındaki ilişkiye ve bağa bir anlam verememektedir. Annesinden habersiz, işten ayrılır ve tekrar bir tirene binerek karısını aramak üzere yollara düşer.
Bindiği bir tirende bir şarkı sesi duyan Sado, sesi Şefika'ya çok benzetir ve kompartımana doğru gider. Kapıyı araladığında, Şefika'yla birbirlerini görüp heyecan ve sevinç karışımı bir duyguyla birbirlerine sarılırlar. Fakat Şefika'yı kaçıran eşkıya, kendi masasından kimsenin kadın alamayacağını söyleyerek silahını doğrultur ve Sado'nun önüne geçen karısını tek kurşunda öldürür. Şefika'yı ve ardından da Sado'yla keman kutusunu tirenden dışarı atarlar. Kahrolan Sado, karısının yanı başında ağlamaya başlar. Biraz ileride, yağan kar keman kutusunun üzerini ağır ağır kapatmaktadır.
3 Mayıs 2016 Salı
Nur
Daha okuduğum deneme kitaplarında sıklıkla bahsettiği, itirazını dillendirdiği şehirleşme ve betonlaşmanın nasıl bir maraz olduğuna, neleri yıkıp, yok ettiğine dair uzun bir cevap niteliği taşıyor. Bir yandan maddiyata bağlanmanın arazlarına işaret ederken öte yandan manevi hastalıklardan kurtuluşun reçetesini veriyor.
Öyle ki kitaba da adını veriyor bu kadın. Nur, bir ahir zaman dervişesi. Zengin bir ailenin kolejli kızı, bir mimar. Ama mistik problemleri var. Çok tekke gezmiş, çok şeyh görmüş, nasibini bulamamış.' Önceleri ne aradığını bilmiyor, kendisi gibi mimar olan Sinan'a rastlıyor bir gün. Ve sorularına Onunla birlikte cevap aramaya koyuluyor. Ruh diyor ısrarla. Kalbi merak ediyor. ‘Bana eşyanın hakikatini göster' diye yakarıyor Allah'a.
25 Nisan 2016 Pazartesi
Zaferin Vuslat
Nacizane bir yorum.. Eğer anadoluyu anlatmak isterse insan.. Mustafa Kutlu okuması yeterli bence.. Bir hikayeye kocaman bir memleket sıgdırabilmiş.. Yurdumuzun her köşesinden bir renk koymuş satırlarına..Ve en önemlisi hayal değil tamamen gerçek anlatmış..realist bir yazar ..Müslüman sanat adamı..
Benim gibi bir çok insana ulaşabilmiş olduğun için teşekür ederim..