4 Temmuz 2025 Cuma

ÖĞRETMENİN DİJİTAL ÇAĞDA VARLIK MÜCADELESİ

 

ÖĞRETMENİN DİJİTAL ÇAĞDA VARLIK MÜCADELESİ

21.  yüzyılın küresel eğitim sistemleri, öğretmeni her zamankinden daha yalnız, daha kırılgan ve daha görünmez kılan bir dönüşüm sürecinin içinden geçmektedir. Dijitalleşmenin baş döndürücü hızına, sanallaşan hayatlarımızda sürekli göz önünde olmanın getirdiği görünürlük saplantısına ve mahremiyetin erozyonuna tanıklık ediyoruz. Modern çağ, eğitimi yalnızca bilgi aktarımına indirgerken, öğretmeni de algoritmaların gölgesinde edilgen bir figüre dönüştürmeye çalışıyor.

Prof. Dr. Mehmet Görmez’in çarpıcı şekilde işaret ettiği gibi, bugün insanın kalbi bir idrak ölümüne maruz kalıyor. Gözün sultanın tahtına oturduğu, kalbin ve aklın yetim bırakıldığı bir çağdayız. Göz, insanoğluna “Benim görmediğime inanmayacaksın” diyor; tecessüs, tekeşşüf ve teferrüç hastalıkları, yalnız bireylerin değil, toplumların varoluşsal hafızasını felç ediyor. Görselliğin mutlak egemenliği, insanın anlam dünyasını sığlaştırıyor, çocuklarımızın ruhsal bağışıklık sistemini çökertiyor. Bu kuşatma, sadece ekran başında tüketilen saatlerle ölçülemez. Aynı zamanda öğretmenin hikmet yükünü görünmez kılan, onun itibarını zayıflatan, sınıfın estetik ve ahlaki derinliğini yok sayan bir medeniyet krizidir.

Oysa Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, öğretmeni bu dijital karanlıkta bir ışık taşıyıcısı olarak konumlandırır. Öğretmen, insanın sadece aklına değil, kalbine ve vicdanına seslenen bir bilgelik mimarıdır. Bu model, öğretmeni nesilleri ekran esaretinden kurtaracak bir diriliş çağrısının öncüsü olarak görür. Çünkü eğitim, temelde insanın kendisiyle, hakikatle ve yaratıcısıyla kurduğu en mahrem ilişkidir. Bu ilişkiyi diri tutacak yegâne ahlaki derinlik, haya ahlakıdır.

Haya, sıradan bir utanma duygusu değildir; insanın iç dünyasında diri olduğunun en büyük emaresidir. Bir öğretmenin haya bilinci, öğrencinin kalbine nüfuz eden merhamet, ölçü ve incelik demektir. Haya, öğretmenin sınıfındaki her bakışın, her sözün, her örnek davranışın taşıdığı manevi sorumluluğu hatırlamasıdır. Haya, öğretmenin gözünü secdeye indiren, kalbini hakikate açan, zihnini anlamın enginliğine davet eden bir ruhi eylemdir.

Bugün öğretmenler, toplumda sık sık yalnız bırakılan, değeri çoğu zaman yalnızca müfredat başarısıyla ölçülen, ideallerini korumak için sessizce mücadele eden bir öncü kuşaktır. Dijital kuşatma çağında öğretmenin görevi, çocukları salt birer tüketici olmaktan çıkarmak, onları insanlığın irfan ve medeniyet yürüyüşüne davet etmektir. Öğretmen, ekranın dayattığı sığ gösterinin ötesinde hakikatin katmanlı anlamlarını duyuracak bir “sessiz kahramandır.” Yalnızca bilgi veren değil, o bilgiyi insan onuruna yakışır bir yaşam bilincine dönüştüren şahsiyettir.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli tam da bu yüzden, öğretmenin rolünü bir meslek olarak değil, bir medeniyet tasavvuru olarak tanımlar. Bu modelin öğretmenden beklentisi, sabırla icra edilen bir yüksek irade, çelik gibi bir karakter, insani münasebetleri kuşatan bir haya estetiği ve ruhu besleyen hikmetli bir söylemdir. Çünkü nesiller, sadece bildiklerini değil, nasıl bildiklerini, kiminle bildiklerini, o bilgiyi hangi vicdanla taşıdıklarını da miras alırlar.

Bugün bir öğretmenin akordu, bir milletin istikbalini tayin eder. O akort bozulursa kalpler susar, idrak ölür, irade zayıflar. O yüzden, dijital çağın idrak felcini aşmak, önce öğretmeni hak ettiği yere yeniden davet etmeyi gerektirir. Onun onurunu, vakarını, manevi gücünü, toplumsal liderliğini tanımadan hiçbir eğitim reformu sahici olmayacaktır.

Ve unutmamalıyız ki: Her dinin bir ahlakı olduğu gibi, eğitim mesleğinin de temel bir ahlakı vardır. O da hayadır. Haya, öğretmenin sınıfını bir ekrana değil, bir kalbe, bir medeniyete, bir anlam ufkuna dönüştürme kudretidir. Haya, bir milletin çocuklarını insan kılacak en büyük emanettir.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin çağrısı, öğretmeni dijital kuşatmanın karşısında bir bilinç direnişine davet etmektir. Bu davet, sessiz kalmış kalpleri diriltme, ekranların sığlığını aşarak hakikatle buluşturma, çocukların gözlerine hayanın zarafetini armağan etme davetidir.

O yüzden bugünün öğretmeni, yalnızca sınıfın değil, bütün bir milletin ruh mimarıdır. Ve ancak onun haya dolu iradesiyle bu kuşatmayı aşmak mümkün olacaktır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder