LİDER ÖĞRETMEN
Lider:Gücü, ünü ve toplumsal yeri dolayısıyla, belli zaman ve durumlar içinde, ilişkili bulunduğu küme
veya toplumun tutum, davranış ve etkinliklerini değiştirip yönetme yeteneğini gösteren kimse, önder,
şef, alemdar.
Öğretmen:Mesleği bilgi öğretmek olan kimse, hoca, muallim, muallime.
Cahillik her kusurun anasıdır. Bir ülkenin geri kalmışlığının, ekonomik anlamda yoksulluğunun,
toplumsal hoşgörüsüzlüğünün, sivil toplum kültürünün olmayışının, toplumsal ahlâk yoksunluğunun;
velhasıl her bozukluğun arkasında eğitimsizlik vardır. Evliya Çelebi, “her şeyin ilmi, cehlinden yeğdir”,
der.
Kıtaları çarşaf keser gibi kesip aşan atalarımız, sadece kılıç gücüne sahip değildi. İlim, irfan, kitap, bilgi,
ilim adamına saygı da onlardan sorulurdu. Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da bulunan
Süleymaniye Kütüphanesi, hâlen dünyanın en zengin yazma eserler kütüphanesidir. Velhasıl
Kanunîlerin, Fatihlerin, Yavuzların torunları, bilgisizlik hastalığına sonradan yakalandı.
Cahil bir toplumun kalkınmasını beklemek gerçekçi değildir. Ve dolayısıyla bilgisiz insanların ülke
kalkınmasına katkıda bulunmasını beklemek de imkânsızdır. Bilgisizliğin kati ilâcı ilimdir. İnsanları,
bilgisizlik karanlığından kurtaracak olan ise öğretmenlerdir. Marifet, iltifata tabidir.
ÖĞRETMENLERİN İTİBARININ YÜKSELTİLMESİ
Öğretmenlik mesleğinin her şeyden önce toplumda itibarlı hâle getirilmesi gereklidir. Bunun için
öğretmen adaylarının çok iyi eğitilmesi, hizmet içi eğitim kursları ile devamlı şekilde bilgilerinin
artırılması, yenilenmesi gerekir. Almanya, Japonya, İngiltere gibi kalkınmış ülkelerde öğretmenlerin
aldığı ücret, doktor ve mühendislerden daha az değildir. Örneğin, Japonlar, anaokulu öğretmenlerine
profesör maaşı ödemektedirler. Finli bir eğitimci ise, bana ilkokulları verin, size ideal bir millet
vereyim, demiştir.
Öğretmenler, bir yandan meslekî çalışmalarını en iyi şekilde sürdürürken öte yandan örgütlenmek
zorundadır. Örgütsüz öğretmen demek, mesleki itibarının yükseltilmesini başkasından bekleyen
öğretmen demektir. Halbuki bugün yaşadığımız dünyanın gerçekliği, hak verilmez, alınır, şeklindedir.
Hele ileri kapitalist toplumlarda, itibar ve ekmek, aslanın ağzındadır. Bu sebeplerden ötürüdür ki iyi
bir öğretmenin en temel vasfı, kendi hak mücadelesini sivil toplum örgütlerine ve özellikle sendikalara
üye olarak vermektir. Bugün itibariyle sendikalı işçiler, sendikasız işçilerden çok daha fazla ücret
almakta, çok daha fazla sosyal haklara sahip bulunmaktadır.
ÖĞRETMENİMİZ, MESLEĞİNİ DÜNYA ÇAPINDA YAPMALI
Her meslektaşımız görevini yerine getirirken Amerikalı, Kanadalı, Japon, Alman meslektaşları ile
yarışmaktadır. Eğitimde dünya ile yarışmayan bir millet; bilim, teknoloji, ekonomi, ahlâk, sanat ve
medeniyet alanında da yarışamaz ve ezilir, sömürülür. Her öğretmen kendi alanı ile ilgili uluslararası
gelişmeleri yakından takip etmeli ve öğrencilerini dünya ile yarışa hazırlamalıdır.
ÖĞRETMEN KENDİNİ YENİLEMELİ
Öğretmenlik sevgi, fedakârlık ve özveri üzerine kurulu bir meslektir. Hiçbir mesleğin, insanı yeniden
yoğurma, iyi bir ahlâk kazandırma ve geleceğe en iyi şekilde hazırlama gibi kutsal ve zor bir misyonu
yoktur. Marangozu düşünelim. Onun işi ağaca kapı, pencere, masa, sandalye vb. şekli vermektir. Ağaç
ve tahta, marangoza direnmez. Doktorları düşünelim. Hastalar, doktora ihtiyaçları olduğunu bilir;
muayene olurken, ameliyat edilirken ona yardımcı olur. İstisnalar dışında hastalar doktora direnmez.
Fakat öğrenciler, istisnaları dışında, öğretmenlere direnirler. Verilen ödevleri yapmayan, dersine günü
gününe çalışmayan, sınav sırasında kopya çeken öğrenci sayısı az değildir. Özellikle gündemden uzak,
hayatın gerçeklerinden kopuk müfredat programları, (Amerika’da yapılan bir istatistiğe göre,
müfredat programları öğrencilerin %60’ının ilgisini çekmiyor.) çocukların ilgisini çekmemekte,
kendisine anlatılanları çoğu zaman faydalı bulmayan öğrenci, öğretmenlere direnmektedir. Direnme
en pasif hâliyle ders çalışmamak şeklinde ortaya çıkar. Derste konuşma, gürültü yapma, öğretmene
karşı gelme, okul kurallarına uymama, yönetmelikleri çiğneme, bir çeşit direnme biçimi olarak
algılanmalıdır.
Direnme ile karşı karşıya kalan öğretmen, iki seçenekten birini yapar:
a. Öğrenciye boyun eğdirmek için baskı uygular.
b. Öğrenciyi ikna yolunu seçer.
Anlatılan derslerin kendisine faydalı olduğunu; tembelliğin, direnmenin, disiplinsizliğin kendisine
faydası olmadığını öğrenciye anlatmak, ikna yolunu seçmek demektir. Bu yolu, ancak lider
öğretmenler tutabilir. Her zaman benim dediğim olacak diyen patron tipli öğretmen, baskıcı ve
dayakçıdır. Öğrencinin gönlüne girmeyi hiç denemez, onu anlama taraftarı değildir. Kalabalık
sınıflarda, anne ve babanın eğitime katılmadığı yerlerde, öğrenciyi ikna etmek; yani lider öğretmen
olmak hiç de kolay değildir ama tutulacak tek yol budur. Not tehdidi, dayak, disiplin kurulu ve okuldan
uzaklaştırma yoluyla öğrenci üzerinde baskı kurulabilir. Fakat baskı, hiçbir yerde eğitimin kalitesini
artırmaz ve çocuklar üzerinde nadiren olumlu etki bırakır. Çoğu zaman, direnen öğrenci, bedelini
ödemeyi göze alır. Bu bedel okuldan atılmak olsa bile. Ödüller, eğitimin kalitesinin artmasında
disiplinden daha etkilidir. Öğrenci, ödüle karşı direnmez, ama dayak ve cezaya direnir.
İyi bir öğretmen şu niteliklere sahip olmalıdır:
1. Mesleğini çok sevmeli. İdealist olmalı.
2. Öğrencilerini, kendi çocukları gibi sevmeli.
3. Eğitim metotlarını bilmeli.
4. Öğrenci psikolojisini bilmeli.
5. Sınıf psikolojisini ve toplum sosyolojisini bilmeli.
6. Eğitimin mantığını bilmeli ve bunu öğrenciye kavratabilmeli.
7. Sabırtaşı olmalı
8. Fedakârlıktan kaçınmamalı. Dersi derste bitirmemeli. Okul bahçesini, koridorları, sokakları da sınıf
olarak görmeli. Gerekirse öğrencinin evine kadar gitmeli, gerektiğinde öğrenciyi evine davet
edebilmelidir.
9. Mesleğiyle ilgili yeni metotları öğrenmeli.
10. Arkadaşları ile takım çalışması yapabilmelidir.
11. idare ile iyi ve sıkı diyaloglar geliştirmeli.
12. Dil öğrenmeli. Yeni kültürleri tanımaya meraklı olmalı
13. Çok okumalı. Her ay en az iki kitap bitirmelidir.
14. Eğitimle ilgili seminer, konferans, panel vb. çalışmaları takip etmelidir.
15. Sürekli kendisini yenilemelidir.
16. Demokrat olmalı, öğrencileri kişilikli ve kimlikli yetiştirmelidir.
17. Çocuklara okuma, araştırma, bilgi edinme aşkı vermelidir.
18. Ezberci değil, yetenekleri geliştirici bir eğitim metodu takip etmelidir.
19. Çocukları geleceğe hazırlamayı hedef edinmelidir.
20. Sivil toplumun bir bireyi olmalı ve öğrencilerini sivil toplum örgütlerine üye olmaya
yönlendirmelidir. Medeni cesaret sahibi olmalı ve öğrencilerini cesur yetiştirmelidir.
21.Mevzu vatan savunması, milletin iradesine sahip çıkmak olduğunda, tıpkı 15 Temmuz hain darbe
girişiminde olduğu gibi en önde olmalıdır. En ileride olmaktan korkmamalı, kaçınmamalıdır!
EĞİTİMLİ İNSAN ÜLKESİNİ KALKINDIRIR
Demokrasi ile yönetilen ülkelerin, kalkınmış olmaları rastlantı değildir. Amerika, Almanya, İngiltere,
Fransa ve Japonya’da “darbe olmazken” Türkiye’de dört darbenin olması, rektörlerin yürüyüş yapıp
“ordu göreve” pankartı taşıması tesadüfî değildir. Bu durum, okullarımızdaki eğitimin demokratik
olmadığını gösterir. Demokrasi eğitimini verecek olan, öğretmendir.
İlim ve teknolojiye önem vermeyen ülkeler kalkınamaz. Bu ülke, okulların ekonomik hayatla ilgisinin
olmamasının bedelini, fakir kalmak suretiyle ödemektedir. Üniversiteye giremeyecek öğrencilerin düz
liselere gitmesi önlenmeli, meslek liselerinin oranı, %70’i bulmalı; her mesleğin okulu açılmalıdır.
Üniversiteler, sanayi kuruluşları ile iç içe olmalı, ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkıda
bulunmalıdır. Bütün bunları yapacak olan öğretim görevlileri ve öğretmenlerdir.
Mesleğini en iyi yapan öğretmen, sivil toplum örgütü üyesi olan ve haklarını demokratik yollarla
arayan öğretmendir. Öğretmenimizin ve öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmaya mecburuz. Bunu
başkasından bekleme lüksüne sahip değiliz. Bugünden tezi yok, kollarımızı sıvamak zorundayız.
Meslektaşlarımızın hepsini sendika üyesi yapmalıyız, eğitim ve öğretimin kalitesini yükseltmek için
hep birlikte çaba harcamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder