ESERİN KİMLİĞİ
ESERİN ADI: Vitrinde
Olmak
YAZARI: Mustafa KUTLU
YAYIN EVİ: Dergâh
BASKI SAYISI: 1. Baskı
Haziran 2015
SAYFA SAYISI: 312
İÇERİK (MUHTEVA)
ÖZELLİKLERİ:
ESERDE İŞLENEN KONU:
“Geçen asrın (XIX.) ortalarına kadar ülkemiz esnafı
dükkânına vitrin yapmıyordu. (Vitrin bize batıdan gelmiş, önce azınlıklar
uygulamıştır.) Kepenkleri ve kapıyı açıyor, uygun bir yerde ise malının bir
kısmını dükkânın önüne koyuyordu. Malın satışı hususunda özel bir gayreti,
(süsleme-paketleme-cilalama vb.) görülmüyordu. Zaten malı olduğundan farklı
göstermek (yani çirkini güzel kılmak, malı olduğundan fazla parlatarak
müşterinin aklını çelmek) âdaba aykırı sayılırdı.
Sonunda bizde de şu söz kanun oldu: ‘Vitrinde olmaz
isen satış şansın yoktur.’”
Yirmi yıllık bir süre
zarfında yazdığı gazete yazılarından hazırlanan seçkinin bu üçüncü kitabında
Mustafa Kutlu bizlere, hikâyelerinde olduğu gibi yine insanı ve hayatı
anlatıyor; kaybettiklerimizi hatırlatıyor…
ESERİN ANA FİKRİ
Gelişen
ve değişen şartlarla birlikte Anadolu insanındaki değişimler.
ESERİN TÜRÜ:
Deneme
ESERDE İŞLENEN TEMEL DEĞERLER:
Gündelik hayatta yaşananlardan hareketle
meydana gelen yeni kültürel ortamı, kendini bir imkânlar dönemi olarak sunan bu
yılların hayat tarzı alanındaki çelişkili görünümlerine dikkat çekmeyi
amaçlıyor. Gazete yazarı olarak Mustafa Kutlu “hem edebiyatçı hem hikâyeci hem
de halk arasında bir kamera gibi dolaşan” bir tarzının sahibidir. Göç,
kentleşme, sanayileşme, tabiattan kopuş, yardım duygusunun sömürülmesi, manalı
hayat diye sunulan gösterişli hayatların sığlığı gibi pek çok konu ele alınıyor
kitaptaki yazılarda.
YAZARIN ÜSLUBU:
Yazar anlatımında
güzel ve pürüzsüz ana sütü gibi bir Türkçe kullanmıştır.
ESERDEN ALINTILAR:
2000’lerde Türkiye'de özellikle mütedeyyin kesimlerde yaşanan kültürel
değişimi çözümlemeyi deneyen pek çok akademik ve popüler çalışma yapıldı.
Ağırlıklı olarak 28 Şubat mazeretinin ardından gelen, hükümet olma sürecinde
karşımıza çıkan Müslüman rehaveti daha çok siyasi boyutlarıyla ele alındı.
Yirmi yıllık bir süre zarfında yazdığı gazete yazılarından hazırlanan
seçkinin Vitrinde Olmak adını taşıyan üçüncü kitabında Mustafa Kutlu
bizlere, hikâyelerinde olduğu gibi yine insanı ve hayatı anlatıyor;
kaybettiklerimizi hatırlatıyor. Kitaba adını veren 201o tarihli yazının girişi
şöyle:
“Geçen asrın (XIX.) ortalarına kadar ülkemiz esnafı dükkânına vitrin
yapmıyordu. (Vitrin bize batıdan gelmiş, önce azınlıklar uygulamıştır.)
Kepenkleri ve kapıyı açıyor, uygun bir yerde ise malının bir kısmını dükkânın
önüne koyuyordu. Malın satışı hususunda özel bir gayreti,
(süsleme-paketleme-cilalama vb.) görülmüyordu. Zaten malı olduğundan farklı
göstermek (yani çirkini güzel kılmak, malı olduğundan fazla parlatarak
müşterinin aklını çelmek) âdaba aykırı sayılırdı. Sonunda bizde de şu söz kanun
oldu: 'Vitrinde olmaz isen satış şansın yoktur.”
Girişteki ana çerçevenin ötesinde gündelik hayatta yaşananlardan hareketle
meydana gelen yeni kültürel ortamı, kendini bir imkânlar dönemi olarak sunan bu
yılların hayat tarzı alanındaki çelişkili görünümlerine dikkat çekmeyi
amaçlıyor. Gazete yazarı olarak Mustafa Kutlu “hem edebiyatçı hem hikâyeci hem
de halk arasında bir kamera gibi dolaşan” bir tarzının sahibidir. Göç, kentleşme,
sanayileşme, tabiattan kopuş, yardım duygusunun sömürülmesi, manalı hayat diye
sunulan gösterişli hayatların sığlığı gibi pek çok konu ele alınıyor kitaptaki
yazılarda.
Günümüzde televizyon başlı başına bir “vitrin” ve belki de vitrinlerin en
tesirli olanı. Televizyonda görünmenin, lanse edilmenin, alt bant şeklinde de
olsa tanıtılmanın, övülmenin nasıl tesirli bir şey olduğunu biliniyor. Elbette
iş gelip reklamlara dayanıyor. İletişim ve ulaşım imkânları artınca gerek
üreticiler, gerek tüccarlar, gerek belediyeler kendi beldelerini, dikkati
çekecek mallarını, folklor unsurları eşliğinde merkezdeki ekranlar aracılığıyla
piyasaya takdime yöneldiler. Bu gayret neticesinde iç tüketim ve iç turizm
acayip gelişti:
“ Yolların düzelmesi, artık neredeyse her ailenin bir arabası olması ve
umumun uyduğu bir âdet üzere yurt turuna çıkılması memleketin adım adım
gezilmesini ve bu meyanda tanınmasını sağladı. Her beldenin görülecek yerleri,
gezilecek yerleri, tarihî zenginlikleri, yemek kültürü, müziği, âdetleri, giysileri
ve elbette oranın üretimi olan malları, otelleri, kaplıcaları, rafting, doğa
yürüyüşü, mağaraları, şifalı otları dahi televizyonlarda söz konusu edildi.”
Son kertede vitrine çıkan her nesne merak uyandırdı. Ülke insanı takdim
edilen yere gitmek, oranın lezzetini tatmak istiyor. Sadece yemek kültürü
üzerine hemen her kanalda bol sponsorlu bir program yapılıyor. Elbette bu
programların ekrana gelmesi sebepsiz değil:
“Hem üreticiye, hem programcıya, hem televizyon kanalına hem de seyirciye
bir faydası dokunuyor. Kimi çanak-çömlek, kimi çini, kimi hasır sele-sepet,
kimi dokuma, kimi seramik, kimi oltutaşı, kimi lületaşı, artık bölgede ne
çıkıyor, ne işleniyorsa; bunların üretim artışı ve pazarlanması için yapılan
tanıtımın büyük önemi var. Oteller, pansiyonlar kuyruğa girmiş durumda, dikkat
çekmek için çok çeşitli etkinliklere yöneliyorlar.”
Yazarın kamera gibi dolaşan bakışları, iktisadî hayatın, daha doğrusu tüm
yaşam tarzının "eski dünya"dan ayrılarak, yeni teknolojilerin
üzerinde yükselişine odaklanıyor. Kalkınma, ilerleme, güçlenme, zenginlik ve
refah alameti olarak görülen gelişmeleri madalyonun diğer yüzünden bakıyor. Var
olan dönüşümün sunduğu sahte vaatleri, daha da önemlisi, neden etkili
olabildiğine dair düşünme temrinleri olarak da ele alınabilir kitap.
Dünyadaki iktisadî ve kültürel değişimle de yakından ilgili olan pek çok
meseleyi ağırlıklı olarak 2000’ler Türkiye’sinin siyasi şartlarını, yerel
dinamiklerini, buraya özgü kırılmaları esas kabul ederek değerlendiriyor Vitrinde
Olmak.
SON BAKIŞ:
Türk edebiyatında son
elli yılın en güzel adamlarından biri, Mustafa Kutlu olsa gerek. Kadim hikâyeciliği
ve modern öykünün getirdikleri etrafında sergilediği üslubu, tekniği,
meseleleriyle Mustafa Kutlu özellikle hikâyemizin bulanımlar içerisinde kıvrandığı
bir dönemde taze bir soluk olmuştur.
Hikâyelerinin yanında
deneme yazmayı da ihmal etmemiştir. Denemeleri biraz da hikâyelerinin fikri
arka planı olarak karşımıza çıkar.
Son yirmi yılda Yeni
Şafak gazetesinde yazmış olduğu deneme yazılarını toplandığı Vatan Yahut
İnternet kitabı okuyucuya Mustafa Kutlu’nun denemelerini bir bütün halinde
okuma imkânı sunuyor.
Kitabı elinize alır
almaz kapak resmi dikkatlerden kaçmıyor. Diğer kitaplarına nazaran Vitrin Olmak
kitabının kapağı çok değişik olmuş.
Diğer kitaplarına göre
Vitrinde Olmak mevsimlik farklılık gösterir. Edebiyat çevrelerinde Mustafa Kutlu'nun kitaplarının mevsimi Sonbahar olarak bilinir; bu kitap Yaz Mevsiminde
yayımlanmış.
Bu kitabın ilk
denemesi İbadetin Seyahate Dönüşmesi ile başlıyor ve insanı bambaşka bir
atmosfere taşıyor. Akabinde gelen Dua denemesi kalbin mutmainleşmesini
sağlıyor.
Kitabın son
denemelerini okurken o denemelerden biri olan Kral Çocuk denemesi esnasında yan
masada oturan anne çocuk diyaloğu denemenin parçalarından biri gibiydi. Dönüp
çocuğa bakıp tebessüm ettim.
Siyasi gündemin, günü
birlik meselelerin çok dışında çok daha kadim ve esaslı dertler üzerine kalem
oynattığından Mustafa Kutlu'nun o gün okunup unutulacak cinsten değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder